'Bu Devrim Gibi Bir Þey'

30 Aðustos 2011 03:10  

 

'Bu Devrim Gibi Bir Þey'

Ýshak Alaton'un “azýnlýk mülklerinin iadesi” ile ilgili bu sözleri geliþmeyi özetliyor. Bu geliþmeyi saðlayan sivil toplum temsilcilerini kutlamak gerekli.

Korhan Gümüþ

Ýstanbul Arkeoloji Müzesi bahçesinde, Türkiye'deki azýnlýk cemaatlerini temsil eden 162 vakfýn temsilcilerinin verdiði iftara eþi Emine Erdoðan ile katýlan Baþbakan Recep Tayyip Erdoðan "36 Beyannamesi"nde yer alan mülklerin tapuya gidildiðinde vakýflarý adýna tescil edileceði sözünü verdi.

Türkiye'deki Rum, Ermeni, Yahudi, Süryani, Keldani, Ortodoks Bulgar, Ortodoks Gürcü ve Latin Katolik topluluklarý temsilcileri ile yaklaþýk 450 kiþinin katýldýðý bu iftardan bir gün önce de Resmi Gazete'de yayýmlanan kararnamede cemaat vakýflarýnýn taþýnmazlarýnýn iadesine yönelik bir düzenleme yer aldý.

Bu düzenlemeye göre "36 Beyannamesi"nde yer alan mezarlýklar, okullar, kiliseler, akar amaçlý taþýnmazlar kamuya geçmiþ ise sahiplerine adýna tescil edilerek, iade edilecek. Eðer üçüncü taraflara satýlmýþlarsa, bedelleri sahiplerine ödenerek geçmiþteki uygulama tazmin edilecek.

Baþbakan yaptýðý konuþmada, "vatandaþlarýn inancýndan, kökeninden, giyiminden dolayý baský gördüðü dönemin artýk geride kaldýðýný" söyledi. Bu olanlara bakýlýrsa, Türkiye'de bugün Ýshak Alaton'un deyiþiyle bir "Devrim gibi bir þey" yaþanýyor. Bu geliþme Türkiye'nin vatandaþlarýna eþit haklar tanýdýðý normal bir hukuk devletine geçiþi olarak da okunabilir. Türkiye artýk normalleþiyor, yani Alaton'un deyiþiyle "devrim" yaþýyor. Bu geliþme Türkiye'deki bütün topluluklarýn vatandaþlýk haklarýnýn tanýnmasý için bir örnek oluþturuyor.

Soru þu: Bakalým bu "devrim" gelgitler olmadan, düzgün bir þekilde gerçekleþecek mi? Geçmiþte de, Cumhuriyet kurulurken Lozan'da, daha sonra da defalarca da siyasette birçok iyi niyetli giriþim sergilendi. Ama her defasýnda verilen, daha doðrusu bu topluluklarýn haklarý fazlasýyla geri alýndý.

Lozan Anlaþmasý'nýn "azýnlýklar" ile ilgili bölümü bir hukuk devletinin normlarý olarak deðil de "dýþ güçlerin dayattýðý" bir takým tavizler olarak algýlandý. Sonuçta devletin vatandaþlarýn bir bölümüne "azýnlýk", diðerlerine "asli" diyebildiði ve kendisini Müslüman bir "resmi kamu"yla özdeþleþtirdiði, hatta taraf olarak konumlandýrdýðý bir tuhaf durum yarattý. Ayrýca her Türk vatandaþý gibi vergi vermelerine raðmen "eþitliði saðlamak amacýyla" kendi eðitim ve dini kurumlarýnýn giderlerini, bakýmlarýný kendi sivil toplum kuruluþlarý aracýlýðýyla karþýlamalarý, yani bir bakýma iki defa vergi verdiler.

(Tersini düþünmeye, bu kuruluþlarýn kadrolarýnýn devlet tarafýndan karþýlanmasýnýn nasýl bir müdahaleye yol açacaðýný tahmin etmeye ise hiç gerek olmadý.) Bu topluluklar karþýlarýnda iþlerini kolaylaþtýracaðýna, destekleyeceðine, görevleri kendileriyle uðraþmak olduðunu zanneden, daha doðrusu derin bir yerlerden yönlendirilen, eziyet eden bir takým bürokratlar buldular. Dolayýsý ile bir hukuk devletinin normal koþullarý olmasý gereken haklarýn kullanýlmasý kolay olmadý.

Bu defa Baþbakan'ýn sözleri, uygulamanýn da deðiþeceðinin iþaretini veriyor. Ancak uygulamada bazý zorluklar ortaya çýkabilir.

Bunun bir örneði de dün, iftarýn gerçekleþtiði tarihte yaþandý. Ayný gün bir baþka gazete eski uygulamanýn devam ettiðini gösteren bir kamu ilaný yayýnlandý. Dünkü Radikal'de (28 Aðustos Pazar) Kanun Hükmünde Kararname ile bu haber manþette yer alýrken, ayný tarihte Birgün gazetesinin arka sayfalarýndan birinde, Galata Rum Ýlkokulu'nun, Kemeraltý Caddesi 25'teki dükkanlarýn Milli Emlak'tan kiralama ilaný tam sayfa yer alýyordu!

Bu ilanda vakfýn "36 Beyannamesi"nde belirtilen mülküne ait yerler listelenmiþti ve çok yakýnda, Eylül baþýnda ihale yapýlýyordu. (Elbette ki sahibinin haberi olmadan.)

Bu ilanýn ayný gün yayýnlanmasý manidar. Acaba birileri Baþbakan'a meydan okuyarak, "bu kararname bizi ilgilendirmez, biz gene kendi bildiðimizi yaparýz" demek mi istemiþlerdi? Zaten ilkokulun zemin katýnda daha önce de bir silah maðazasý (Baretta) ve baþka kiracýlar yer alýyordu. Bu çeliþkiyi nasýl deðerlendirmeli?

Biz Baþbakan'ýn iyi niyetli sözlerine güvenerek, bunun teknik bir hata olduðunu, bu ilaný veren yöneticilerin kafalarýnýn çoðu zaman "eski usul" çalýþmaya devam ettiðini düþünelim.

Ama bu gene de iþlerin normalde hep böyle olduðunu unutmayalým. Bu yüzden de düzeltileceðini umalým.

Bu defa bu geliþmenin ardýnda devlet yöneticileri ile görüþen, adým adým sabýrla ilerleyerek bu haklý talepleri meþru bir platformlara taþýyabilen, müzakare alanýný katýlýma açan deneyimli sivil toplum önderleri var.

Bu geliþme hiç þüphesiz Türkiye'nin diðer meselelerine de bir örnek teþkil ediyor. Eðer bu geliþmeden dolayý (elbette ki siyasetçiler yanýnda) onlarý da kutlamak gerekli. (KG/IC)

Bianet

 

Bu yazýyý Facebook'ta paylaþabilirsiniz*:
Facebook'ta paylaþ
0