Seçim Nimetini Pideleşerek Kullanmak

01 Ağustos 2016 13:27 / 1129 kez okundu!

 

 

Şu anda birçok ülke “aydınının” saçını başını yolduracak bir “demokratik seçimlerde pideleşme sürecindeyiz.”

Önce ellerinde tuttukları basın, medya ile sadece “üst” % 10 veya 20 seçimlere damga vuruyordu. Şimdi devir değişti. % 50 kimin seçileceğine karar veriyor bu iyi mi kötü mü? Bariz olan bir şey bunun gerçek olduğu.

Erdal İnönü oğul ve Demirel veya hatta Erdoğan mukayesesi ile pideleşme süreci düşüncelerine devam edeyim.

Demirel ve Erdoğan halktan gelen ve halk ile iletişim kurabilen liderler. Erdal İnönü ise ismi dolayısı ile seçilmiş “zarif alçakgönüllü bir beyefendi” idi. Her türlü kıstasa göre batının en güzide politikacısını bile etkileyecek bir bilim insanı dünyası vardı. Ülkenin veya dünyanın “üst” diyebileceğimiz yüzde birin yüzde beşi içinde olabilecek bir insandı ama onun lisanı ile halk arasında bir bağlantı kurmak mümkün değildi.

Sivas Madımak olayları oldu Demirel (Başbakan) yaklaşımından (dünyasından) dolayı İnönü (başbakan yardımcısı) ise beceriksizliğinden dolayı müdahale edemedi. Ülke için üzücü olaylar oldu. Genelde sol diye bahsettiklerimizin (ki bizim ülkede “Kemalistelere” Ulusalcılara” “ırkçı tutuculara” ve batı anlamındaki Marksist Leninistlere de sol deniliyor) ben şahsen gerek batıda, gerek bu ülkede dünyalarını “dar” olarak algılarım. Labaratuvar’da harikalar yaratan bir “bilim insanı” konusunda yeterli olabilir veya başarılı, bir üniversitede titrler alan sosyal bilimci kendi dünyası için elbet “yeterli”, ama halk ile iletişim için yetersiz ve adı üstünde son derece “dar bir dünya”.

Eh, pekiyi bu gözle bakan birisi olarak ve Erdoğan’ı son derece başarılı bir Belediye Başkanı ve başarılı bir Başbakan olarak görürken neden aniden tenkit eden yazılar yazmaya başladım? Bunun nedenlerini bundan sonraki yazımda paylaşmaya çalışacağım.

Ama bir çok ulusalcı veya yurt dışında yaşayan dostumdan “hah şimdi bizim on yıldır dediğimize geldin ben kaç yıldır muhalefet ediyordum, sen yetmez ama evet diyordun!” falan dediklerinde “Hasbinallah venimel vekil” diye veya “La havle vela kuvvet” diye düşünüyorum. Ben islamafob değilim ama dini bir kültür olayı olarak görüyorum herhangi bir insana ki bunlara peygamberler ve “liderler” dahil, tapma, hayran olma gibi bir alışkanlığım yok. Yani dar dünyamda bir lidere falan aşık olabilecek bir zihinsel yapıda değilim. Beğeniyorum ve sonra bir zaman sonra sıkılıyorum, şu bu veya diğer söylemlerini saçma buluyorum. Saygı duyuyorum ve sonra daha az saygı duyuyorum. Ama doğrusu bu ülkenin seçilmiş liderlerinden hiçbirinden “nefret” etmedim.

Bizim ülkemizde coğrafyamız ve önce istilalar sonra demokrasiye geçişimizden beri darbeler vs. nedeniyle ürkek yapıda insanlarız ve “şeyhi müritler uçurur" deyimi bu nedenle bu kültürün ürünü bir söylem. (Bakınız Türkler korkak mı? tolon)

Şimdiye kadar sıkılıp veya eksikliklerini görüp de lider değiştirme deneyimi yaşamadık. Liderleri insan üstü yaratıklar olarak görme yanılgısındayız.

Daha birkaç hafta önce ilk kez beni son derece sevindiren ve geleceğe son derece olumlu bakmama neden olan, daha hazmetmekte olduğumuz bir darbe önleme deneyimi yaşadık. Yok polis zayıftı, istihbarat zayıftı, komutanlar yetersizdi diyeceksek lütfen büyük harflerle önce politikacılar ve bilhassa iktidardakiler YETERSİZDİ diye de okuyalım.

Nasıl enflasyonla baş etmeyi öğrendiysek toplum olarak değişimi de öğreneceğiz.

 

Mahmut TOLON

01.08.2016

 

Son Güncelleme Tarihi: 19 Ağustos 2016 09:39

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.