PKK lideri Öcalan: 'BDP'liler yemin edip Meclis faaliyetine katılabilir'

09 Temmuz 2011 13:19  

 

PKK lideri Öcalan: 'BDP'liler yemin edip Meclis faaliyetine katılabilir'

Öcalan, BDP'ye hükümetle uzlaşması için mesaj gönderdi. PKK lideri Abdullah Öcalan avukatları aracılığı ile yaptığı açıklamada, 'Barış Konseyi' için mutabakata varıldığını söyledi. Öcalan BDP'lilerin devletle yapacakları yazılı mutabakat neticesinde yemin edebileceklerini de ifade etti. Öcalan, heyetle görüşme yaptığını ve 15 Temmuz tarihinin kendisi için bir hükmü kalmadığını söyleyerek, son görüşmesinde Barış Konseyi’nin kurulması için mutabakata vardıklarını belirtti.

Fırat Haber Ajansı'da yer alan habere göre Öcalan, “Barış Konseyi ne resmi bir devlet organı olacak ne de sadece sivil bir organ olacaktır. Barış Konseyi, barış çalışmaları, barışın gerçekleşmesi ve çözüm için çalışacaktır. Bir ay veya bir aydan daha kısa bir sürede Barış Konseyi kurulmalıdır” dedi.

Öcalan’ın 6 Temmuz günü gerçekleşen haftalık görüşmesinde İmralı’da devam eden görüşmeler, daha önce sunduğu protokoller, 15 Temmuz tarihi, Çatı Partisi, yemin krizi ve çatışmasızlık sürecine ilişkin önemli açıklamalarda bulunduğu öğrenildi.

Öcalan, kendisiyle görüşen heyete ve Kandil’e sunduğu protokollere ilişkin şunları söyledi: “Benimle görüşen heyet ve onlara daha önce sunduğum protokollere ilişkin şunları belirtmek istiyorum. Protokoller konusunda kamuoyunda bir yanlış anlaşılma ve algılama olmuştu. Karayılan da söz etmiş. Protokoller kamuoyunda yanlış anlaşıldığı gibi bizim ve devlet tarafından karşılıklı imzalanmış bir şey değildir. Protokollerde imza söz konusu değildir. Bu konularda bir yanlış anlaşılma olmuştur. Protokoller karşılıklı imza şeklinde değil de çözüme ilişkin üzerinde mutabakata varılan bir metin şeklindedir. Protokoller ön açıcı, çözüm geliştirici ve çözüme ilişkin devletle üzerinde uzlaşmaya vardığımız ve bağlı kalacağımız çözüm metinleridir, çözüm protokolleridir. Protokoller önümüzdeki süreçte atılması gereken somut ve pratik adımlara ilişkindir. Protokollere imza atma söz konusu değildir. Daha o aşamaya gelmiş değiliz. Halen heyetle protokoller üzerinde görüşmeler ve çalışmalar devam ediyor, üzerinde çalışılıyor.”

15 TEMMUZ’UN ARTIK HÜKMÜ KALMADI

Öcalan, daha önceki açıklamalarında dile getirdiği 15 Temmuz tarihinin “artık bir hükmü ve anlamı kalmadığını” söyledi: “Daha önce bahsettiğimiz 15 Temmuz tarihi yanlış algılanmasın. 15 Temmuz dememizin sebebi heyetle yapacağımız son görüşme tarihinin 15 Temmuz'a yakın tarih olmasındandır. Zaten heyetle yapacağımız görüşmeyi daha erken gerçekleştirdik. Benim için esas olan bu görüşmeydi 15 Temmuz tarihi değil. Bu görüşmeyi de bugün gerçekleştirdiğimizden artık benim için 15 Temmuz'un bir hükmü ve bir anlamı kalmamıştır.”

BARIŞ KONSEYİ’NİN KURULMASI İÇİN MÜTABAKAT

Heyetle son görüşmesinde Barış Konseyi’nin kurulması için mutabakata vardıklarını söyleyen Öcalan şöyle konuştu:
“En son heyetle yaptığımız bugünkü görüşmede üzerinde uzlaştığımız en önemli ve atılması gereken pratik adım, Barış Konseyi'nin oluşturulmasına-kurulmasına ilişkindi. Heyetle Barış Konseyi'nin kurulmasına ilişkin bir mutabakata varmış durumdayız. Zaten bu durum protokollerde de yer almaktadır. Barış Konseyi'nin kurulması, atılması gereken ve atılacak en önemli somut adımdır. Barış Konseyi, mutlaka kurulmalıdır. Barış Konseyi ne resmi bir devlet organı olacak ne de sadece sivil bir organ olacaktır. Barış Konseyi, barış çalışmaları, barışın gerçekleşmesi ve çözüm için çalışacaktır. Bir ay veya bir aydan daha kısa bir sürede Barış Konseyi kurulmalıdır.”

