26 Þubat 1992 günü Hocalý'da neler yaþandý?

27 Þubat 2015 15:12 / 1395 kez okundu!

 

 

Hocalý'da yýllarca, ilk ateþi kimin açtýðý, neden sivillere ateþ açýldýðý, ölü sayýsýnýn ne olduðu tartýþýldý. Azeri ve Ermeni taraflarýnýn dýþýnda konuya dahil olan uluslararasý kuruluþlar da vardý. Her birinin olayý anlatýþý, sorumluluðu yüklediði taraf, verdiði ölü sayýsý farklý oldu.

 

Geçtiðimiz günlerde Ermenistan Cumhurbaþkaný Serj Sarkisyan, Ermenistan ve Türkiye arasýnda iliþkilerin geliþtirilmesi ile ilgili protokolleri Ermenistan meclisinden geri çektiðini açýkladý. Gerekçe, Türkiye’nin iki ülke arasýndaki iliþkileri normalleþtirecek adýmlarý atmamasýydý. Türkiye ise, asýl Ermenistan’ýn sorumlu olduðunu, normalleþme için öncelikle Ermenistan’ýn iþgal ettiði Daðlýk Karabað’dan çekilmesinin þart olduðunu söyledi.

Ýki ülke arasýndaki bir diðer gerilim konusu ise, 26 Þubat 1992 yýlýnda meydana gelen Hocalý Katliamý’na ad verilmesi. Son yýllarda Ýstanbul merkezli bazý gruplarýn katliamý ‘Hocalý Soykýrýmý’ adýyla andýklarýný farketmiþsinizdir. Bu haftaki yazým, Daðlýk Karabað Meselesi’ne ve Hocalý Katliamý’na dair.

ONLAR YABANCI, BÝZ YERLÝ

Karabað, büyük bölümü bugünkü Azerbaycan ile Ermenistan arasýnda, güney bölümü Ýran içinde kalan, yaklaþýk 18 bin kilometrekarelik bölgenin adý. Daðlýk Karabað ya da Ermenice tarihi adýyla ‘Artsakh’ ise bu bölgenin içinde 4.392 kilometrekarelik alan. Ermenilere göre Daðlýk Karabað’da MÖ 7. yüzyýldan beri Ermeni nüfusu ve kültürü egemendi. Azerilere göre ise Ermeniler Yunanistan’ýn Teselya (Selanik) bölgesinden, Doðu Anadolu’ya gelip Urartularýn egemenliðinde yaþayan, sonra da Kafkasya’ya göçen yabancý bir halk olup, bölgenin esas sahipleri kendileriydi, çünkü Azeriler Orta Asya’dan Avrupa’ya doðru göç ederken bölgedeki Derbent Geçidi’nden geçen Türk boylarýnýn soyundan geliyorlardý.

Karabað Bölgesi 1555’te Amasya Anlaþmasý ile Osmanlý Devleti’ne katýlmýþ; 1735 Ýstanbul Anlaþmasý’yla Ýran’a býrakýlmýþ, 1805 Gence Anlaþmasý ile Çarlýk Rusyasý’nýn hâkimiyetine girmiþti. Bu tarihten sonra Ruslar Kafkasya’da güneye doðru indikçe Müslüman halk güneyde, Hýristiyan halk ise Ruslara sýðýnmak üzere kuzeyde toplanmaya baþladý.

MAVERÂ-YI KAFKAS FEDERASYONU

1917 yýlýnda Rusya, Bolþevik Devrimi’ni takiben Birinci Dünya Savaþý’ndan fiilen çekildiðinde, Güney Kafkasya’da üç önemli siyasi güç vardý. Bunlar Gürcülerin Sosyal Demokrat Menþevik Partisi, Azerilerin Müsavat Partisi ve Ermenilerin Taþnaksütyun’u idi. Hepsi Bolþevik karþýtý olan bu üç hareket, 24 Kasým 1917’de, merkezi Tiflis olan Maverâ-yý Kafkas Federasyonu’nu kurdular. Ancak federasyon, Osmanlý ordularýnýn bölgedeki harekâtlarý ve Bolþevik Rusya’nýn savaþtan hukuken çekilmesini saðlayan 3 Mart 1918 tarihli Brest-Litovsk Anlaþmasý’nýn ardýndan daðýldý ve yerine Gürcistan, Azerbaycan ve Ermenistan cumhuriyetleri kuruldu.

