Üç soru tek cevap
01 Kasým 2015 21:29 / 1493 kez okundu!
Kendi adýma Pazar günü tercihimi belirleyen üç soru var. Derin analizlere dalmadan yalýn üç cevap isteyen yalýn üç soru:
1)Güney komþumuzun kim olmasýný istiyoruz, IÞÝD mi, Kürtler mi?
2)Kürtlerin dýþlandýðý bir parlamentodan barýþ ve demokrasi çýkar mý?
3)Haziran-Kasým arasýnda Demirtaþ’lý HDP bizi yanýltý mý?
Karýþmýþ bir yumaðý çözmek için ilkin ipin ucunu bulmak gerekli. Sorunlarýmýzýn karmaþýk olmadýðýný iddia edecek kadar aklýmý yitirmedim ama þunu da tarihten gelerek biliyorum, karmaþýk sorunlar bazen öylesine bir birikim yapar ki çözümü görmeyi kolaylaþtýrdýðý gibi çözümü basitleþtirebilir de. Bir savaþ korkunç yýkýmlara yol açtýðý noktada savaþý ilk kimin çýkardýðýný düþünmek artýk akla bile gelmez, çözüm, sorumlusu kim olursa olsun savaþý bitirmektir. Evde yangýn çýkmýþsa nedenini araþtýrmadan önce yangýný söndürmek doðru olan deðil midir? Ya da yangýndan korkuyorsak yanýcý maddeleri evin dýþýna çýkarmak gerekmez mi?
Türkiye’de yangýn var, bunu yalnýz biz deðil dünya da görmekte ve merakla izlemekte. Yangýn yalnýz sýnýr boylarýnda deðil ülkenin içinde. Tarihimize kanlý Cumartesi olarak geçecek olan katliamýn yaralarý halen kanamakta, acýlar kabuk bile baðlamadý. Bir zamanlar bölgede barýþ adasý olma umutlarý dillendirilen ülkem bugün kardeþ savaþý, sivil savaþ, iç savaþ tehdidi altýnda. Eðer sorunlarýmýzý çözecek bir Mesih beklemiyorsak, çözümü bizler bulacaksak bunun asgari þartý olan düþünce, ifade, yayýn özgürlüðü ise pervasýzca çiðneniyor. Ekonomi baþ aþaðý gidiyor ama öte yandan Türkiye hýzla silahlanýyor, daha yeni ABD ile silah anlaþmasý yapýldý. Kimler hangi yetkiyle yaptý, Kürt halkýnýn yaþadýðý bölgelerde olaðanüstü güvenlik bölgeleri ihdasýna, sokaða çýkma yasaklarý koymaya, buralarý abluka altýna alýp girilemez bölge ilan etmeye, savaþ haline hangi kurum karar veriyor? Parlamento kýzakta, yetkileri sýnýrlý bir geçici seçim hükümeti var ki o da parlamento denetimi dýþýnda. Anayasanýn fiilen kalkmýþ olduðunu söyleyen bir Cumhurbaþkaný var. Kýsacasý topal parlamenter demokrasimiz bile bugün iþlemiyor, krizde.
Mevcut durumun en soðukkanlý terimlerle tasviri böyle bir þey.
Aklý baþýnda olan hiç kimse her halde birinci sorunun yanýtý olarak IÞÝD demeyecektir. O halde PYD’den hoþnut deðilseniz, eleþtirileriniz varsa bile yanýt yine de deðiþmez. Erdoðan-Davutoðlu hükümetinin PYD’yi terörist olarak ilan edip muhatap almamasý analiz/yorum gerektirmeyecek açýklýkta IÞÝD’e dolaylý da olsa alan açmak anlamýna gelir. Böyle bir politika ise zaten mahþer yerine dönen bölgemizdeki ateþe Türkiye’yi göz göre göre sürüklemekten baþka bir gelecek vaat edemez.