"ANAYASA KONSEYİ KURULMALI"

Öcalan şöyle devam etti: “İkinci ve en önemli diğer bir husus da Anayasa Konseyi'nin kurulmasına ilişkindir. Anayasa Konseyi, anayasa yapım çalışmalarını yürütecektir. Anayasa Konseyi ‘Anayasa Meclisi’ şeklinde ayrı bir meclis olmayacaktır, klasik meclis şeklinde algılanmamalıdır. Anayasa Konseyi, yeni anayasa yapımı çalışmalarını yürütecek bir konseydir. Bu konseyin içinde BDP de yer alıp anayasa çalışmalarını yürütebilir. BDP de Anayasa yapım çalışmalarında yer alacak ve bu çalışmaları yürütecektir. Anayasayla ilgili diğer çalışmalar da var ama beni ilgilendiren Blok'tur. Aynı şekilde anayasa konseyi çalışmalarına ben de katkı sunarım.”

'YEMİN KRİZİ NASIL AŞILIR'A YANIT

Öcalan, “Yemin krizi nasıl aşılır?” diyerek şöyle konuştu: “Bu kriz çözülür mü çözülmez mi bilemiyorum. Ancak BDP daha önceki gibi oyunlara gelmemelidir. Daha önce söylediğimiz gibi hükümetle bir mutabakata varılarak yemin edebilirler. Bu mutabakat mutlaka olmalı ve önemlidir. Yapacakları mutabakat metni, devlete sunduğum protokollerle paralel olabilir veya kendi koşulları ve durumlarına göre yapabilirler. Örneğin bu protokollere Hatip Dicle'nin durumu, diğer beş tutuklu vekilin serbest bırakılması, KCK'lilerin serbest bırakılması, hatta tüm tutsakların serbest bırakılması, yüzde on barajının düşürülmesi ve TMK'nın değiştirilmesi gibi hususlar eklenebilir. Öyle hemen Hatip Dicle meselesi ve diğer meseleler çözülmeyebilir, öyle hemen serbest bırakılma olmayabilir. Ancak bu koşulların yerine getirilmesi için zaman içinde devletin-hükümetin yapacağı şeyler bir yazılı metne bağlanır ve zamanla yerine getirilir. Bu metinle, bu sorunların gelecekte çözümü için bir mutabakat sağlanmış olur. Bu mutabakat, sorunların çözümü için ön açıcı ve çözüm geliştirici olur... CHP’nin de yemin krizine ilişkin hükümetle bir protokolleri olur mu olmaz mı bu değil de beni asıl ilgilendiren Demokratik Blok'tur.

Devletin, BDP'nin bu yazılı mutabakatı konusunda çok da sıkıntı çıkarmaması gerekir. Zaten basına yansıdığı gibi Cemil Çiçek de çözülmesi gereken en önemli birinci sorunun Kürt sorunu olduğunu söylüyor. Bu konuda Cemil Çiçek, üzerine düşeni yapabilir. Bu şekilde yazılı bir mutabakat sağlanırsa BDP de yemin edebilir ve Meclis'e dahil olur, çalışır. Çalışmalarında başarılar diliyorum.”

ÇATI PARTİSİ

Öcalan Çatı Partisi konusunda ise şunları söyledi:

“Çatı Partisi konusunda, daha önce söylediğim gibi Türkiye 20-25 bölgeye ayrılabilir. Örneğin Karadeniz bölgesi Doğu, Orta, Batı diye üç bölgeye ayrılabilir. İstanbul bir bölge olabilir. Ege üç bölge olabilir ve diğer yerlerde böyle sosyal, ekonomik ve kültürel durumlarına göre böyle bölgelere ayırabilirler. Örneğin Kürdistan’ı yedi bölgeye ayırabilirler. Bu şekilde Türkiye'yi 20-25 bölgeye ayırabilirler. Bundan kastım yerelliktir. Yerellik esas alınmalıdır. Mesela iki-üç vilayet birleşerek kendi yerel konferanslarını yapabilir. Yapılan bu yerel konferanslarda o yerlerden olan, orada oturan her bir bölge için 20-25 delege seçilebilir. Yerelden yaklaşık seçilenlerin sayısı 400 kişi olabilir. Ancak söylediğim gibi yapılacak yerel konferanslarda seçilecekler mutlaka orada olanlar ve orada oturanlar olmalıdır. Bunun mutlaka böyle olması gerekir. Örneğin İstanbul'da yerel konferans olacaksa o zaman İstanbullu, orada oturan kişileri seçerler. Karadeniz'de mi yerel konferans yapılacak veya Botan'da mı, aynı şekilde oralı olup da orada oturanlar seçilmelidir. Bu şekilde yaklaşık 400 kişi yerelden seçimle, seçilerek belirlenebilir. Diğer 100 kişi de uzman kişilerden, akademisyenlerden, sivil toplum örgütlerinden, sendikalardan ve diğer kesimlerden belirlenebilir. Bu şekilde 500 kişilik bir Kongre oluşturulabilir. Bu oluşturulacak Çatı Partisi sadece Kongre olmaz veya sadece parti şeklinde de olmaz. Hem Kongre hem de Parti şeklinde yarı-Kongre biçiminde olabilir.