Nisan-Aralýk 1920 arasýnda, Lenin ve Stalin’den Kafkasya’yý Bolþevikleþtirme emrini alan Kýzýl Ordu, bu baðýmsýz cumhuriyetleri tarihe gömdü. 1921 yýlýnda Türkiye sýnýrýndaki Nahçývan, Azerbaycan Sovyet Cumhuriyeti’ne baðlý özerk (otonom) bölge olarak tanýmlanýrken, Daðlýk Karabað da Ermenistan Sovyet Cumhuriyeti’ne baðlanmýþtý. Ancak sadece üç hafta sonra Daðlýk Karabað bu sefer Azerbaycan’a baðlý özerk bir bölge olarak tanýmlandý. Dahasý bölgenin sýnýrlarý çizilirken, Daðlýk Karabað’ýn Ermenistan’la fiziki iliþkisini kesmek için Laçin bölgesi Azerbaycan’a býrakýlmýþtý. Bu tarihte bölgenin nüfusu 160 bin civarýndaydý ve ezici bir bölümü (bazý kaynaklara göre %80’i, bazýlarýna göre %95’i) Ermeni idi. Geri kalan nüfus Türk, Kürt ve diðer etnik gruplardan geliyordu. (Bölgede 1923-1929 arasýndaki Kýzýl Kürdistan yönetimi için bkz. http://www.radikal.com.tr/yazarlar/ayse_hur/kurd_federasyonundan_mahabad_cumhuriyetine-1144807)

MOSKOVA’NIN KÖTÜ SINAVI

Konu yýllarca uykuda kaldý. Stalin’in ölümünden (1953) sonra milliyetler meselesine daha yumuþak yaklaþan Kruþçev döneminde Ermeniler Daðlýk Karabað’ýn Ermenistan’a ya da Rusya Federasyonu’na baðlanmasý talep ettiler, fakat dilekçelerine cevap bile alamadýlar. Moskova, 1966 yýlýnda ve 1967’nin ilk yarýsý boyunca, Azerbaycan ve Ermenistan arasýndaki tartýþmalarda sadece izleyici olmayý seçtiyse de, 1967 yýlýnýn Aðustos ayýnda Daðlýk Karabað’da bir Ermeni çocuðun bir Azeri tarafýndan öldürülmesi, Azeri yetkililerin katili cezalandýrmakta gönülsüz davranmasý, bunun üzerine çocuðun ailesinin de katili öldürmesiyle patlak veren olaylara Kýzýl Ordu aracýlýðýyla müdahale etmek zorunda kaldý. Daha sonra Ermenistan Dýþiþleri Bakaný olacak Jon Kirakosian’ýn konuyu Moskova nezdinde sürekli gündeme getirmesine raðmen SSCB’nin 1977 tarihli yeni Anayasasý’nýn 87. maddesiyle Daðlýk Karabað’ýn Azerbaycan’a baðlýlýðý tekrar teyit edilince Ermenilerin umudu bir kez daha söndü.

