Tarihsel ittifaka doðru /mu?

25 Nisan 2013 12:59 / 1803 kez okundu!

 


Askeri -vesayet rejimi problemini çözen veya en azýndan gerileten Türkiye þimdi bir baþka kadim sorununu çözmeye hazýrlanýyor. Umarým öyle olur. Adý da zaten "Çözüm süreci". Özellikle ülkemizde toplum olarak kendi sosyal/siyasal problemlerimizi kendimizin çözmesini çok önemsiyorum, demokrasi de bunun için deðil mi? Ne var ki, yakýn tarihimize kadar toplum olarak bize problem çözme deneyi kazandýracak örnekler pek olmadý, hatta hiç olmadý.

Þimdi birinci problemi çözme pratiðimizden dersler çýkararak ikincisine bakmamýz gerekiyor. Dersler babýnda çok þey söylenebilir ama kanýmca olumlu anlamda en önemli ders resmi tarihin yalanlarýný ortaya döken karþý-tarihi askeri-vesayetin çözülme süreciyle eþ zamanlý olarak tartýþmaya açabilmiþ olmamýzdýr. Böylece çözmeye uðraþtýðýmýz soruna, gündelik kýsýr polemiklerin dýþýna çýkararak daha soðukkanlý ve perspektifli bakmanýn koþullarý doðmuþ oldu.

Askeri-vesayet rejimiyle mücadeleden çýkarýlacak olumsuz ders ise bu süreçte fazlaca heyecanlý ve sabýrsýz olmaktý. Bir çýrpýda derin devletin derinine inilebileceðini sandýk. Bu yüzden itirazlarý, eleþtirileri, kaygýlarý olanlara karþý, olmasý gereken hoþgörü ve sabýr gösterilemedi, gereksiz yere "Ergenekoncu" olarak suçlananlar ve hatta tutuklananlar oldu. Ahmet Þýk, Nedim Þener gibi. Kürt sorununa iliþkin çözüm sürecinde de bu yanlýþý yapanlarý görüyorum. Kaygýlarý ya da eleþtirileri olanlarý kolayca barýþ düþmaný ilan edenler var. Kamplaþma yaratarak süreci sabote etmek isteyenler ortadayken kamplaþmaya çanak tutmak doðru deðil. Barýþ bekçiliði bu sürece zarar verecek en önemli yanlýþtýr. Ne sanýlýyor, PKK daðdan çekilince Kürt sorunu bitecek mi? Mesele bu denli basit mi? Üstelik Güneydoðuda Kürtlerin üstünde operasyonlarýn devam ettiði noktalar varken.

Kimileri kantarýn topuzunu o denli kaçýrdý ki saygýn bir bilim insanýný, Ýsmail Beþikçi'yi dahi öteki kampa, savaþ yanlýlarýn yanýna atýverdi. Eleþtirilecek görüþleri olabilir ama unutulmasýn ki bugün Türkler, Türk entelektüelleri Kürt sorununun hakikatini konuþabiliyorlarsa bunda Beþikçi'nin entelektüel ahlakýnýn ve cesaretinin çok ciddi bir payý var. Bugünün reel gerçekliðiyle tarihi hakikatin doðrultusu arasýnda doðru baðýntýlar kuramazsak çözüm sandýðýmýz þey kördüðüm haline de gelebilir.

Kaldý ki çözüm için adým atýyoruz diyen iki taraf da, yani hükümet de PKK'de kaygýlarýný baþýndan beri gizlemiyorlardý. Zaten bana göre bu adýmýn özelliði kaygýlara raðmen birlikte adým atýlmasýydý. Bu nedenle iki tarafý da buna cesaret ettikleri için kutlamak gerekir. Cesaret kaygýlara raðmen yürümektir, sonucu önceden belli bir mücadele için cesarete ne hacet? Bu süreci kaygýlarýna raðmen destekleyenleri de en az onlar kadar cesur görmek gerek; içinde olmadýklarý, neyin konuþulup neyin konuþulmadýðýný bilmedikleri bir adýmý sýrf "Ne yapýn yapýn silahlarý susturun. Bir daha asla analar aðlamasýn" diyerek destekledikleri için. Bu doðru bir duruþtur.

