Fuat Keyman: EÞÝTLÝK ÝÇÝN ADALET VE VÝCDAN
25 Mart 2010 21:21
Yeni Sol Hareket’in ilk meyvesi olan Eþitlik ve Demokrasi Partisi’ne katýlmayarak hareketin takipçileri arasýnda þaþkýnlýða yol açan Fuat Keyman Ýzmir Ekonomi Üniversitesi’ndeydi. Partiye katýlmama kararýnýn ardýndan ilk kez konuþan Keyman kafasýndaki yeni sol hareketi ve EDP’ye neden katýlmadýðýný bizlere anlattý.
Selin Bayraktar: Kurulum ve tartýþma aþamalarýnda aktif olarak yer aldýðýnýz yeni sol hareketin partileþme sürecinde, yani EDP (Eþitlik ve Demokrasi Partisi)’de yer almamanýzýn nedeni nedir?
Fuat Keyman: Aslýnda ben, Ahmet Ýnsel, Mithat Sancar ve Erol Katýrcýoðlu yeni sol hareketin baþlamasý ve Türkiye’ye yayýlmasýnda kullanýlan çerçeve metninin yazýlmasýnda faal olarak görev aldýk. Bu metin adaletli ve vicdanlý bir Türkiye’ye iþaret ediyor; yani bir refah, kimliklerle ilgili bir tanýnma, bir de özellikle kadýnlar ve gençlerle ilgili bir katýlým adaletini içeren yeni bir adalet anlayýþý ile ayný zamanda hukuk devleti temelli, demokratik normlara ve insana dönük olan bir vicdan anlayýþýný birleþtiriyor. Yeni solun Türkiye’ye yayýlmasýnda etkin olan temas grubu toplantýlarýnda konuþmacý ve sözcü olarak görüldük. Bu anlamda ayrýlmamýz biraz kopma veya uzlaþmazlýk gibi görüldü ve oluþuma destek veren insanlarda moral bozukluðu yaratan bir karar oldu. Bununla ilgili dün bir toplantý yapýldý, orada bizden umut bekleyen ama ayrýlma, yani partiye girmeme kararýmýzla ilgili “Niye böyle oldu?” sorusunu soran insanlara “Ahlaki bir sorumluluðumuz var” yanýtý verildi. Benim yeni sol hareketine katký vermemin temel nedeni Türkiye’de merkez sað, AKP hükümeti bu kadar güçlüyken, sol çevrenin zayýf olmasý ve bunun bir dengesizlik yaratmasý, ayný zamanda solun bir aktör, bir fikir olarak güçlenmesinin Türkiye için önemli olmasýdýr. Bir de ilk defa herkes demokrasi, adalet ve vicdan ekseninde siyasi görüþü ne olursa olsun bu harekete yaklaþtý. Yani bu eksende bir paylaþým oluyorsa buradan bir koalisyon deðil bir ortak kimlik ortaya çýkacaktý. Bu kimliðin temel parametreleri adalet, vicdan, eþitlik ve demokrasi olacaktý. Ama bu sonuçta siyasi bir hareket, bu nedenle bunu yansýtacak bir parti giriþimi de elbet olacaktý. ÖDP’den ayrýlan grup, 10 Aralýk grubu, SHP’liler ve Alevi Bektaþi Derneði üyeleri bu oluþumda var olduklarýný belirttikleri için bir partileþme süreci baþladý. Yeni solun temas grubu toplantýlarýyla yayýlma ve partileþme süreci paralel olarak iþledi. Belli bir dönemden itibaren biz bu partileþmenin yeterince tartýþýlmadýðý, ilkeler temelinde konuþulmadýðý, partinin baþarýlý olmasý için yeterli zamanýn olmadýðý ve bu anlamda bu partileþme sürecinin bir olgunluk seviyesine ulaþmadýðý kaygýsýný hep anlattýk. Yeni sol bir ortak kimlik olarak iyi gidiyordu ama bunun partileþmesi süreci, arkadaþlarýmýz ne kadar iyi çalýþsa da yeterli bir zamana