1985’te ‘Glasnost’ (Þeffaflýk) ve ‘Perestroyka’ (Yeniden yapýlanma) diyen Mihael Gorbaçov’un iktidara gelmesi Daðlýk Karabað Ermenilerini yeniden harekete geçirdi. 1987’de 75 bin imzalý bir dilekçe Gorbaçov’a gönderildi. 20 Þubat 1988’de Daðlýk Karabað Özerk Bölge Sovyeti Azerbaycan’dan ayrýlarak Ermenistan’la birleþme isteðini taraflara bildirdi. Bu amaçla Erivan’da 200 bin kiþinin katýldýðý büyük bir miting yapýldý. Ancak Moskova talebi duymazlýktan geldi, daha doðrusu Komünist Parti Siyasi Bürosu’nun iki üyesi “Ermeni milliyetçiliðindeki týrmanýþýn ilerde ciddi sonuçlar doðuracaðý yolunda bir rapor hazýrladý. Ancak, raporu hazýrlayanlar Azeri milliyetçiliðindeki týrmanýþý gözden kaçýrmýþlardý. 



1988 SUMGAÝT KATLÝAMI


 

                                                                     (Ermeni milisler)



27 Þubat 1988’de, Bakü’nün 35 km. kuzeybatýsýndaki, 19 bin Ermeni’nin yaþadýðý Sumgait þehrinde, Azerilerden oluþan 200-300 kiþilik bir güruh Ermenilere saldýrdý ve resmi kaynaklara göre 26 Ermeni ile 6 Azeri öldü. Gayri resmi kaynaklara göre ölü sayýsý en az 300’dü. Sayýyý 500’e kadar çýkaran kaynaklar da vardý. Ermenilere ait evler talan edildi. Bütün bunlar olurken bölgenin esas hakimi Sovyet yetkilileri, askeri güçleri sadece izleyici konumunda kalmýþtý. 
Olaylar yatýþtýktan sonra, Azerbaycan’da yaþayan 300 bin civarýnda Ermeni, Rusya Federasyonu ve Ermenistan’a göç ederken, Ermenistan’da yaþayan 250 bin civarýnda Azeri de, Azerbaycan’a doðru yola çýktý. Azeri tarafý Sumgayit olaylarýný Ermenistan’ýn Gorus-Kafan bölgesindeki Azerbaycanlýlarýn zorunlu þekilde göç ettirilmesinin yarattýðý tepkiyle açýklamaya çalýþtý. Ayrýca Grigoryan adlý bir KGB ajanýnýn kýþkýrtýcý rol oynadýðý iddia ettiler. Yaklaþýk 60 yýllýk sosyalist deneyimin milliyetçilik hastalýðýna çare olmadýðý iyice anlaþýlmýþtý.

1990 BAKÜ KATLÝAMI

7 Aralýk 1988’de, Ermenistan’da 28 bin kiþinin ölümüne neden olan büyük depremden yaklaþýk bir ay sonra, Moskova durumun vahametini anladý ve Daðlýk Karabað Özerk Bölgesi’ni kendisine (merkeze) baðladý. Ancak, Azerbaycan’dan gelen baskýlar üzerine (Eylül ayýnda Bakü’de 800 bin kiþinin katýldýðý bir miting yapýlmýþtý) tekrar fikir deðiþtirdi ve 28 Kasým 1989’da yönetimi yeniden Bakü Hükümeti’ne devretti. Bakü’de sevinç gösterileri sýrasýnda Ermeni heykelleri yýkýldý, Ermenilerin anýsýna verilmiþ sokak isimleri deðiþtirildi. Merkezi hükümetin bu gelgitleri bölgenin zaten bozuk olan kimyasýný iyice bozdu. Bunun üstüne tüy diken olay, 13 Ocak 1990 Bakü’de 60 Ermeni 6 Azeri’nin ölümüyle biten olaylar üzerine 19 Ocak 1990’da Kýzýl Ordu’nun olaðanüstü hal ilan ederek Daðlýk Karabað Özerk Bölgesi’ne ve Bakü’ye (karadan, havadan ve denizden) harekât düzenlemesi oldu. 17 bin askerin katýldýðý harekâtýn amacý, Azerbaycan’ýn baþýna Moskova yanlýsý Ayaz Muttalibov’u geçirmekti, nitekim öyle oldu. Bunlar olurken sokak çatýþmalarýnda yüzlerce kiþi öldü. Bakü’de ölenler yüz binlerin katýldýðý bir cenaze töreni ile defnedildikten sonra, Bakü’deki Ruslar ve Ermeniler þehri terk etmeye baþladýlar. Ermeniler de kendi bölgelerindeki Azerileri (ve Kürtleri) göçe zorlayýnca her iki bölge etnik açýdan biraz daha ‘homojenleþti’. 

