Kavata ve Selluka

28 Temmuz 2012 13:35 / 1874 kez okundu!

 


Kaybolamayacak kadar anlamlı Ege değerleri. Eski İzmir Belediye Başkanı Sezai Söker’in kızı Selçuk hanım geçenlerde Ilıca’da bana Selluka’yı takrar anımsattı. Resimlerine baktıktan sonra yavaş yavaş çocukluğumdan kalan kokusu hayalimde canlandı.

Tohumdan yetişen fasulyagillerden hoş kokulu bir sarmaşık. Tohumlarını internetten bulmak mümkün ve yetişmiş sarmaşığı da bazı botanikçilerde bulabilirsiniz. Tohumdan yetiştiği için belki ve artık kimse yetiştirmeyle uğraşmayıp, mevsimsel yazlık bahçeçileri hazır bitkiyi görüp alıp dikmek istediklerinden kaybolmak üzere. Halbuki bu yörenin bir hoşluğu selluka. Allahtan internet var, biraz bakınca tohumunu da satın almak, eski dizeleri de bulmak mümkün:

Sen sen sen aşkı bilsen, başka bir dünyaya girsen
sen sen sen aşkı bulsan, selluka gibi sarılsan
(N. Göktürk )

Bir sebze de Kavata. Lisanımızdan neredeyse kayboluyor. Ekşi acı domates gibi ama bibergillerden. Çorbası var et yemeği var. Üç yıl önce tohumlarını Bursa’da bulmuştum ama bir sezon meyve verdi sonra da kökü çıkar oldu. Kısacası ben beceremedim, permakültür ve yavaş yemek ile uğraşan dostlardan birisi belki sahip çıkar, Ege yöresinde kaybolmaması için uğraş verir.

İnanılmaz bir israf ile yaşıyoruz. Almanya’da üretilen gıdanın yarısı çöpe gidiyor veya artık yavaş yavaş yem veya bio-enerji üretimi için yakıt olarak kullanılıyor. Bizde de farklı değil. Ödemiş'teki üreticiler patatesin yaklaşık yarısını boy veya şekil tutmadığı için satamadıklarından şikayetçiler.

Abuk bir mükemmelliyetçilik ve aynı tip, aynı boy olması hırsı veya kısaca kibir yolculuğundayız toplum olarak. Tüketici tek tip aynı boy mal istiyor. Alıcı ona göre satın alıyor. Yahu patates bu! Hepsi yusyuvarlak ve aynı boy olmaz!

Yerli domates arayanlara müjde; öyle birşey yok. Ama kokulu ve lezzetli güneş görmüş tarla domatesleri şu an manavlarda. Tam domat yeme mevsimi. Yerli domates deyince tabii ne kasdettiğimizde netleşmek gerek. Fatih Sultan Mehmet, Kanuni, hayatlarında domates yemediler. Ancak 1600 ve 1700'lü yıllarda domates Avrupa'ya ve yakın doğuya yayıldı. Gene de yerli domates isterseniz Amerikalı yerlilerin domateslerinin tohumlarını ABD'den gene internet sayesinde getirtmek ve bahçenizde yetiştirmek mümkün. Yamru yumru oluyorlar, doğal olarak, ama lezzetliler.

Kavata’nın kökeni hakkında bilgi sahibi değilim. Bu satırları yazarken Turhan Baytop’u rahmetle andım. 2002 yılında kaybettiğimiz Hocamıza yürürken gördüğüm ve merak ettiğim bir bitkinin resmini e-posta ile yollayınca kısa zamanda detaylı bilgi alabiliyordum. İstanbul’da damadı Kemal Günergün’ü aradım. Eşi Asuman hanım 92 yaşında ve afiyette imiş.

Bu çift Anadolu’yu adım adım gezip inanılmaz bir eser bıraktılar: Türkçe Bitki Adları Sözlüğü TDK.

Baytop ismini şükran ile anmak için her fırsat doğal olarak, beni mutlu ediyor.

Merak ettiğim şey; domates ile biberin akrabası olan kavata, acaba bize Amerika’dan mı geldi yoksa eskiden de var mıydı? Artun Ünsal hocam ve dostuma sağolsun bir telefon yetti. Osmanlıca lügatları açıldı, ve Kavata’nın Afrika kökenli olduğu ve 1500'lerde İstanbula geldiği ve hatta Ahmet Vefik Paşa’nın bunun patlıcanı andıran bir sebze olduğunu söylediğini de Artun Ünsal paylaşıverdi.


Mahmut TOLON

28.07.2012

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
29 Temmuz 2012 13:27

ERTUĞRUL BARKA

"İnanılmaz bir israf ile yaşıyoruz.", "Abuk bir mükemmelliyetçilik ve aynı tip, aynı boy olması hırsı veya kısaca kibir yolculuğundayız toplum olarak. Tüketici tek tip aynı boy mal istiyor. Alıcı ona göre satın alıyor. Yahu patates bu! Hepsi yusyuvarlak ve aynı boy olmaz! " Gibi çok önemli satırları barındıran bir yazı. Üzerinde gerçekten düşünülmeli.
Paylaşılıp, daha çok kişinin okuması sağlanmalıdır.

Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.