'BAÞBUÐ'UN BASIN TOPLANTISINDA GENEL YAYIN MÜDÜRLERÝNÝN ÝÞÝ NE?'

30 Nisan 2009 14:54  

 

'BAÞBUÐ'UN BASIN TOPLANTISINDA GENEL YAYIN MÜDÜRLERÝNÝN ÝÞÝ NE?'

Ahmet Altan: "Taraf Gazetesi davet edilse bile böyle bir basýn toplantýsýna 'genel yayýn müdürü' düzeyinde katýlmaz. Böyle toplantýlara 'savunma muhabirleri' gider, fazla fazla Ankara temsilcileri belki. Genel yayýn müdürlerinin orada iþi ne?" (Medyatava)

***

Ahmet Altan / TARAF

Orgeneral Baþbuð Taraf’a akreditedir
 


Bizim askerlerin garip huylarý var.

Komþuya kýzar gibi kýzýp gazetecilere “biz sizinle görüþmüyoruz, bize gelmeyin” diyorlar.

“Gelmeyin” dedikleri yer Türkiye Cumhuriyeti Devleti Genelkurmay Baþkanlýðý.

Adýna bakýlýrsa “kamu alaný” ama bizim generallere bakýlýrsa “özel” arazi.

Bir basýn toplantýsýna “küstükleri” gazetecileri çaðýrmama hakkýna sahip olduklarýný düþünüyorlar.

Bizim ordunun “aristokrat” bir geleneði yok, anladýðým kadarýyla akademilerinde de öyle edebiyat klasikleri falan okumuyorlar.

O yüzden de böyle mahallevari davranýþlar çýkýyor ortaya.

Þunu açýkça söyleyeyim, Taraf Gazetesi davet edilse bile böyle bir basýn toplantýsýna “genel yayýn müdürü” düzeyinde katýlmaz.

Böyle toplantýlara “savunma muhabirleri” gider, fazla fazla Ankara temsilcileri belki.

Genel yayýn müdürlerinin orada iþi ne?

Ama þunu da söyleyeyim, Orgeneral Baþbuð Taraf’a gelmek isterse biz kapýmýzý ona kapamayýz, vakti varsa Ýbo’nun harika yemeklerinden ikram ederiz, vakti yoksa Perihan’ýn ya da Nuri’nin lezzetli çaylarýndan içer, Ýstanbul’un harikulade siluetini seyreder.

Kendisinin “akreditasyonunu” iptal etmedik yani.

Üstelik bizimkisi gerçekten “özel” arazi olduðu halde.

Orgeneral Baþbuð’un basýn toplantýsýný televizyondan izledik.

Katýlanlardan bazýlarýný azarladý.

Sorulan sorulardan bazýlarýna cevap vermedi, bazý da sorulmayan sorulara cevap verdi.

Biraz garip bir basýn toplantýsýydý.

Böyle kalabalýk toplantýlarda bazen sertleþerek, bazen þakalaþarak konularý gözden kaçýrmayý baþarýyorlar.

Örneðin “karþý taraf” gibi tuhaf bir laf söylediðinde Genelkurmay Baþkaný, “karþý taraf kim” sorusunu bir þakayla geçiþtirebiliyor.

Halbuki önemli bir laf bu.

Genelkurmay, bu ülkenin insanlarýndan bazýlarýný “karþý taraf” olarak görüyor.

Dünyanýn bütün genelkurmaylarý için bir tek “karþý taraf” vardýr, o da “düþmandýr”, onun dýþýnda “karþý taraf” olmaz.

Zaten bizim ülkeyi þirazesinden çýkaran nedenlerden biri Genelkurmay’ýn aklýndaki bu “karþý taraf” fikri.

Dikkatini dýþardan ziyade içeriye çeviriyor bu yüzden.

Böyle bir hata ise ordunun “askerî” yeteneklerini azaltýr, politik yeteneklerini keskinleþtirir.