1992 HOCALI KATLÝAMI

Sovyetler Birliði’nin daðýlmasýnýn ardýndan 25 Aðustos 1990’da Baðýmsýzlýk Bildirgesi’ni onaylayýp seçimlere giden Ermenistan’da, devlet baþkanlýðýný Karabað Komitesi’nin en popüler üyesi Levon Ter Petrosyan kazandýktan sonra, Ermenistan siyasetini esas olarak Daðlýk Karabað hassasiyetleri tayin etmeye baþladý. Elbette 30 Aðustos 1991’de baðýmsýzlýðýný ilan eden Azerbaycan’da da durum farklý deðildi. Ancak Muttalibov, Daðlýk Karabað’ý doðrudan Bakü’ye baðladýðýný açýklayýnca, Daðlýk Karabað Ermenilerinin cevabý Eylül 1991’de baðýmsýzlýk ilan etmek oldu.

Azerbaycan ayný anayasanýn 78. maddesine referans vererek, taraflarýn onayý alýnmadan iki Sovyet cumhuriyetinin sýnýrýnýn deðiþemeyeceðini ileri sürdü. Bu arada hem Muttalibov iktidarýný yýpratmak hem de Daðlýk Karabað konusundaki tarihi iddialarý yaþama geçirmek için radikal Azeri milliyetçisi Ebulfeyz (veya Ebulfez) Elçibey’in adamlarý bölgede örgütlenme ve kýþkýrtma eylemlerine hýz vermiþlerdi. Elçibey 1990’dan beri 500 silahlý adamý ile Aðdam’da yaþýyordu ve Daðlýk Karabað’ýn baþkenti Stepanakerd’i (eski Hankend) ablukaya almýþtý. Þehir eski Sovyet Kristal ve Grad füzeleriyle sürekli taciz ediliyordu. Ermeni milislerin ise iddialara göre Suriye’nin Bekaa vadisinde eðitiliyorlardý. SSCB Aerflot uçaklarý Halep-Erivan seferlerinde Ermeni milisleri ve silahlarý taþýyordu. (Türkiye’deki milliyetçi çevreler bu hattýn Türkiye’nin izniyle açýldýðýný belirterek Demirel hükümetini suçlayacaklardý.) Yine Azerilere göre eski Sovyet ordusunun 4. ve 7. alaylarý Ermenilere yardým ediyordu. Sonunda kiminin arzu ettiði, kiminin korktuðu oldu: Gözü kararmýþ milliyetçi liderlerin uzlaþmazlýðý, zaten bir kývýlcýma bakan toplumlarý birbirine düþürdü. 24 Þubat 1992 günü Ermeni milisler, Sovyetlerin ‘bölgede jandarmalýk ve arabuluculuk yapmaktan’ vazgeçtikten sonra geride kalan 366 Motorize Piyade Alayý’nýn zýrhlý araçlarý, askerleri ve kurmay heyetiyle birlikte (komutanlarý olmadan) Stepanakert’in kuzeyindeki Azeri yerleþimi Hocalý’yý (Hocalý) kuþattýlar. 6-7 bin Azeri’nin yaþadýðý þehir, yüksekte olduðu, Karabað’daki tek hava alanýna sahip olduðu ve demiryolu da geçtiði için stratejik öneme haizdi. Hocalý-Aðdam, Þuþa, Eskeran, Stepanakert yolu bölgenin can damarýydý. 





