Bir zavallılık hali olarak: Ulusalcılık - Enes Çallı

21 Ekim 2012 21:17  

 

Bir zavallılık hali olarak: Ulusalcılık - Enes Çallı

Ulusalcılık 2000’li yıllarda yükselişe geçmiş siyaseten bir araya gelmeleri zor gözüken çevrelerin temelde AKP karşıtlığı paydasında birleştiği katı laisizm ve milliyetçiliği temel alan ideolojidir.

AKP’nin 2002 de iktidara gelmesiyle beraber onu devirmek için planlar yapan cuntalar ve sivil uzantıları ulusalcı damardan çok rahat beslenmişlerdir. Ulusalcılık bu açıdan bakıldığında militarizmle arasına mesafe koymakta zorlanan sivil iradeye fazla güvenmeyen bir ruh halini temsil eder. Zaten ordu göreve pankartlarının açılmasından, TSK’nın sürekli bu rejimin bekçisi olarak lanse edilmesinden, Ergenekon ve Balyoz davalarının vatansever komutanların dış güçlerin desteğiyle AKP tarafından tasfiye edilmesi şeklinde kamuoyuna sunulmasından bunu anlayabiliriz.

Ulusalcılık sürekli korku empoze eder. Ne zaman bir ulusalcıyla konuşsanız ülke ya dış güçler tarafından bölünüyordur ya da irtica gelecektir. Bu noktada resmi tarihten çok güzel beslenir. Sürekli Kuva’yi Milliye ruhunu tekrar oluşturmaktan bahsederler. 1920’lere 1930’lara olan özlemleri bitmez. Dört bir yanımız düşmanla çevrilidir ve içte de bitmek tükenmek bilmeyen iş birlikçileri vardır bu düşmanların. Kendileri gibi düşünmeyen herkes çok rahat vatan haini ilan edilebilir.

Ulusalcı bakış açısında Kürtler bizim bin yıllık dostumuzdur ve bu topraklarda birlikte sorunsuz güzel güzel yaşamışızdır. O yüzden Kürt sorunu yoktur sadece emperyalizmin bir oyunu olan terör vardır diyen 30 yıldır süren savaş halini sadece komplo teorileri ve düşman devletlerin bir oyunu olarak gören kolaycılık söz konusudur.

Laiklik konusunda faşizme yakın katı bir tavır vardır. Başörtülü insanlar bizim bacımız (zaten benim anneannemin de başı örtülü diye başlarlar cümlelere) onlarla problemimiz yok derler ama başörtülü bir insanın üniversiteye girmesini, kamuda çalışmasını insani bir hak olarak değil laikliğe karşı bir hareket olarak değerlendirirler. 2007 yılındaki cumhuriyet mitinglerindeki söylemleri biliyoruz. Eşi başörtülü bir insanın cumhurbaşkanı olmasını rejime karşı yapılmış bir eylem olarak değerlendiren ucube bir anlayış ve bunun için insanları irtica geliyor diye sokağa döken bir zihniyet söz konusu.

En önemli hamaset kaynaklarından biri de Atatürk’tür. Atatürk kati suretle eleştirilemez asla dokunulmaz bir tabu. Onu süper kahraman gibi hatasız gören ve onun politikalarını yeren insanları çok rahat Atatürk düşmanı ilan eden bir bakış açısı. Sürekli onun yaşadığı döneme atıfta bulunan başımıza ne geldiyse 1938’den sonra geldi diyen ruh hali…

Ulusalcılık kendi gibi düşünmeyen herkesi kolayca düşmanlaştırabilen bir ideoloji. Demokrasiyi içselleştirememiş, Esed’e sahip çıkmak pahasına bile olsa ne yaparsa yapsın iktidarı eleştirmeyi marifet sayan bir zavallılık hali. AKP iktidarını devirmek için darbecilerle işbirliği yapmaktan çekinmeyen bunun için antidemokratik yolları meşru gören bir zihin. Bu yüzden çok rahat şunu iddia edebilirim ki; son 10 yılda ne zaman ulusalcı kesim topyekün bir şeye karşı çıksa orada demokrasi adına güzel bir şey olmuştur
.

Radikal Blog

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz*:
Facebook'ta paylaş
0