yayýlmadan, yeterince denenmeden, olgunlaþamadan çok hýzlý bir þeklide geliþiyordu. Benim özelimde söylemem gerekirse o gruplar arasýnda tartýþýlanlar da hem tam olarak partileþme baðlamýnda yeniyi temsil etmiyordu hem de bir güven içermiyordu. Bu güven sorununun yanýnda, partileþmenin yeterince tartýþýlmadýðýný ve esas gerekli olanýn yeni sol ortak kimliði olduðunu söyleyerek partiye girmeyeceðimizi belirttik ve bu kimlik için çalýþacaðýmýzý bireysel olarak deklare ettik. Türkiye için gerekli olan solun bu ortak kimlik temelinde adalet, vicdan ve eþitlik temelinde devam etmesi ve Türkiye’ye yaygýnlaþmasýydý. Burada bir sorun yok; biz yine oranýn sözcüleri olarak devam edeceðiz. Ama bunun direk siyasete yansýmasý olan EDP’de kurucu veya üye olarak yer almayacaðýz.
Selin Bayraktar: Genel anlamda yeni sol toplantýlarýnda ve bireysel olarak yazý ve konuþmalarýnýzda iþçi sýnýfý, emekçi ve sendikal haklar gibi konulardan bahsetmediðiniz için bazý kesimlerden eleþtiri alýyorsunuz. Bu eleþtirileri haklý buluyor musunuz?
Fuat Keyman: Aslýnda kurulan partinin ve yeni sol hareketin içinde sendikalardan gelenler var. Bu yüzden çok haklý bir eleþtiri olarak görmüyorum. Ama yeni sol hareketin kapitalizmi yeterince aþamamasý ve eleþtirmemesi üzerine bir tartýþma oldu, yeterince emek eksenli olmadýðý yönünde de… Fakat bu eleþtiriyi yapan arkadaþlar da yeni sol grubun içinde olup eleþtiriyi içeriden yaptýlar. Partiye üye olmadýlar ama grubun içinden eleþtirilerine devam ediyorlar. Bana göre adalet, vicdan ve eþitlik ilkeleri solu kapsýyor. Bu anlamda benim bir sorunum yok. Gruptaki herkes hazýrlanan ortak metnin yeterli olduðunu söyledi ve uzlaþýldý. Emek ve iþçinin yeterince temsil edilemediði eleþtirisi yapýlabilecek bir eleþtiri haklý bir eleþtiri çünkü onu söyleyenler yeni sol içinde hala yer alýyorlar. Fakat bir ortak uzlaþma olarak üç kavram etrafýnda bir ortak kimliðin hem Türkiye’yi yakalamakta; orta sýnýf, emek sýnýfý ve diðer kimlikler için bir fayda saðlayacaðýný düþündük. Eþitlik aslýnda eski bir kavram, ama sol eksende düþünülmesi gereken ve yeniliði olan bir kavram. Çünkü bugün önemli olan farklýlýklarýn yarattýðý eþitlik talebinin ne kadar kabul edilebileceði veya edilmeyeceðidir. Aleviler Sünnilerle, gayri Müslimler Müslümanlarla, Kürtler Türklerle eþit olmak istiyorlar mesela. Yani herkes kendi farklýlýðýný koruyor ama kimlikler arasýnda bir eþitlik olmasýný istiyor, anayasaya baðlý eþit yurttaþlýk diye isimlendiriyoruz biz bunu. Tekel iþçilerine baktýðýmýzda çalýþmak istiyorlar, fakat ona “Senin aldýðýn bir para ve iþin var, bak burada iþi olmayan var” deniyor. Bizim burada bu iþ güvencesini bir eþitlik kavramýnda kabul etmemiz gerekiyor. Bu yüzden eþitlik kavramý iþçi sýnýfýna, emeðe referans hem de Türkiye’nin bugünü ve daha iyi yönetiminde önemli bir kavram. Bu eþitliði de adaletli ve vicdanlý olarak kurarýz.
