İttihat ve Terakki bizim neyimiz? - Mutlu Tönbekici

26 Nisan 2010 14:43  

 

İttihat ve Terakki bizim neyimiz? - Mutlu Tönbekici

Fuat Dündar’ın kitabını okuyorum. “Modern Türkiye’nin Şifresi: İttihat ve Terakki’nin Etnisite Mühendisliği (1913-1918)” İletişim Yayınları.

Galiba “24 Nisan”ın ne demek olduğunu anlamak için bu kitabı okumak gerekiyor.

Sadece “24 Nisan”ı değil 1924 mübadelesini de anlamak için okumak gerekiyor.

6-7 Eylül olaylarını da anlamak için okumak gerekiyor.

PKK ve Kürt isyanlarını da anlamak için okumak gerekiyor.

Hrnat Dink cinayetini de anlamak için okumak gerekiyor.

“Nefes” filmini de anlamak için okumak gerekiyor.

Özetle: 26 Nisan 2010 Türkiye’sini anlamak için çok dikkatle okumak gerekiyor.

***

Kitap bir doktora tezi. Fuat Dündar önce “Müslümanlara yönelik sevk ve iskan politikasını” master tezi olarak incelemiş, sonra da ikinci aşama olarak İttihat ve Terakki’nin gayri Müslim ve gayri Türk unsurlara uyguladığı akıllara durgunluk veren sevk ve iskan politikasını.

Çalışmada yayımlanan belgelerin büyük çoğunluğu ilk defa gün yüzüne çıkmış belgeler. Ve hiç öyle dış kaynaklı belgeler falan değil. Hepsi İttihat ve Terakki’nin KENDİ belgeleri. On binlerce telgraf, binlerce istatistik, yüzlerce harita ve parti ileri gelenlerinin akıl almaz yüzlerce doktrini.. (Bu kitaptan sonra “Belge yok efendim, belge yok..” demek utanmazlıktan başka bir şey değildir)

Okudukça, bu toprakların başına gelmiş en büyük felaketin İttihat ve Terakki yönetimi olduğunu düşünmeden edemiyorum.

Bu ülkenin gördüğü muhtemelen en akıl almaz, en vahşi, en paranoyak yönetim. Bir ülke ancak bu kadar tarumar edilebilirdi, ancak bu kadar ateşe atılabilirdi. Şimdi koca koca ağaçlar olarak karşımızda olan nefret tohumları da işte ancak bu kadar cömert saçılabilirdi.

***

Yıl 1913. İttihat ve Terakki darbeyle iktidara geliyor. Ülke çökmüş. Her tarafta yeniliyor. Balkanlardan ve Kafkasya’dan yoğun bir Türk Müslüman göçü başlıyor. Gelenlerin iskan sorunu, savaşlar, yenilgiler, memleketin toptan çöküşü derken İttihat ve Terakki ileri gelenleri, İmparatorluğu kurtarmanın tek yolunun ülkeyi Türkleştirmek ve İslamlaştırmak olduğuna karar veriyor. Gayri Müslim ve gayri Türk unsunlar, hiçbir yerde nüfusun yüzde 10’unu geçmeyecek şekilde dağılsın deniliyor. İstatistikler tutuluyor, haritalar yapılıyor, masa başında “o oraya gitsin, bu buraya gitsin, şunlar şuralara dağılsın” diye acımasız bir göç başlatılıyor.

Esasından toplu bir tehcir. Herkes dahil. Türkü de Türk olmayanı da.

Neler yapıldığını, insanların nasıl binlerce yıldır oturduğu topraklardan, bir günde, bir saatte, soğuk sıcak demeden hasta, çocuk, yaşlı demeden koparılıp, denizlere, çöllere gönderildiğini anlatmak istemiyorum. Okumanız lazım. Tümüyle İttihat ve Terakki’nin kendi belgelerinden, kendi ifadelerinden okumanız lazım, nasıl bir vahşi toplum mühendisliği yapıldığını. Partinin öne sürdüğü gerekçeler ve gerçeklerle beraber.

Benim için burada esas olan şu: Neden biz İttihat ve Terakki’nin politika ve uygulamalarını ört bas etmeye çalışıyoruz? Neden sahipleniyoruz? Neden inkar ediyor veya çok mantıklı nedenlere dayandığı iddiasını öne sürüyoruz? Neden İttihat ve Terakki politikalarını haklı çıkartmaya çalışıyoruz? Neden “ama onlar da bunu yapmıştı, hükümet mecbur kalmıştı, konjontür bunu gerektiriyordu” diye arka çıkıyoruz ülkenin başına darbe ile gelmiş bir hükümete?

İttihat ve Terakki bizim neyimizi temsil ediyor? İttihat ve Terakki’yi savunarak aslında neyi savunmuş oluyoruz? Biz niye eşittir İttihat ve Terakki?

Bundan 95 yıl sonra AKP hükümetinin yaptığı şeyleri savunmak gibi bir şey değil midir bu?

Ölümüne Demirel’i savunmak değil midir? Özal’ı her şekilde mazur görmekle eş değer değil midir?

İttihat ve Terakki bizim neyimizdir?

Bu toprakların başına gelmiş en büyük felaketin İttihat ve Terakki yönetimi olduğunu düşünmeden edemiyorum dedim ya. Şunu da düşünmeden edemiyorum: Galiba halen de iktidarda.


Mutlu Tönbekici/Vatan

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz*:
Facebook'ta paylaş
0