Ormancý ve bilim adamý

07 Ocak 2013 12:31 / 1604 kez okundu!

 


Uzun bir yolculuktan sonra bilim adamý, ormana ulaþtý. Bazý araþtýrmalar yapmak istiyordu. Önce ormanda barýnabileceði bir kulübe aradý. Bu esnasýnda bilim adamý, ormancýyla karþýlaþtý. Ormancý,

- Ormana hoþ geldiniz…! Size nasýl yardýmcý olabilirim..? dedi.

Bilim adamý,

- Hoþ bulduk. Ýlgi ve yardýmýnýza çok teþekkür ederim. Bazý araþtýrmalar için, ormaný tercih ettim. Ormanýn kedine has kurallarý var sanýyorum. O kurallara uymadan ormandan yeterince faydalanamayýz deðil mi?

Ormancý,

- Evet efendim, insanlar dinlenmek ve eðlenmek için ormana piknik yapmaya gelirler. Yer içer, eðlenirler. Doya-doya oynarlar. Ama ormandan ayrýlýrken, yaktýklarý ateþi iyice söndürmeden giderler. Etrafa attýklarý çöpleri toplamadan giderler. Oyun oynarken aðaçlarýn dallarýný kýrarlar. Kuþlarýn yuvalarýný bozarlar. Eðer siz, bularý veya bunlar gibi þeyleri yapmazsanýz çok sevinirim.

Bilim Adamý,

- Ben de bunlarý araþtýrmak için gelmiþtim, dedi. Ýnsanlar neden sevdiklerine zarar verirler. Bunu anlamak ve araþtýrmak istiyorum. Hem ormanda dinleniyor, eðleniyor hem de zarar veriyorlar. Sizce neden böyle yapýyorlar?

Ormancý biraz düþündü. Sonra bilim adamýna döndü.

- Efendim, bunun nedenlerini siz daha iyi bilirsiniz. Ama bence asýl neden cahillik olsa gerek. Ancak cahil insanlar, kendine faydalý olanlara zarar verirler. Hem de verdikleri zararýn hesabýný hiç yapmazlar.

- Çok güzel söylediniz. Her þeyin baþý eðitimdir. Aðaç ve orman sevgisi de insanlara iyi bir eðitimle verilebilir. Ormanlarýn insanlara faydasýný iyece öðrensek ve öðretsek ormanlara zarar vermeyiz.

Bir aðaç kaç yýlda meydana geliyor? Bir yangýnla binlerce yüzlerce aðaçlar yanýp kül oluyor. Aðaçlardan pek çok faydalar saðlýyoruz. Ormanýn olduðu yerlere bol-bol yaðmur yaðar.

Su hayat demektir. Susuz yaþanmaz. Nasrettin Hoca misali bindiðimiz dalý kesmemeliyiz.

Bilim adamý, ormancýnýn kulübesinde bir süre kaldý. Uzun-uzun sohbet ettiler. Ormanlarýn, daha iyi nasýl korunabileceðini konuþtular, Peygamberimizin s.a.v.; “Kýyametin kopacaðýný bilseniz dahi, eðer elinizde bir aðaç varsa onu dikiniz.” sözünün yüceliðini hatýrladýlar. Herkesin sorumlu olduðunda birleþtiler.

Ormanýn yalnýz insanlara ait deðil, ormanda yaþayan her canlýya ait olduðunun unutulmamasý gerektiðini belirttiler. Bu sorumluluðun herkese ulaþtýrýlmasýnýn önemini vurguladýlar. Bundan sonra her pikniðe gidenin, daha da çok nasýl sorumlu davranacaðýna dair, kendi kendine söz vermesini dilediler. Sonra bilim adamý ormancýya, bir avcý hikayesi anlattý.

Eðer ben avcý olsaydým..!

Avcýlar ava gitmeden önce, avcýlar kulübesinde toplanýr, o günün av programýný yaparlardý. Bir gün, gönül ehli birine rastladýlar.

“Hocam, biliriz ki sen güzel insansýn. Hiç de kalp kýrmazsýn. Lütfen bize söyler misin bizim vurduðumuz avlar, helal midir, haram mýdýr? Avladýklarýmýz bizden þikayet ederler mi acaba?

Gönül adam,

Ey beni güzel bulan, güzel insanlar. Avladýklarýnýzýn helal mi haram mý olduðunu bilemem. Çünkü ben fetva makamý deðilim. Ama, ihtiyaçtan mý yoksa zevkten mi avladýðýnýzý, siz kendiniz söyleyin? Acaba hangi avcýnýn evindeki buz dolabýnda, ava çýkmadan önce eti yoktur? Kendinin ve çocuklarýn rýzkýný temin için mi avlanmaya gider? Yoksa zevkinden mi? Yaptýðý öldürmek olan insanýn, aldýðý zevk de ölümcüldür. Çünkü durmadan beddua almaktadýr. Çünkü o mazlum hayvanlarýn bedduasý geri dönmez… Ama eðer ben avcý olsaydým, beddua yerine hayýr dua almaya giderdim.
Çünkü onlarýn hayýr dualarý da hiç geri dönmez..

Avcýlar “Nasýl, nasýl? diye merak edip, pür dikkat dinlemeye baþladýlar.

“Eðer ben avcý olsaydým” diye baþladý anlatmaya gönül ehli insan. Rahmet avýna çýkardým. Sizin tüfeklerinizin ve mermilerinizin aðýrlýðýndan,daha aðýr olan, baþka þeyler alýrdým yanýma. Av yerine vardýðýmda, siz mermi atýp öldürürken, ben onlara torbamdan, yem atarak, yaþatýrdým. Attýðým her yem tanesini yiyen, gökteki kuþtan, yerdeki karýncadan, yemler ot olup büyüyünce onu yiyerek beslenen, hayvanlardan daima dua alýrdým. Korkutmazdým, orman bülbüllerini. Vermezdim kimseye acý ve zulüm. Ýhtiyacým yokken, sýrf zevk almak için yapmazdým zulüm.

Lüzumsuz avlanmak, vahþi hayvandan, daha aþaðý olmak gibidir. Zira onlar dahi ihtiyacý için avlanýr. Þayet avlamak istiyorsan, önce nefsini avla. Ona sýk kurþunu, Onun doyumsuzluðunu daðla. En vahþi hayvaný terbiye eden insan, Nefsini neden terbiye edemez bir an? En büyük düþmanken kendine nefsi, Kendine yaptýðý kötülüklerin hepsi, Nefsindendir, cahilliðindendir.

Eðer ben avcý olsaydým, cahil avcý olmazdým, ah ve beddua almazdým. Sorumluluk makamýnda oturup da, sorumsuzlardan olmazdým. Ýlahi sorumluluk bir gün, çalmadan kapýný ölüm, rahmet avýna çýk her gün.

Eðer ben avcý olsaydým, rahmani hizmetime, sýnýr ve sinir getirmeden, adým-adým, saat-saat, gün be gün…. Rahmet avýna çýkardým

Peki, ya siz,

Siz bir avcý olsaydýnýz

Ne avýna çýkardýnýz?


Mahir EYÜBOÐLU

06.01.2007

 

Bu yazýyý Facebook'ta paylaþabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaþ
0
Yorumlar
Uyarý

Yorum yazabilmek için üye olmalý ve oturum açmalýsýnýz.

Eðer sitemize üye deðilseniz buraya týklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eðer üye iseniz oturum açmak için buraya týklayýn.