Selin Bayraktar: Daha demokratik bir Türkiye için orta sýnýflarýn rolünü önemli görüyorsunuz. Laik ve muhafazakar orta sýnýflarýn yanýnda Kürt orta sýnýfýnýn, gerilimin gittikçe arttýðý son günlerde, demokrasi için elinden gelen sizce ne olur?
Fuat Keyman: Yeni sol hareketin ve EDP’nin yapacaðý önemli iþlerden biri de Türkiye’deki Kürt sorununu toplumsal güven inþa edecek þekilde demokratik zeminde tartýþmak ve çözmektir. Bu anlamda ne DTP ne BDP kendileri isteyerek Türkiye’nin partisi olamazlar; sadece Kürt aktörlerden bu sorunu çözmeyi beklemek çok gerçekçi deðil. Ama belli hareketleri eklemleyerek Türkiye’nin genel sorunlarýný tartýþabilen partiler olabilirler. O yüzden de orada bizim gibi insanlarýn rolü çok önemli; bu yapýlýrken de orta sýnýflara, yani Türkiye’nin geneline hitap edecek þekilde bir söylemin ve politikanýn geliþmesi gerekiyor. Elbette burada kýrýlmalar oluyor. Ben hem akademisyen hem de kamusal entelektüel olarak Kürt sorununa baktýðým zaman, Kürt vatandaþlarýmýzýn net olarak PKK’nýn kendilerinin geleceði olmadýðýný kabul ettiklerini görüyorum. Yani Güneydoðu’da yaþayan vatandaþlarýmýzýn geleceðinde PKK yok. Doðuda oylarýn yüzde 95′ini alan AKP ve BDP’ye eleþtiri yapýlmasý için bazý kýrýlmalar yaþanmasý gerekiyor. Bu kýrýlmalar Kürt sorunu temelinde var, fakat hala zayýf. Bu anlamda Kürt sorununu bir terör sorunundan çýkartýp, farklýlýklar içindeki eþit vatandaþlýkla ortak kimliði nasýl oluþturacaðýmýz sorusuna çekmek lazým. Bu ufak kýrýlmalarýn yanýnda PKK’nýn hala gücü var. Ýþte bu kýrýlmayý orta sýnýflar yaratabilir. Orta sýnýfýn üyeleri hem ekonomik, hem kentleþme, hem de kimlik olarak incelediðimiz zaman çýkýyor. Ayný þeyi laiklik temelinde de görüyoruz. Bugün muhafazakarlaþmayý tartýþýyoruz. Çünkü refah devletinden AKP’ye geçiþ ve bu geçiþ sürecinde Anadolu’da yaþanan dönüþüm onun kendi orta sýnýflarýný yarattý. O orta sýnýflar Avrupa Birliði’nden dolayý hem Avrupalaþmýþ orta sýnýflar, hem de küreselleþiyorlar. Bu nedenle muhafazakârlaþma ya güçlenecek, ya da demokratikleþme ve sekülerleþmeye doðru gidecek. Burada da yeni sol gibi hareketler önemli oluyor. Ýzmir’de de laik orta sýnýf bir anlamda Türkiye’deki modernleþmenin taþýyýcý gücü olan, ama son dönemlerde hem statü olarak hem ekonomik olarak gücünü kaybetmiþ orta sýnýflara baktýðýmýz zaman bence orada da bir taraftan tepki ve bir taraftan da kýrýlmalar var. Çünkü o orta sýnýflardan da “Ne þeriat, ne darbe” diyenler, ama ayný zamanda bunu derken sadece orada býrakmayýp, bunun çözümü demokrasidedir, parlamentodadýr, kimliklerin müzakeresindedir diyen bir grup var. Ýþte yeni solun bir tarafý da o orta sýnýfa hitap etmekti. 2. Dünya Savaþý’ndan bugüne kadar olan demokratikleþme hareketleri 1800′dekilerden farklý olarak orta sýnýf motorunda gitmiþ hareketlerdir. Orta sýnýfýn ne tür bir söyleme sahip olduðu, demokrasiyle ne tür bir baða gireceði de o toplumdaki istikrar için çok önemlidir. Bu nedenle yeni sol bu üç muhafazakârlýk içindeki kýrýlmalara sahip olan orta sýnýflarla birleþerek bir üçüncü güç olacak ve Türkiye’yi bu kutuplaþmalardan demokrasiye, istikrara ve toplumsal güvene götürecektir.