Ýkinci sorunun yanýtý da derin analizlere ihtiyaç duyurmaz. Türkiye 1980’lerin ve öncesinin Türkiye’si deðildir. Kürt siyasi hareketi, Kürt uyanýþý Türkiye’de ve bölgemizde hayli yol almýþtýr. Parlamentodan Kürtleri dýþlamayý istemek, dýþlandýðýnda istikrar geleceðini düþünmek safdillik deðilse ülkenin bölünmesini göze almak demektir. Demokrasimiz o tarihlere göre kurumlaþma açýsýndan pek fazla yol almýþ olmasa da toplumumuzun demokrasi bilinci ayný deðildir, Kürtlerin parlamenter siyasetten dýþlanmasýný, dün öyle deðildi ama bugün toplumumuzun demokrasi bilinci içine sindiremez. Böyle bir Türkiye’nin Avrupa’da da yeri olamaz. Öte yandan geçmiþ çözüm süreci deneyi þunu doðruladý bence, “daha fazla demokrasi” olmadan Kürt sorununun barýþçý çözüm süreci de geliþemez. Sorunun çözümünde silah deðil siyaset belirleyici olacaksa ki öyledir, HDP Haziran seçimlerinden sonra, tersini düþünenler, “HDP ne yaptý ki” diye soranlar olsa bile çözüm sürecinin vazgeçilemez aktörü olma iþlevini kazanmýþtýr. Daha ne yapsýn?
O halde baský, þiddet ve hileyle HDP’nin dýþlandýðý bir parlamento Türkiye’nin barýþ ve demokrasiye iliþkin hiçbir sorununu çözemez çünkü böyle bir parlamento Türkiye’nin bütününü temsil etme meþruiyetine sahip olamaz. Bunun anlamý pozitiftir aslýnda. Yani artýk güdük demokrasinin sonuna geldik, bunalýmlar bu nedenledir ve ayný zamanda bunalýmlar þu zamanda veya bu zamanda gerçekleþecek radikal demokratik deðiþimin ayak sesleridir. Çoðunlukçu deðil çoðulcu, özgürlükçü demokrasi kendini dayatýyor. Çin atasözünü bir kez daha hatýrlayalým: Krizler ayný zamanda fýrsatlardýr.
Parlamenter sistem kurallarý içinde çalýþtýrýlabilmelidir. Kasým seçimleri bu yolu açarsa kendine düþen görevi gerçekleþtirmiþ olacaktýr. Parlamenter sistemin tekrar rayýna oturabilmesinin ilk adýmý oylar belli olduktan, milletvekilleri yemin ettikten sonra, öncekinden ders alarak TBMM’nin, özellikle muhalefetin yeni hükümetin kuruluþu üstünde Saray’ýn vesayetine izin vermemesidir.
Üçüncü soruya gelince, Haziran seçimlerinde Türkiye partisi HDP’ye destek çaðrýsý yapanlardan biri olarak sorumluluk duygusuyla baktým ve sordum; acaba Demirtaþ’lý HDP Haziran-Kasým arasýndaki tutumuyla oy verenlerini, destekçilerini yanýltý mý? Yanýtým gönül rahatlýðýyla hayýr oldu, hayýr yanýltmadý, tutumumu yeniden gözden geçirmemi gerektirecek stratejik bir hata yapmadý bana göre.
Üstelik Haziran seçimlerine göre çok daha zor, çok daha baský altýnda çok daha eþitsiz koþullarda, hem devletin hem PKK’nin ateþi arasýnda kalarak yeni seçimlere girdiði halde. HDP’ye yönelik hiçbir eleþtiri, koþullarýn ve silahlarýn eleþtirisinden daha anlamlý ve öncelikli deðildir bence. Hükümet ve yandaþý medya PKK-HDP eþitliðine, özdeþliðine durup dinlenmeksizin vurgu yaptý, böylece kamuoyunda ”HDP eþit þiddet” algýsý yaratmak istedi. Bu oyun gözümüzün önünde cereyan ettiði halde bu tuzaða düþmek olmaz. Öte yandan Tayyip Erdoðan-AKP eleþtirisi yapýp HDP konusunda suskun kalmayý, tutum almamayý da anlamlý bulmuyorum doðrusu.
Sonuç olarak üç soru aslýnda tek cevaba varýyor, tek cevap üç soruyu da karþýlýyor. Türkiye partisi HDP barýþ ve demokrasi için Türkiye’nin þansýdýr.
Bu þansý doðru kullanmak hepimize düþen sorumluluktur.
Nabi YAÐCI
30.10.2015
Son Güncelleme Tarihi: 01 Kasým 2015 21:40