Akîl insanlarýn yaptýklarý toplantýlarýn izlenimlerini okuyoruz. Katýlan vatandaþlarýn büyük bir çoðunluðu hem kaygýlarýný dile getiriyor hem de çözüm adýmýný destekliyorlar. Silah býrakma ve çekilmenin yasal güvencelere kavuþturulmasý isteði, yolu tehlikelerden temizlemek için bilinen anti demokratik yasalarda deðiþiklik istekleri neden sürece zarar versin? Aksine güvence saðlamaz mý? Böylesine önemli ve kýrýlgan süreç kiþisel güvene dayalý olarak nereye kadar gidebilir?

Yukarýda deðinmiþ olduðum olumlu dersi çözüm süreci için de uygulamak gerek. Kürt sorununun tarihsel arka plâný aydýnlatýlabildiði, þiddetin ve maðduriyetin tarihsel objektif nedenleri sergilenebildiði ve bu gerçekler halka taþýnabildiði ölçüde çözüm süreci kýsýr polemik ve kýsýr yorumlarýn kurbaný olmaktan kurtulabilir.

Artýk çözümde yol haritasý netleþiyor, ilk adým silahlarýn býrakýlmasý ama daha önce de yaþadýðýmýz ateþ kes halene aþan bir yani durum olarak çatýþmasýzlýk halinin geri dönüþsüz biçimde saðlanmasý. Bu aþamanýn stratejik hedefi ise silahlarýn deðil siyasetin konuþmasý. Bu siyaset daha en baþtan demokratik bir siyaset olacaksa bunun anlamý "silahlarýn eleþtirisinin yerini eleþtiri silahýn" almasýdýr. Ne yani, yüzyýllýk sorun çözüm süreciyle tereyaðýndan kýl çeker gibi mi çözülecek? Açýk veya örtük eleþtiri yasaklarýyla çözüm süreci geri dönüþsüzlük güvencesini saðlayamaz ve dolayýsýyla barýþý da garantileyemez.

Kürt sorunun çözümüne, yani kalýcý bir barýþýn saðlanmasýna doðru ilerleyeceðini umduðumuz bu ilk adýmlar eðer kesintiye uðramazsa Türkiye Cumhuriyeti’nin çoðulcu-katýlýmcý bir demokrasiye geçiþi saðlayacak köklü bir yapýsal deðiþimi zorunlu kýlacaktýr. PKK’nin silahlý güçlerini Türkiye sýnýrlarý dýþýna çekmesi aþamasý baþarýyla tamamlandýðýnda gündeme kaçýnýlmaz olarak düþünce ve örgütlenme özgürlüklerinin önündeki bütün engellerin kaldýrýlmasý, rejimin köklü bir þekilde idari ve siyasi ademi-merkezci temelde çoðulcu-katýlýmcý bir demokratik rejime dönüþtürülmesi meselesi gelecektir. Bu ayný zamanda Kürt sorunun þiddete baþvurmaya gerek býrakmadan demokratik yollarla çözülmesini saðlayacak koþullarýn yaratýlmasýdýr. Kürt sorunun nasýl çözüleceði, eyalet sistemi de dahil yerel yönetimlere daha geniþ haklar tanýnmakla mý yetinileceði yoksa özerklik, federasyon, vb. biçiminde Kürtlere özel bir statü mü verileceði o koþullarda verilecek siyasi mücadele, müzakere ve mutabakatlarla belirlenecektir. Acele edip sürecin sonunu önceden belirlemeye çalýþmamak ve daha kötüsü sonuçlarý, çözüm sürecinin önkoþulu haline getirmek yanlýþ olur. Yepyeni bir dünyadayýz, ulus-devletlerin yükseliþi deðil çözülmesi ve belirsizlikler zamanýný yaþýyoruz, ulus-devlet ötesi bakýþ, Kürt sorununun çözümünde olduðu gibi Ortadoðu için de çözümleyici bir bakýþ olabilir. Öcalan'ýn da böyle baktýðý anlaþýlýyor.