Selin Bayraktar: Yani bu farklý üç orta sýnýfýn da içinde demokrasi, adalet ve eþitliði savunanlarýn olduðunu ve onlarla bu harekete devam edeceðinizi söylüyorsunuz…
Fuat Keyman: Ýþte yeni soldaki ortak kimliðin adalet, vicdan ve eþitlik temelinde olmasýnýn ve toplumda güç ve yaygýnlýk kazanmasýnýn da temeli budur. Çünkü toplumsal ve siyasal kutuplaþma dediðiniz zaman bu siyasal kutuplaþmadan laik orta sýnýflar da rahatsýz. Bu kutuplaþma oldukça toplum geriliyor ve herkes kendi içine kapanýyor. Ayný þekilde Kürt sorunu demokratik çözüm istiyor; araþtýrmalara baktýðýnýzda veya Doðu’ya gittiðinizde aslýnda herkesin ilk olarak refah istediðini görüyorsunuz. Kutuplaþmadan çýkýp konuþma yoluna gitmek için yeni sol bu ilkeleriyle buradan güç alacak ve temelini buraya oturtacak. Tabii bu sadece Kürtler, laikler ve muhafazakârlar çerçevesinde deðil, gençler, kadýnlar, Aleviler, gayri-Müslimler için de geçerli. Kýsacasý bu kutuplaþmadan rahatsýz olan; tepkici milliyetçilik ile aþýrý muhafazakârlaþma sarmalýndan Türkiye’yi çýkarmak isteyen ve ben bunu yapabilirim diyen kiþilerin el vermeleriyle olan bir hareket. Ýþte bu anlamda ortak bir kimlik, bir koalisyon deðil…
Selin Bayraktar: Son zamanlarda “sol” gibi kavramlarýn anlamlarý sürekli deðiþiyor, içleri boþaltýlýp dolduruluyor. Týpký bunun gibi Ýzmir de uzunca bir süre “solun kalesi” diye tabir edildi. Fakat son yaþanan olaylardan sonra pek de öyle olmadýðýný gördük, çok farklý bir sol anlayýþý varmýþ meðerse… Bu durumda siz Ýzmir’i “neyin” kalesi olarak tanýmlýyorsunuz?