                                        (Tarihi Þuþa kalesini gösteren kartpostal. 20. yüzyýl baþý)

Hocalý’nýn Ermeni milisleri tarafýndan kuþatýlmasý þehirde paniðe yol açmýþtý. Ermeniler halka þehrin doðusundan çýkma izni vermiþlerdi, buradan gidenlere müdahale edilmeyecekti. Ancak Elçibey’in kontrolündeki milisler Azerilerin þehri terk etmesini istemiyordu. Çünkü boþalan þehri Ermenilerin iþgal etmesi çok daha kolay olacaktý. Ancak, halk 26 Þubat günü panik içinde þehri terk etmeye baþladý. Ne olduysa bu kaçýþ sýrasýnda oldu. Baþlangýçta kaosa raðmen çýkýþ mümkün gibi görünüyordu. Ama birden silahlar patladý ve ortalýk kan gölüne döndü. Çatýþma bittiðinde, Ermeni milisler, Azeri milislere bölgeye girme ve ölülerini alma izni verdiler. Ayný amanda bölgeye uluslararasý insan haklarý örgütleri de geldi.

Yýllarca, ilk ateþi kimin açtýðý, neden sivillere ateþ açýldýðý, ölü sayýsýnýn ne olduðu tartýþýldý. Azeri ve Ermeni taraflarýnýn dýþýnda konuya dahil olan uluslararasý kuruluþlar da vardý. Her birinin olayý anlatýþý, sorumluluðu yüklediði taraf, verdiði ölü sayýsý farklý oldu. 


AZERÝLERÝN ÝDDÝALARI


Örneðin katliamýn yaþandýðý 26 Þubat günü Azerbaycan Ýçiþleri Bakanlýðý Sovyet Ýnterfaks ajansýna olayý ‘etnik temizlik’ olarak tanýmladý (o günlerde ‘soykýrým’ terimi kullanýlmamýþtý) ve Azeri ölü sayýsýný 100, yaralý sayýsýný 250, kayýp sayýsýný 300 olarak açýklamýþtý. Daha sonra, Azerbaycan yetkililerinin de kabul ettiði Helsinki Watch raporuna göre 181 (130 erkek, 51 kadýn, 13 çocuk) sivil ölmüþtü. Kaç askerin öldüðü raporda yer almýyordu. 300 kadar da rehin olduðu iddia ediliyordu. Mart ayýnda Azeri yetkililer ölü sayýsýný 1.234 olarak verdiler, Haziran ayýnda 927’ye indirdiler. Nihayet Azeri tarafý dünyaya 106 kadýn ve 83 çocuðun da bulunduðu 613 Azeri sivilin öldüðü ilan etti. Ýddialara göre bunlarýn bir kýsmý iþkencelerle öldürülmüþ, organlarý kesilmiþti. Ayrýca 1.275 kiþi esir alýnmýþtý, 150 kiþinin de akýbeti bilinmiyordu. 

Azeri milislerin Hocalý’nýn intikamý için Maragha köyündeki 45 Ermeni’yi öldürdükleri Nisan ayýnda, Azerbaycan’ýn sabýk Cumhurbaþkaný Ayaz Muttalibov, Ermenilerin halka çýkýþ hakký tanýdýktan sonra ateþ etmesinin mantýksýz olduðunu, çýkýþý katliama dönüþtürenlerin kendisini devirmeye çalýþan Elçibey’in milisleri olduðunu ileri sürdü. (Bu tarihte Hocalý Katliamý’ndan sorumlu tutularak Mart ayýnda istifaya zorlanmýþtý yerini Yakup Mamedov almýþtý.) Ancak eleþtiriler üzerine ‘sözlerinin Ermeniler tarafýndan tahrif edildiðini’ belirtti. Ýddiasýna göre, o cümleler, olaylarýn ardýndan görüþtüðü Sovyet yetkili Artur Mýkhýtaryan’a aitti, kendisini sadece aktarmýþtý! Hocalý Muhtarý Mamedov da, “Azeri liderler sürekli bize durun, bekleyin, gelip sizi kurtaracaðýz dediler ama gelmediler, bizi yalnýz býraktýlar” dedi. 