"DEMOKRATİK ULUS KONGRE-PARTİSİ"

Daha önce bu Çatı Partisi için 'Demokratik Topluluklar Partisi' ismini önermiştim. Ancak bugün ilk defa daha uygun bulduğum bir isim öneriyorum: 'DEMOKRATİK ULUS KONGRE-PARTİSİ'. Araya tire koymamın sebebi ne tam Kongre ne de tam parti olmasındandır. Yarı Kongre şeklinde olabilir. Aynı zamanda yasal mevzuata göre hukuken varolabilmesi için ve hukuki varlığının kabullenilmesi için de Demokratik Ulus Kongre-Partisi şeklinde parti olarak kurulabilir. Bu şekilde hukuken varlığı da olur. Gerçi anayasa ve diğer yasalar da değişecektir. Ancak şimdilik bu şekilde hukuken de var olur.

"100 KİŞİLİK KONGRE-PARTİ MECLİSİ DE OLABİLİR"

Bu Kongre-Partinin aynı zamanda 100 kişilik bir de Kongre-Parti Meclisi olur. Bu yüz kişi, 500 kişilik Kongre üyeleri arasından seçilir. Demokratik Ulus Kongresi-Parti Meclisi oluştuktan sonra üç ayda bir toplanır. Ve çalışmalarını bu şekilde devam ettirir. Ayrıca bu Kongre-Partinin 25 kişilik bir de Yürütmesi olur. Bu 25 kişilik yürütme Konsey şeklinde işleyebilir. Bu Kongre-Partinin başkanlığı da zaten Genel Başkan-Eşbaşkanlık şeklinde olur. Muhtemelen eş başkanlıklar da şu anki parlamenterlerden seçilir. Ancak BDP'nin eş başkanları, Kongre-Parti'nin eş başkanları olmazlar, onlardan farklı kişiler eş başkan olurlar. BDP varlığını devam ettirir. Ancak Çatı Partisine seçilecek eş başkanları BDP'nin eşbaşkanları olmaz, seçilen iki parlamenter olur. Bu şekilde Demokratik Ulus Bloğu oluşturulur. Bu blokta tüm sol-sosyalist çevrelerin olması gerekir. Zaten üç sol-sosyalist adayı da seçildi. Seçilen üç kişi şimdilik yeterli sayılabilir. Benim için Türk Solu, Kürt Solu gibi bir ayrım yoktur, Kürt-Türk ayrımı da yoktur. Benim için esas olan Demokratik Ulus Bloğu'dur. Ben bunu esas alırım. Beni ilgilendiren budur.

"DEMOKRATİK ULUS BLOKU İNŞA EDİLİRSE SOL MÜTHİŞ BAŞARI SAĞLAR"

Şayet söylediğim şekilde Demokratik Ulus Bloku inşa edilirse Sol, müthiş bir başarı sağlar. Bir sonraki seçimlerde en az yüzde yirmi oy alabilirler. Bu blok o zaman Türkiye'nin en güçlü üç bloğundan biri olur. Bu bağlamda Sırrı Süreyya, Ertuğrul Kürkçü'ye EMEP'in başkanı Levent Tüzel'e selamlarımı iletiyorum. Tüm sosyalist çevreler olmalı, hiçbir sol-sosyalist çevre Çatı Partisinin dışında bırakılmamalıdır. Hatta liberal özgürlükçüler de olabilir. Buna inansınlar, bu yönde çalışmalarını yürütsünler. Tüm bu çalışmalara hızlı bir şekilde başlanabilir. Sanırım Ekim'e kadar Demokratik Ulus Kongre-Partisi çalışmalarını tamamlarlar.”

"YOL HARİTASI İYİ OKUNMUYOR"

Öcalan geliştirdiği yol haritasına da dikkat çekerek şöyle dedi: “Geliştirdiğim yol haritası iyi okunmuyor. Neden yol haritasını okumuyorlar? BDP, benim yol haritamı ya okumamış ya da anlamıyorlar. Devlet bile yol haritasını iki yıl aldı okudu, üzerinde yoğunlaştı ve üzerinde çalışmalar yaptı, faydalandı. Ama BDP, yol haritasını okumadı bile, okumuyorlar, ya da anlamıyorlar, üzerinde çalışmıyorlar. BDP, hukukçular yol haritasını neden okuyup takip etmiyorlar? Yol haritası çalışmam okunmalı ve anlaşılmalıdır. Türkiye'deki yazarlar da takip ettiğim kadarıyla bu çalışmayı olumluyorlar. TESEV raporunda da 'Yol Haritası'ndan faydalanılmış, üzerinde durulmuş ve raporda yol haritasına yer verilmiş. Son savunmam da aynı şekilde yol haritasının daha kapsamlısıdır.”

Sesonline.net

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz*:
Facebook'ta paylaş
0