İzmirlilerin nefretini tahmin edemedim - Mutlu Tönbekici

28 Kasım 2009 00:06  

 

İzmirlilerin nefretini tahmin edemedim - Mutlu Tönbekici

Bundan dört beş ay önce İzmir’le ilgili bir yazı dizim olmuştu. İzmirlilerin, kendilerinin iddia ettiği gibi çağdaş, ilerici, demokrat ve de hoşgörülü olmadıklarını söylemiştim. İzmirliler çok kızmış, çok hakaret etmiş, büyük İzmir düşünürü Yılmaz Özdil dev bir İzmir güzellemesi yazmıştı. Benim dediklerimle uzaktan yakından alakası olmayan, tribünlere oynanmış boş bir gofret yazıydı bittabi.

Sanki dört ay öncesinden bugünleri görmüşüm. “Çok hoşgörülüyüz deyip durdukları sadece kendi gibi olanlara hoşgörüdür sadece” demiştim. Ama açıkçası kendileri gibi olmayanlara karşı nefret ve öfkelerini bu kadar şiddetli gösterebileceklerini tahmin etmemiştim.

Fakat buna karşın şaşırmadım. Zira tanıdığım hemen hemen bütün İzmirliler önce dincilerden sonra en az o kadar da Kürtlerden hazzetmez. Üstelik bu yeni bir şey de değil. Kendimi bildim bileli böyledir.

Geçen günkü taş atma hadiseyiyle ilgili yazdığım yazıdan sonra İzmir’den hepsi kadın en az on kişi aradı. DTP konvoyuna taş attığını veya orada olsa taş atacağını, zaten yapılması gerekenin de bu olduğunu, hatta taş değil kurşun atılması gerektiğini, çünkü BÜTÜN Kürtlerin vatan haini olduğunu, vatanını seven ve korumak isteyen herkesin de böyle yapması gerektiğini, yapmayana da yazıklar olduğunu, onların da polise, memura durmadan taş attığını, niye böyle yaptıklarıyla hiç ilgilenmediğini, hayatında elbette hiç doğuya gitmediğini, gitmek için de bir neden görmediğini, zaten doğunun yeterince ve gereksiz bir şekilde batıya geldiğini, bunların yaratılıştan hain olduklarını, zaten Dersim Dersim deyip duruyorlar, o Dersim’i kafalarına çalacaklarını, fakat zaten kimseye hak etmediği muamelenin yapılmayacağını çok iyi bildiklerini, Atamız eylemişse doğru eyleyeceğini, orada her ne yapıldıysa iyi ki yapıldığını, keşke daha fazlası yapılsaydı, bugünlere zaten bu nedenle gelmemizin kendisini hiç ilgilendirmediğini, çok konuşmamam gerektiğini, bu ülkeye kimseye kaptırmayacaklarını, çağdaş, laik ve demokratik olduklarını...

...söyleyen sevgili teyzeler.

Anladım ki benimle konuşan hiçbir İzmirli çağdaş, demokratik ve laik olmanın ne demek olduğunu bilmiyor. Tıpkı büyük İzmir düşünürünün bilmediği gibi.

Bakın şunu da şöyleyeyim: Eğer yumurta atılsaydı bunu anlardım. Hatta manalı ve çağdaş bulabilirdim. Benim de önümden geçerken yumurta atmak istediğim bir takım partiler yok mu? Var. Bir gün böyle bir şey denk gelirse, ben tam bakkala yumurta almaya gitmişken sinir olduğum bir partinin konvoyu geçerse de acayip mutlu olacağım.

Ama kaldırım taşı başka bir şey. Polise taş atan IMF protestocularını, Kürt çocuklarını nasıl şiddetle eleştiriyorsam (bu köşede) işte DTP konvoyuna taş atan İzmirlileri de öyle eleştiririm.

Bu kasten adam öldürmeye girer. Aynı zihniyetin ürünüdür. Çağdaş da değildir, demokrat da.

Taraf Gazetesi’nden (bir İzmirli olan) Rasim Ozan Kütahyalı “Faşizmin başkenti İzmir” demiş. “Evet, şu an İzmir barbarlığın istilası altındadır... Entelektüel hayatı hiç olmayan, doğru düzgün yayınevi ve dergisi olmayan şehrimiz İzmir nedense tüm ırkçı, faşist, kana susamış yayın organlarının ve derneklerin başkenti durumundadır. İzmir’in paranoyak ve hastalıklı zihinsel iklimi şu an faşizm üretiyor... Bu faşist hareketler de o iklimde hayat buluyor...”

Akşam Gazetesi’nden Atılgan Bayar ise “Gericiliğin iki yüzü” başlıklı yazısında şöyle demiş: “Oruç tutmuyor diye Ramazan’da adam dövenlerle... İzmir’de Kürt taşlayanlar arasında fark var mıdır? Vardır. Birisi gerici olmaktan gocunmaz. Öteki ise, kendisini ilerici zanneden mükemmel bir gericidir. Aralarındaki fark da bundan ibarettir. İzmir’deki resim, Türkiye’nin çağdaşlık, ilericilik, aydınlık algılarını sarstı. O laik, o çağdaş, o aydın zannedilen genç kızlar; göbekleri açık, pearcingli halleriyle Kürt taşlıyorsa; açılıp saçılmanın bu değerlerle ilgisi olup olmadığı artık sorgulanmalıdır.... Göbeği pearcingli, eteği mini ‘çağdaş kadın’ın Kürt taşlarken aslında korktuğu kimliklerden hiçbir farkı olmadığı ortaya çıktı... Son birkaç on yıldır kılık kıyafete indirgenen modernlik kavrayışının ilkellik derecesi ile yüzleştik. Bu sallapati teori çuvalladı.”

Fena halde çuvalladı hem de.. Ve bu da çok ama çok üzücü bir şey.

VATAN
26.11.2009

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz*:
Facebook'ta paylaş
0