2005 yýlýnda Azerbaycanlý gazeteci Eynulla Fatullayev, daha çok Ermeni tanýklara dayanan ve Ermenileri aklayan bir rapor yazdý. Ona göre sivil ölümlerine, Muttalibov’u devirmek isteyen Elçibey’in milisleri neden olmuþtu. Nitekim, Fahmin Hacýyev adlý bir milis þefi, Hocalý’daki ölümlerden sorumlu tutularak 11 yýl hapis yatmýþtý. Ancak Fatullayev bu raporu yüzünden ‘vatana ihanet’ten mahkemeye verildi, 8 yýl hapis ve aðýr para cezasýna çarptýrýldý. Ancak uluslararasý baskýlar sayesinde cezasý affedildi.


ERMENÝLERÝN ÝDDÝALARI

Ermenilere göre ‘serbest koridor’dan gidenlerin arasýna Elçibey’in milisleri de karýþmýþtý. Bunu farkeden Ermeni milisler Azeri milislere ateþ açmýþ, Azeri milisler bu ateþe karþýlýk vermiþti. Sivil halk da Ermeni ve Azeri milislerin karþýlýklý ateþi arasýnda kalmýþtý. Ermenilere göre, Elçibey’in milisleri, olayýn çapý büyüsün diye sadece Ermenileri deðil, Azerileri de öldürmüþlerdi. Böyece olay bir katliama dönüþmüþtü. Benzer açýklamayý Human Rights Watch da yapmýþtý. Ancak onlara göre ilk ateþi Ermeni tarafý açmýþtý, dolayýsýyla sorumluluk onlardaydý.

Ermenilerin suçlu olduðunu kabul eden yöneticiler de oldu. Örneðin ASALA militanlarýndan Monte Melkonian’ýn kardeþi yazar Markar Melkonian kardeþinin ölümünden sonra yazdýðý kitapta Arabo adý verilen milis gruplarýnýn sivilleri izlediði ve yakaladýklarýný býçakladýklarýný anlattýktan sonra “Bu gün Sumgayýt pogromunun 4. yýldönümüne yaklaþýyordu. Hocalý stratejik bir hedefti, ancak ayný zaman da bir intikam eylemiydi...” demiþti. Uzun süre Ermenistan Savunma Bakanlýðý ve Güvenlik Konseyi Baþkanlýðý yapan Serge Sarkisyan, Ýngiliz yazar Thomas De Waal’a Azerilerin Hocalý olayýný “abarttýðýný” söylemiþ ve “Hocalýdan önce, Azerbaycanlýlar bizim þaka yaptýðýmýzý sanýyordu, Ermenilerin sivil topluma karþý el kaldýrmayacaklarýný sanýyorlardý. Biz bunu (stereotipi) kýrmayý baþardýk. Ve olay iþte bu…” diye övünmüþtü.


ULUSLARARASI KURULUÞLARIN YORUMU

1994 yýlýnda yayýmlanan Human Rights Watch (Ýnsan Haklarý Ýzleme Örgütü) raporuna göre, Ermeni milislerin Hocalý’ya yönelik ablukasý ve halký þehirden gitmeye zorlamasýyla baþlayan sürecin katliama dönüþmesinde ilk sorumlu Ermenilerdi. Ancak ölü sayýsýnýn artmasýnda, sivil halkýn arasýna karýþan Azeri milislerinin açtýðý ateþin rolü vardý. Ayrýca aþýrý soðuklar yüzünden donarak ölenler de vardý. Bu konudaki kitabý 2004’te yayýmlanan Ýngiliz yazar Thomas De Waal da Ermenilerin katliam yapmayý planlamadýklarýný ancak ilk ateþten sonra Ermeni milislerin katliam yapmak için ellerinden geleni artlarýna koymadýklarýný örneklerle anlatýyordu.