Ordu politize oldukça askerliði eksilir.

Tehlikeli bir iþtir.

1971’de darbe yapan ordunun 1974’teki Kýbrýs savaþýnda gösterdiði performansý ciddi biçimde inceleyen biri, bu “tehlikeyi” bütün çýplaklýðýyla görür.

Darbede baþarýlýydýlar ama savaþta baþarýlý olamadýlar, kendi gemisini yedi saat boyunca bombalayan belki de yeryüzündeki tek ordu olarak geçtiler savaþ tarihine.

Bu nedenle, “içerdeki” karþý tarafla deðil dýþardaki “karþý tarafla” ilgilenmeleri meslekleri açýsýndan gereklidir.

Benim gördüðüm kadarýyla Orgeneral Baþbuð bu kurala gene uymadý.

Ergenekon çetesiyle ilgili davada, “gizli tanýklardan ve itirafçýlardan” yakýndý.

Üstelik de “hukuk devletiyiz, yargýya karýþamayýz” diyerek yaptý bunu.

Ergenekon iddianamesini çürütmeye çalýþtý.

Darbeyle ilgili sorulardan kývrak manevralarla sýyrýldý.

Toprak altýndan çýkan cephaneliklerle ilgili “topraktan silah fýþkýrýyor” diyen Mehmet Ali Birand’a ise “fýþkýrma” kelimesinin yanlýþ olduðunu söyledi, “fýþkýrýyor” diyebilmek için topraktan daha ne kadar cephane çýkarýlmasý gerektiðini doðrusu ben anlayamadým.

Her gül fidanýnýn dibine bir Kalaþnikof ekilmesini mi bekleyeceðiz “fýþkýrýyor” demek için?

Bulunan “silahlarýn” orduya ait olmadýðýný söyleyip, ele geçirilen “mühimmatýn” polise de ait olabileceðini ima etti.

Mühimmatýn üzerinde “kafile numarasý” varmýþ, nerelere gönderildikleri bu numaralardan anlaþýlýrmýþ, peki, Poyrazköy’de bulunan “mühimmatýn” kafile numarasý onlarýn nereye gönderilmiþ olduðunu gösteriyor?

Daha önce bulunan mühimmatlar hangi birliklerin envanterinde kayýtlý?

Bunlarý açýklamadý.

“Orduya ait hiçbir silah yoktur” dedi ama evinde bir cephanelik ele geçirildikten sonra askerî mahkeme tarafýndan “karargâhtan silah çýkarmaktan” suçlu bulunan subayýn durumuna da deðinmedi.

Silahlar ve mühimmat orduya ait deðilse o subay niye mahkûm oldu?

Söyledikleri arasýnda benim görebildiðim en somut söz, Bedrettin Dalan’a verdiði cevaptý.

Dalan, kendi arazisinde cephanelik bulununca, “oraya siviller giremez, oraya giren sivil ölü çýkar, biz de giremiyoruz” demiþti.

Orgeneral Baþbuð, “oraya siviller girebilir, isterlerse oraya bina bile yapabilirler” dedi.

Dalan’ýn yalan söylediðini açýkça ortaya koydu.

Sadece Dalan’ý deðil, Dalan’ý savunmak için parçalanan medyayý da iyice zorladý.

Ben genelkurmay baþkanlarýnýn bu kadar “askerî” toplantýlar yapmasýnýn pek demokrasiyle ve hukukla uyuþmadýðýný düþünüyorum doðrusu.

Bizim ordu biraz normalleþse artýk, sakinleþse, politikayla, hukukla uðraþmayý býrakýp askerlikle uðraþsa, herkes için daha iyi sonuç verecek.

Ýyi bir ordumuz...

Ýyi de bir demokrasimiz olacak.

Doðrusu bu ya, ikisine de ihtiyacýmýz var.

 

Bu yazýyý Facebook'ta paylaþabilirsiniz*:
Facebook'ta paylaþ
0