Fuat Keyman: Esasýnda Ýzmir ile ilgili genel olarak muhafazakarlýðý sadece suni muhafazakarlýk olarak deðil de farklý olanla zorunlu bir iliþkiye giren ve kendini kapatan bir hareket tarzý olarak görürsek böyle kaleler oluþmaya baþlar. Mesela Kayseri suni muhafazakârlýðýn, Diyarbakýr etnik muhafazakarlýðýn, Trabzon ise bu küreselleþmeden dýþlanarak tepkici muhafazakarlaþmanýn kalesi olmuþ kentlerdir. Ýzmir ise laik muhafazakârlýðýn simge kentlerinden biridir. Böyle gördüðümüz zaman burada soldan ziyade, kimliði koruma temelinde bir muhafazakârlaþma var. Bu anlamda Ýzmir’in pozisyonu sol deðil laik bir kimlik temelinde muhafazakârlaþmadýr ve milliyetçileþmedir. Fakat bu görünürde doðru olmakla birlikte, Ýzmir’i hem tarih, hem de bu yeni soldaki temas gruplarý temelinde incelerseniz farklý bir þeyler var. Yeni sol düþüncenin Türkiye’de örgütlenmesi sürecinde aktif olarak, en fazla temas grubu kurulan illerden bir tanesi de Ýzmir’dir. Bu nedenle “Ýzmir muhafazakardýr, içine kapanmýþtýr” gibi totalleþtirmek de yanlýþ. Bir de 2008′de Le Monde Diplomateque’te çýkan bir Ýzmir yazýsýnda Philip Mansel, “Ýzmir eþ zamanlý olarak Akdenizlidir, Avrupalýdýr, moderndir ve kozmopolittir” diyerek bunun Ýzmir’in ayrýþtýrýcý ve özgün olarak kendisini tanýmlamada kullanabileceði bir özelliði olduðunu belirtir. Mansel, bununla birlikte Ýzmir’in tarihi boyunca belli dönemlerde yaþadýðý tepkici milliyetçiliði ve dýþlanma hissini göz ardý etmemenin gerekli olduðunu söylüyor. Ama Ýzmir’in gücü ve güzelliði, hep bu dönemlerden sonra bu dört kimlik ekseninde kendisini yeniden bulmuþ, inþa etmiþ ve keþfetmiþtir. Buna dayanarak, bugün Ýzmir’in yaþadýðý muhafazakarlaþma ve içine kapanmanýn daha çok bugüne ait olduðunu; bunun aþabileceðini ve kendini yeniden keþfedebileceðini söyleyebiliriz. Yani Ýzmir’in yeni sol içindeki en çalýþkan illerden biri olmasý ve Mansel’in tarihsel olarak Ýzmir’e verdiði umut ýþýðý önemli noktalardýr. Ýzmir muhafazakarlaþma ve tepkici milliyetçilik tarafýný, yeni sol gibi hareketlerin yaygýnlaþmasý ve orta sýnýflardaki toplumsal sözleþmenin güçlenmesiyle aþacaktýr.
Selin Bayraktar: O halde genelleme yapýlmamasý gerekiyorsa, totalci biçimde Ýzmir’i muhafazakar diye nitelendirmek ne kadar yanlýþsa, eski unvaný “solun kalesi” de o kadar yanlýþtýr…
Fuat Keyman: Evet. Aslýnda Türkiye’deki dönüþüme baðlý olarak Ýzmir de dönüþebilir, ki dönüþüyor zaten…
Sarphan Uzunoðlu: Radikal 2′deki son yazýnýzda AKP iktidarýnýn yukarýdan dayatýlmýþ ýlýmlý Ýslam ile iliþkisini sorguladýnýz. Yazýnýzý, acaba AKP ýlýmlý Ýslam rolünü oynarken demokrat rolünü reddetip biraz daha muhafazakarlýða mý kayýyor diye bir soruyla bitirdiniz. AKP için, ABD veya uluslararasý alanda desteklenen ýlýmlý Ýslam acaba muhafazakarlaþma için bir araç haline getirilmiþ olabilir mi?