2013 yýlýnda ABD’de yayýmlanan Memorial/Ýnsan Haklarý Savunma Merkezi ise, sivil ölümlerinin artmasýna Azeri ve Ermeni milislerinin karþýlýklý ateþinin neden olduðu ancak ilk ateþi Ermeni tarafýnýn açtýðý tekrarlanacaktý.

Bütün bunlarý deðerlendirince, Hocalý’da yaþanan korkunç olaylarýn, SSCB yöneticilerinin en iyi ihtimalle basiretsizliði, en kötü ihtimalle kasýtlý kýþkýrtýcýlýklarý, iki tarafýn radikal milliyetçilerinin, toplumlarý birbirine düþüren tavýrlarý sonucu ortaya çýkan irili ufaklý etnik temizliklerden, katliamlardan en geniþ kapsamlý olaný olduðu görülüyor. Katliamlarýn esas sorumlusu Ermeni milisleri iken, sivil ölümlerinin artýþýnda Azeri yöneticilerin ihmalleri, Azeri milislerin siviller arasýna karýþýp Ermeni milislere ateþ açmasýyla ilgili olduðu iddialarý inandýrýcý görünüyor. Öldürmelerin bir bölümünün korkunç iþkencelerle olduðu iddialarýnýn doðru olma ihtimali elbette var. Ancak bugün Azeri çevrelerinin, böylesi korkunç bir öldürmenin faili olarak sunduklarý Ermeni doktor Zino Balayan (ki güya yazdýðý bir kitapta 13 yaþýnda bir erkek çocuðun derisini canlý canlý yüzdüðünü anlatýyordu), kendisine atfedilen bu kitabý yazmadýðýný, kitabýn tamamen uydurma olduðunu ileri sürmüþtü. (Konuya dair Ayþe Günaysu’nun yazýsýný þu linkte bulabilirsiniz: Okumak için týklayýn)


TÜRKÝYE’NÝN TAVRI

Hocalý’da yaþananlar Türkiye gazetelerine ‘tahliye’, ‘çatýþmalar’, ‘kayýplar’ gibi mutedil terimlerle geçmiþti. Ölü sayýsý verilmediði gibi ‘katliam’ falan da denmiyordu. Sayý konusunda Azerilerle uyumlu olarak 28 Þubat’ta 100’den baþlayarak 3 Mart’ta 1000’e kadar çýkýlmýþtý. RP Milletvekili Hasan Mezarcý ise bunlarý az bulmuþ, “5.500 kiþi kayýp” demiþti. DSP Genel Baþkaný Bülent Ecevit olayý ‘soykýrým’ olarak niteleyen ilk kiþi oldu. Ancak parti liderleri ve basýn ‘katliam’ demeye devam etti. ANAP Genel Baþkaný Mesut Yýlmaz da Ecevit’ten geri kalmamak için olsa gerek “gerekirse bölgeye asker kaydýrýlsýn” diyerek müdahale kýþkýrtýcýlýðý yapýyordu. Dýþiþlerinde bu seçenek görüþülmüþ ancak Türkiye’nin müdahalesi için hiçbir dayanak olmadýðý anlaþýlmýþtý. Ankara’nýn dikkatini çeken bir husus da Azerbaycan Devlet Baþkaný Haydar Aliyev’in kapalý kapýlar arkasýnda Ermeni tarafýyla görüþtüðüydü. Bütün bunlar bir araya getirildi ve kamuoyuna “Azerilerin müdahale talebi yok, sadece sesimizi dünyaya duyurun yeter diyorlar” türü açýklamalar yapýldý. Ama basýn olayý, kah 1915’le, kah Bosna’yla, kah Kuveyt’le kah Kýbrýs’la, kah Nahçývan’la iliþkilendirerek halký Ermenilere karþý mevzilendirmeye devam ediyordu. Bu ortamda Ermeni Patrikhanesi tarafýndan Erivan’a gönderilen yardým malzemesinin ‘eksik evrak’ gerekçesiyle engellenmesi çok az kiþinin dikkatini çekti. Türk kamuoyuna hiç yansýmayan ise, Aðdam’a doðru kaçanlar arasýnda Türk subaylarýnýn da olmasýydý. “Þimdi erken ama ilerde Türkiye ile konfederasyon kurabiliriz” diye ‘havuç politikasý’ uygulayan Elçibey’e yardým için Türkiye’den gönderildiði anlaþýlan bu subaylar, sorgularýnda gönüllü olarak Azerbaycan’a geldiklerini iddia etmiþlerdi. Elçibey’in önce Türklerle sonra da Batý’yla yakýnlaþmasý Ruslarý doðal olarak Ermenilere yaklaþtýracaktý. 