Sürecin sonucunu þimdiden ön görmeye çalýþmak yerine Kürt sorununun ontolojisini yani tarihsel varlýk nedenini aydýnlatmak çözüm sürecinin de kaderi açýsýndan önemli olacaktýr. Sürecin tarihsel anlamý, kökleri çok eskilere uzanan Türk-Kürt ittifakýnýn günümüz dünyasýnýn koþullarýnda bir bakýma yeniden tesisidir. Bu çerçeve içinde Ýslam'ýn birleþtirici özelliðinin önemi göz ardý edilmemeli kuþkusuz ama bu “yeniden tesis” basitçe, Alevilere olduðu kadar bizzat Kürtlere de aðýr bedeller ödetmiþ olan o eski “Ýslam kardeþliði”nin dar sýnýrlarý içine de hapsedilmemeli. Eski ittifakýn Tanzimat Fermaný’yla birlikte nasýl bozulduðunu bilmek, bu tarihsel arka planýn ne olduðunu aydýnlatmak bu nedenle son derece önemlidir.

Geçmiþte Türkiye Komünist Partisi'nin ( tarihsel TKP) Kürt sorununda milliyetçi bir yaklaþým içinde kalmýþ olmasýnýn birçok nedeni sayýlabilir ama en temel neden kurulmakta olan yeni devlete yani cumhuriyete tarih dýþý, salt konjonktüre hapsolarak bakmasýdýr. Balkanlarda kurulan devletlerle, örneðin Yunanistan'da kurulan ulus-devletle bizimkinin, Cumhuriyet Türkiye'sinin farkýný görememesidir. O tarihsel dönemde yani ulus-devletlerin yükseliþi zamanlarýnda görülmesi belki de zor olan bu gerçeði bugün bizim kuþaklar çok daha iyi görebilirler. Çok etnisiteli, çok dinli, çok dilli, çok kültürlü, çok renkli bir sosyal yapýdan (Osmanlý) monolitik ve tek renkli (kýrmýzý) bir siyasal yapýya (Cumhuriyet) geçmenin, ademi-merkezci bir idareden katý merkezci bir idareye geçmenin kaçýnýlmaz tarihsel sorunlar yaratacaðýný ve bugün karþý karþýya kaldýðýmýz sorunlarýn pek çoðunun bu temelden neþet ettiðini görebiliyoruz.

Kürtlerin statü talebi

Kürt sorunun çözümü konusunda Türklerle Kürtler arasýnda bir mutabakatýn ve ittifakýn oluþmasýnýn önündeki en büyük engellerden biri de, Türklerin, bu sorunun ne zaman nereden kaynaklandýðý konusundaki bilgisizlikleri olacaktýr. Türk milliyetçisi çevrelerin, “çözüm arayýþýnýn” daha ilk adýmlarýnýn henüz atýlmakta olduðu bugünden, bu bilgisizlik üzerine inþa edilmiþ “bölünme tehlikesi”nden söz ederek Kürtlerin statü taleplerine karþý bir direniþ cephesi örmeye çalýþtýklarý görülüyor. Oysa bu çevrelerin yerli yersiz tekrarlanmasýndan çok hoþlandýklarý “Türk-Kürt kardeþliði” ya da “Ýslam kardeþliði” 16. yüzyýlda Kürtlere tanýnmýþ olan özerkliðin 165 yýl önce Kürdistan’ýn Osmanlý tarafýndan iþgal edilip beylik düzenine son verilmesiyle bozulmuþtur. Bu ayný zamanda, bugün “Kürt sorunu” dediðimiz meselenin doðum tarihidir. Türkiye Cumhuriyeti’nin Osmanlýdan miras aldýðý bu sorunu kurduðu tekçi devlet-ulusçuluðuyla bugünkü boyutlarýna vardýrdý. Türklerle eþit haklara sahip olabilmenin bir þartý haline gelebilecek olan ve demokratik bir ortamda yürütülecek müzakerelerin ve mutabakatlarýn sonucuna baðlý olarak çok çeþitli biçimler alabilecek statü talebinin peþinen “bölücülük” olarak damgalanmasý Kürt sorunun çözümünün ve Türk-Kürt ittifakýnýn önündeki en büyük engellerden biri olduðunu görebilmek için Kürt sorunun kökleri 19. yüzyýla dayanan tarihinin öðrenilip anlaþýlmasý önem taþýyor.

