Kemal Bey’in içi ve dışı - Umur Talu

02 Temmuz 2010 12:47  

 

Kemal Bey’in içi ve dışı - Umur Talu

Hepimiz kıvranıyoruz.

Kemal Bey, açıklamıyor ama, kendinden emin:

“Terörü de çözeceğiz, türban sorununu da çözeceğiz. Herkesin okumasına olanak sağlayacağız.”

Ben de şundan eminim:

Kemal Bey, bazen kendini hakikaten Gandi bile hissederek, vicdanından, kökenlerinden, kendi insan halinden gelen seslerle, bu sorunların çözüldüğü bir Türkiye istiyor!

Hakikaten, içtenlikle.

Şundan da eminim:

Bunlar sadece bu iktidarla atışarak çözülecek meseleler olsaydı…

Biz de kıvranmazdık.

Ama o da kıvranıp sonra “düzeltiyor” zaten: “Çözeceğiz” demiş ama “kızlar başörtülü girecek” dememiş!

***

Zaten bunları hakikatli çözmek için, Kemal Bey’in, Önder Bey, büyük sermaye, büyük medya, derin devlet, rejim bekçileri, zerre solcu olmayan yarı faşizanlar, devlet sağcısı iken lakabı sosyal demokrat partide balansçılık yapanlar gibi gölgelerin gücüne isyan etmesi lazım.

Bu meseleler, tarihle hesaplaşma ister.

Tek parti, darbeler, 12 Eylül rejimiyle, 28 Şubat ayarlarıyla hesaplaşma ister.

CHP’yi çeyrek asır önceki SHP’nin bile gerisine götüren; 40 yıl önceki CHP’nin haydi haydi gerisine yerleştiren süreçlerle, ittifaklarla, rollerle, vesayetlerle hesaplaşma ister.

CHP’yi, Türkiye’nin en sorunlu bölgesinde silen, Türkiye partisi olmaktan çıkaran duyarsızlıklarla hesaplaşma ister.

Başkalarını aşağı görmeyi, hor görmeyi, halkı küçümsemeyi cumhuriyetçilik sayanlarla hesaplaşma ister.

Anti-emperyalist solculuk ile ulusalcı faşizanlığı karıştıranlarla hesaplaşma ister.

Elbet siyasi iktidarla hesaplaşma ister ama memleketteki diğer, para, rejim, devlet, yargı, medya, militarizm, elitizm, “mütekebbir” iktidarlarıyla da hesaplaşma ister.

Bir kasetle başkan olmayı değil; açık açık meydan okuyarak, hesaplaşarak lider haline gelmeyi ister.

***

Bütün çelişki ve çatışmalarına, açılım ve kaçılımlarına, bir ileri bir geri adımlarına rağmen; bırakın Kürt sorununu, türban meselesini bile (hala) çözemeyen iktidarın tek engeli Anayasa Mahkemesi filan olsaydı keşke.

Bu iktidar da en çok devlet olmak istedi. Devlette parça olmak istedi. Devleti paylaşmak istedi.

Devletin bir parçasını yutmak isteyenin bir parçasını da devlet yutar.

Muhalifken evcilleşirsin.

İsyanın varken terbiye ederler.

Her adımında mutabakata çekilirsin. Bazen zorla, bazen gönüllü.

Devlet olmayasın diye uğraşanlar sayesinde devletleşirsin!

Oysa Kürt sorunu, türban gibi kimlik sorunları da; Kemal Bey’in kimlikten çok bahsettiği ama adını koymadığı sınıfsal, sosyal sorunlar da önce halk olmayı gerektirir.

Cumhuriyet partisinin hakikaten cumhuriyet partisi olmasını; Halk partisinin hakikaten halk olmasını; halkı aşağılayan, alttakini, ötekini küçümseyen “kibir”den arındırılmasını, “kibirliler”den uzaklaşılmasını ister.

***

O gün işte…

Muhtemelen Kemal Bey, bugün kendisini pohpohlayan çok bildik siyasi, medyatik, yüksek yargılı, çok yıldızlı, içten pazarlıklı, rejimci, ara rejimci, sıkı rejimci, ohalci müttefikleriyle vedalaşmak zorunda kalır.

Ya dışındakilerle kendi vedalaşır…

Ya içindeki kendisiyle vedalaşır.

Kendi kendini düzeltip durur; dümdüz edip durur!


Gizli aşk bu!

Tamam, diplomaside kin olmaz.

Ama ilke de mi bulunmaz?

Türkiye-İsrail “gizli” görüşmesi İsrail’de fırtına yarattı. Muhafazakarlar, fanatikler isyan etti.

Burada, isyan için fanatik olmamız gerekmiyor.

Burada da demokrasi varsa halka, Meclis’e, “şehit” denmiş 9 kişinin ruhuna izah gerekiyor.

Yoksa, o İsrail hükümetinin nispeten aklı başında adamlarından biriyle görüştünüz; hatta İsrail hükümetini yardınız diye dert edecek değil çoğumuz.

Ama ortada atıp tutarken, kapı ardında flörtü ert edebiliriz!


Umur Talu/Habertürk

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz*:
Facebook'ta paylaş
0