Metabolizma hastalıklarının tarihe karışması an meselesi

26 Mayıs 2009 02:13  

 

Metabolizma hastalıklarının tarihe karışması an meselesi

ABD’nin Harvard Tıp Okulu profesörlerinden Gökhan Hotamışlıgil ve ekibinin lipokin hormonunun mekanizmasıyla ilgili çalışmaları, pek çok ölümcül hastalığın önlenme-sinde kilit bir rol oynayacak

Massachusetts Institute of Technology’de dersler veren Harvard Halk Sağlığı Okulu Genetik ve Karmaşık Hastalıklar Bölümü’nden Profesör Gökhan Hotamışlıgil ve ekibinin son yıllarda yayımlanan çalışmaları bilim dünyasında çok büyük heyecan yarattı ve yankıları da hâlâ sürüyor.

Çalışmanın kritik noktası ise, tüketilen kalori miktarı azaldığında ortaya çıkan “sağlık” tablosu.

Bu öyle bir tablo ki, alınan kalori miktarı azaldığında birçok metabolik hastalık neredeyse “tamamen” ortadan kalkıyor. Bunun sonuçlarını tahmin etmekse hiç zor değil.

Bedenin eskimesi anlamına gelen yaşlılık gecikiyor ve canlının ömrü, tahmin bile edilemeyecek sürelerde uzayabilir hale geliyor.

Kilit kavram kalori kısıtlama
Kalori kısıtlamanın hastalıkları ortadan kaldırdığını ortaya koyan çok sayıda çalışmadan birinde, gönüllüler, uzun süreli bir uygulamayla günlük gıda alımını 1000-1200 kalori (KCal) ile sınırlı tutmakta. Bu çalışmaya katılanlar arasında herhangi bir metabolik hastalık geliştirenlerin oranı ise sıfıra yakın.

Öte yandan, birbirinden çok farklı metabo-lik yapılara ve yeme alışkanlıklarına sahip olan insanların günlük kalori alımını sürekli bu dar aralıkta tutabilmesi mümkün değil. İşte Gökhan Hotamışgil’in ekibinin lipokini keşfi de bu noktada önem kazanıyor.

Çünkü lipokin adlı bu hormon, vücutta yağ mekanizmasını ve dolayısıyla birçok organı, düşük kalori alımında olduğu gibi hastalıklara karşı koruyor.

Farelerde genetik müdahale işe yaradı
Hotamışlıgil ve ekibi, farelerle yapılan deneyde, genetik müdahale ile lipokin hormonunun metabolizma tarafından üretilmesini sağlamış.

Sonuç ise çok çarpıcı, zira fareler neredeyse “hiç hastalanmaz” hale gelmişler. İnsanlarda böyle bir genetik müdahalenin zor olduğu tahmin edilebilir.

Ancak lipokinin dışarıdan alınıp alınamayacağı, insan bedeninin bu hormonu üretmesini sağlayan mekanizmaları harekete geçirebilecek bir ilaç tedavisinin olup olamayacağını ve cevabını merak ettiğimiz diğer sorularımızı Hotamışlıgil’e sorduk...

Gökhan Bey, yaptığınız çalışmaların metabolik hastalıkların nasıl ortaya çıktığını anlamak bakımından muazzam bulgular ve çok sayıda ipucu içerdiğini biliyoruz. Ne kadar ümitlenmemiz gerektiğini sizden duyalım istedik...

GH: Bulgular çok ümit verici. Özellikle farelerle yapılan çalışma sonuçları... Genetik müdahale ile düşük kalori alımı mekanizmasını işler hale getirdiğinizde bu fareler hastalanmıyor. Diabet ortaya çıkmıyor, pankreasta, karaciğerde fonksiyon bozukluğu ortaya çıkmıyor, buna bağlı kalp-damar sağlığı korunuyor ve daha birçok hastalık ortaya çıkmıyor.

İnsanlarda genetik müdahale mümkün mü peki?

GH: Pek mümkün görünmüyor. Sadece yasal düzenlemeler açısından değil, tıbbi sonuçları açısından da bu çok karmaşık bir müdahale. Ancak araştırma bulguları, bize, bu işleyişi kimyasal olarak tetiklemenin mümkün olabileceğini gösterdi.

Dışarıdan lipokin hormonu vererek mi tetiklenebilecek?

GH: Lipokinle bir önleyici tedavi imkânsız değil ama kolay da değil. Öncelikle lipokini elde etmek çok kolay değil. Organik bir yapı ve insan bedeninde de bulunuyor, birtakım başka organik yapılarda da var ama elde etmek de, besin olarak almak da zor. Ancak onun yarattığı etkiyi yaratabilecek, yani yağ dokusunda ve yağ metabolizmasında istenen yöndeki değişimi yaratabilecek bir kimyasal tedavinin gelecek birkaç yıl içinde bulunacağını düşünüyorum.

Bu çok ümit verici gerçekten.

Peki böyle bir önleyici tedavinin ortalama insan ömrünü çok uzatabilecek bir gelişme olacağını söyleyebilir miyiz?

GH: Bunun, çok yakın bir gelecekte, bugün geçerli olan sağlık ve yaşlılık kavramlarını ve istatistiklerini epeyce değiştireceğini söyleyebiliriz.

Çalışmalarınızı obeziteyle bağlantılandırma konusunda neler söylersiniz?

Çünkü 2008’de ilk kez haberdar olduğumuz lipokin hormonuyla ilgili haberleri medya kuruluşları “obezitenin sonu geldi” ya da “yesek de hasta olmayacağız” tadında bir “sihirli değnek” algısı yaratacak nitelikte verdiler galiba...

GH: Değil tabii. Öncelikle obezite, tek müdahale ile çözülmesi imkânsız olan karmaşık bir hastalık. Çok farklı nedenleri var. Metabolik nedenlerden kaynaklanıyor olabilir, psikolojik nedenleri olabilir, ve saire. Nitekim kalori azaltma çalışmasından elde edilen veriler mutlak bir kesinlikte ama, bu insan popülasyonunda uygulanabilir birşey değil işte.

Yoksa ‘herkes az yesin, kimse hastalanmaz o zaman’ deriz, biter. Ama olmuyor işte. Bu anlamda, bizim çalışmamızla obeziteyi bağlantılandırmak çok anlamlı değil dolayısıyla. Ancak, şu ana kadar yaptığımız çalışmalar ve elde ettiğimiz bulgularla, metabolik hastalıkları önleyecek bir mekanizma üretmek konusundaki hayallerimize doğru ilerliyoruz. O hayal de şu:

Basit bir müdahale ile kalori kısıtlamasını taklit edecek bir mekanizma üreterek bunu kapsüle koymak. Çünkü kesin olarak bildiğimiz bir şey var ve o da, kalori azaltıldığında insanların da, maymunların da, farelerin, hatta mayaların bile hasta olmadığı ve daha uzun yaşadıkları.

Son bir sorum daha var. Sırf meraktan soruyorum. Günlük 1000-1200 kalorilik diyet çalışmasına gönüllü olanlar arasında obezlerin oranı ne idi?

GH: Sıfır tabii ki. Hiç obez yoktu. 

Taraf

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz*:
Facebook'ta paylaş
0