Cizre-Bohtan Beyi Bedirhan

Tam da bu dediklerim açýsýndan aydýnlatýcý ve tam zamanýnda bulduðum için yeni çýkan bir kitaptan kýsaca da olsa söz etmek isterim.

Beþinci kuþak torunu olduðunu babaannesinden kalmýþ eski bir defter sayesinde sonradan öðrendiði Bedirhan Bey hakkýndaki Osmanlý Arþivi’ndeki belgeler üstünde çalýþan sevgili dostum Ahmet Kardam’ýn ikinci kitabý da yayýmlandý. Kardam’ýn "Direniþ ve Ýsyan Yýllarý" baþlýðýný taþýyan birinci kitabý* Osmanlý'nýn Tanzimat Fermaný’yla birlikte ademi-merkezci bir idareden katý merkezci bir rejime geçiþi baðlamýnda, Osmanlýnýn Kürt beyliklerine tanýnmýþ olan özerkliðe son verme giriþimine karþý Bedirhan Bey’in 1839’daki Nizip Savaþý sonrasý baþlattýðý direniþin ve isyanýnýn yenilgisiyle (1847) Kürdistan’ýn Osmanlý tarafýndan nasýl fethedildiðini gösteriyor. “Sürgün Yýllarý” baþlýklý ikinci kitapta ise,** Kürdistan’daki direniþ ve isyanlarý bastýrmak için Cumhuriyet döneminde de baþvurulan sürgün politikasýnýn, havuç-sopa uygulamasýnýn nasýl baþladýðýný, aldatma amaçlý söz vermelerin ve direniþçi ve isyancýlara karþý uygulanan mülksüzleþtirme politikalarýný okuyoruz.

Bir o kadar ilginç olaný, Kardam’in her iki kitabýnda da, özerk/baðýmsýz bir Kürdistan için verilen mücadelenin efsanevi kahramanlarýndan Bedirhan Bey’i itibarsýzlaþtýrma amaçlý anti-Kürdolojinin ilk ve daha sonraki örneklerini vererek, bunlarýn Bedirhan Bey üzerine çalýþma yapmýþ akademisyen ve araþtýrmacýlarýn yapýtlarýna nasýl damga vurduðunu sergiliyor olmasýdýr.

Deðerli bilim insaný Ýsmail Beþikçi’nin Kardam’ýn ikinci kitabýnýn arka kapaðýna yazdýðý tanýtým yazýsýnda da belirttiði gibi, Ahmet Kardam’ýn bu iki ciltlik çalýþmasý, 19. yüzyýlda Kürt-Osmanlý iliþkilerinin ve bunun günümüzdeki Kürt sorununun köklerinin anlaþýlmasý bakýmýndan önemli bir kaynak oluþturuyor.

Tarih, tarih, tarih…


Nabi YAÐCI

24.04.2013

---------------

* Ahmet Kardam, Cizre-Bohtan Beyi Bedirhan: Direniþ ve Ýsyan Yýllarý, Dipnot Yayýnlarý, Ankara 2011.

** Ahmet Kardam, Cizre-Bohtan Beyi Bedirhan: Sürgün Yýllarý, Dipnot Yayýnlarý, Ankara 2013.

 

Bu yazýyý Facebook'ta paylaþabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaþ
0
Yorumlar
Uyarý

Yorum yazabilmek için üye olmalý ve oturum açmalýsýnýz.

Eðer sitemize üye deðilseniz buraya týklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eðer üye iseniz oturum açmak için buraya týklayýn.