Kürt açılımı bitti, yaşasın! - Ersin Tokgöz

21 Haziran 2010 16:49  

 

Kürt açılımı bitti, yaşasın! - Ersin Tokgöz

Yaklaşık bir yıl önce. Bakan Atalay’ın açılım startını verdiği açıklamayla umut dolduğumuz bir dönemde o umudun boşa çıkacağı tam da buraya not edilmişti.
Umut şuydu: Kürt-Türk savaşı bitecek... Katı, şoven, milliyetçi, savaşçı ülkenin yerine barışçı, eşitlikçi bir ülke gelecekti. Artık savaştan bahsedilmeyecek, bu ülkede yaşayanların kendi devletlerinden korkmadıkları bir dönem başlayacak, nefret sona erecek, hasret dolu evlerin misafirleri asker ya da PKK’lı çocuklar olmayacak, yeniden hukuka, adalete kavuşulacak, silaha harcanan paralar çocuklarımızın eğitimine, sağlığa, bayındırlığa harcanacaktı...
Umut iyiydi ama toplumsal hikâyemiz netti. O zaman şu şerhi koymuştuk: “Tamam... Kart-kurt-Kürt saçmalığından bu günlere gelmek ‘bir şey’ ama sadece “1 şey...’ Yakın tarih bize diyor ki ‘Derinlere bak ve umut etme.’
Çünkü silahtan ve ondan çıkan kandan beslenen, ölçüsüz kaynakları hesapsızca harcayan legal ya da illegal vampirlerin kardeşliği buna izin vermeyecekti.
Çünkü her ceset, her iki tarafta da suyun başını tutan ağaların/paşaların kendilerini yeniden ve yeniden kanla var etmelerinin tek koşuluydu. Hiçbiri o imtiyazlı varlıklarından vazgeçmeyecekleri için cesetler evlere yine gidecekti.
Çünkü pazarı en bol, sado-mazo tatmini en fazla, en kullanılabilir argümanı çekip aldığınızda azgın azınlık gerçekten de azınlığa düşecek, düşmemek için direnecekler ve maalesef savaştan yine bahsedecektik.
Tüm bu dinamikler orada mıhlanmış dururken umut ne kelime? Açılım ne münasebet? Çözüm hikâye değil mi?
Nitekim aynen öyle oldu.
Umudun diyeti de ödetilircesine bir anda o bitmez tükenmez şehit haberleri gündemimize geri döndük. Açılımı yüzüne gözüne bulaştıran Başbakan, içerideki utancın bir parçası oldukça telafi hesabına başta İsrail tüm dünyayı kendi utançlarıyla yüzleştirmeye soyundu. Güya açık kapatmaya çalışıyor.
Ama bu arada saldırılar da artıyor operasyonlar da. Ölüm eğrisi yükselmeye devam ediyor. Kürtler de Türkler de daha bir bilenmiş halde. O iyimserlik havasında teslim olan PKK’lıları serbest bırakan devlet bir anda ters döndü ve hepsini içeri attı. CHP’nin Kürt genel başkanı “Alın açılımınızı başınıza çalın” fermanı çıkardı. Asker, matah bir şeymiş gibi “terör saldırıları artacak” diye müjdeledi. Partilerin hepsi tabanlarına karşı “Gördünüz mü” eyyamında. Tümü; denenmiş ama sonuç alınamadığı/alınamayacağı sabit olan yöntemi kutsamaya başladı, terörü terörist öldürerek bitirme noktasında birleşildi.
Zafer naralarını duyuyor olmalısınız. Tüm istemezükçüler başarılarıyla şişiniyorlar. Silah yine yükselen değer, savaş yine sözüm ona çözüm umudu, asker yine göz bebeği. Gün, vampirlerin günü.
Atılmayan bir adım kaldı, “Kart-Kurt-Kürt” saçmalığına geri dönmek. O da yakındır. Bakın; Bahçeli ‘OHAL geri gelsin’ diye buyurdu bile.
İşte tam da bu noktada; Açılımın bittiği, terörün ve şiddetin yükseldiği bir dönemde yüce Türk adaleti tarafından Ahmet Türk’e yumruk atan saldırganın alelacele tahliye edilmesi ya da Ergenekon sanıklarının apar topar serbest bırakılması ne ilginç bir tesadüf değil mi?
Ne demiş Fıstıkçı Şahap; “Mülk, adaletin temelidir. Derinlere güven ki mülkün sağlam, adaletin tam olsun.”


Ersin Tokgöz/Radikal

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz*:
Facebook'ta paylaş
0