Fuat Keyman: Aslýnda yazýmda daha ilginç olan son dönemdeki darbe iddialarý ve AKP’ye kapatýlma davasý, yani yargýnýn müdahaleleriydi. Hem bu giriþimler yapýldý hem de baþarýya ulaþmadý -zaten bana göre bu giriþimler yanlýþtý- garip bir karar çýktý; içi dýþý bir olmayan. Ama sonuçta kapatýlamadý. Ýlginç olan bu hatayý yapma nedenleriydi. Burada bir tahlil yaptýðým zaman, dünya sistemi her zaman bir ötekiyle gidiyor: 1648 kovulma aþamasýndan 1918′e kadar bu Osmanlý Ýmparatorluðu’ydu ve yok oldu. Fakat 1918′den 45′e kadar Avrupa’da birçok savaþ oldu. 45′ten sonra Amerika hegemonyasý içinde Sovyetler Birliði ötekiydi. Bu 90′a kadar gitti, 90′dan sonra ise Ýslam öteki oldu. Ýslam’ýn içinde iki olay gerçekleþti: 11 Eylül olayý Ýslam’ý düþman öteki haline getirdi. Fakat diðer taraftan AKP Türkiye’yi Avrupa Birliði sürecine götürdü ve Türkiye’nin uluslararasý siyasette önemi giderek arttý. Yani AKP öteki açýsýndan zýt bir model oldu. O yüzden ýlýmlý Ýslam ve köktenci Ýslam arasýnda sistem bir ayrýma gitti ve AKP ile Türkiye’yi bir çözüm olarak gördü. Yargý ile askerin yanýlgýsý buradaydý; sistemin çözüm olarak gördüðünü onlar tehdit olarak görüp üzerine gittiler, bu yüzden de ne bir darbe olabildi ne de bir kapatma… Çünkü sistemden hiçbir destek gelmedi. Halbuki 28 Þubat’ta Refah Partisi’nin kapatýlmasýnda Avrupa Ýnsan Haklarý Mahkemesi kararý Türkiye lehindeydi, Amerika’dan hiçbir tepki gelmedi. Yani Refah Partisi sistemin koyduðu ötekinin temsilcisiydi. Fakat AKP orada çözüm olarak görüldü ve kapatýlamadý. Türkiye’nin ýlýmlý Ýslam ile tanýnmasý ise ciddi sorunlar yaratýyor. Çünkü biz laik ve seküler insanlar olarak Türkiye’de böyle bir þeye alýþýk deðiliz. Bu durumda AKP akýllý davranýp kendini muhafazakar demokrat olarak tanýmlamýþtý. Fakat AKP’nin de ikilemde kaldýðý ve bence hata yaptýðý bu ýlýmlý Ýslam temelinde, kendini sistem içinde tanýmlarken ayný zamanda Türkiye’de güçlü kýlmak için demokratlýðý güçlendirmesi gerekiyordu. Ne kadar demokrat olsaydý, Türkiye’de o kadar az kutuplaþma olacaktý. Ama bunu yapmayýp muhafazakarlýðý tercih etti. Çünkü o anlamda hem dýþarýda hem içeride gücünü arttýrdý. Aslýnda önemli olan soru þu: AKP demokrasiyi tercih edebilir miydi? Tercih edebilmesi için de yeni sol, Türkiye’nin merkez solunun güçlenmesi, merkez solun demokrasiyle baðlantýsýnýn güçlenmesi çok önemli. AKP bunu tek baþýna yapamaz; çünkü zaten Ýslami bir yapýdan gelip kendisini dönüþtürüyor. Onun muhafazakarlýk ve demokrasi sarkacýnda, demokrasinin yanýnda olabilmesi için Türkiye’de solun ve demokrasi düþüncesinin güçlü olmasý lazým. Halbuki bunun aktörlerine baktýðýmýzda sistemi okumakta hatasý olan ve kurum olarak zaten demokrasiyle baðdaþmayan yargý ve askeriye var. Bir de üzerine CHP tamamen demokrasiden uzaklaþýp rejim korumaya gittiði zaman esasýnda Türkiye’de demokrasi deðerleri ve aktörleri boþta kalýyor, hatta bu halde AKP CHP’den daha demokrat bile olabiliyor. Bu nedenle çözüm ve istikrar demokrasinin güçlendirilmesinde yatýyor. Yeni sol burada devreye girmeli ve bu gidiþatý dönüþtürmelidir. Esas vizyonu ise demokrasiyi güçlendirmek olmalýdýr. Böylece Türkiye sisteme karþý güçlü olacaktýr.
haber fabrikasý.org
23.03.2010