                                                          (Türkeþ ve Elçibey elele, 29 Ekim 1993, Ankara) 


MÝNSK GRUBU’NUN KURULMASI


Hocalý katliamý o güne dek birbirine düþman çetelerin çatýþmasý þeklinde süren Daðlýk Karabað uyuþmazlýðýnda bir dönüm noktasý oldu. Bu tarihten sonra artýk çetelerin deðil ulusal ordularýn savaþý söz konusuydu. Çatýþmalar sürerken, 24 Mart 1992’de Helsinki’de toplanan Avrupa Güvenlik ve Ýþbirliði Konferansý (AGÝK, sonra AGÝT) Dýþiþleri Bakanlarý Konseyi, Daðlýk Karabað sorununun çözümü için Beyaz Rusya’nýn Minsk kentinde bir konferans düzenlenmesine karar verdi.
‘Minsk Grubu’nun katýlýmcýlarý Ermenistan, Azerbaycan, Almanya, ABD, Beyaz Rusya, Ýsveç, Ýtalya, Fransa, Rusya, Türkiye Çek ve Slovakya Federal Cumhuriyeti olacaktý. Ancak 8 Mayýs’ta Ermeniler Ruslarýn perde arkasý katkýsýyla bölgenin en stratejik kenti olan Þuþa’yý; yaklaþýk 10 gün sonra da Daðlýk Karabað’ý Ermenistan’dan ayýran Lâçin’i iþgal edince dengeler Ermeniler lehine deðiþti. Azerbaycan’da Haziran ayýndaki seçimlerde Cumhurbaþkaný Yakup Mamedov’un yerini ‘Türk dostu’ Elçibey aldý. Elçibey, Ekim 1992’de Daðlýk Karabað Ermenilerine ‘kültürel özerklik’ vererek barýþý kýsa sürede tesis edeceðini umduysa da, Ermenistan Devlet Baþkaný Levon Ter Petrosyan, Daðlýk Karabað milliyetçiliðinin aðýrlýðý altýnda ezildi ve barýþ yapma iradesini gösteremedi
Dahasý, Ermeni Ordusu, Mart 1993’ten itibaren Kelbecer, Akdere, Aðdam, Füzili, Cebrayil, Kubatlý ve Terter’i iþgal etti. Elçibey, Azerbaycan’ýn toprak kayýplarý ile Daðlýk Karabað ve iþgal bölgelerinden kaçan (Azerice ‘kaçkýnlar’) 1 milyonu aþkýn kiþinin barýnma ve beslenme sorunlarýný halledemediði için muhalefet lideri Suret Hüseyinov tarafýndan aðýr þekilde eleþtirildi. Ýkili çatýþýrken, aradan sýyrýlan ‘Moskova yanlýsý’ Haydar Aliyev (bugünkü Azerbaycan Devlet Baþkaný Ýlham Aliyev’in babasý), Temmuz 1993’te Elçibey’i Azerbaycan’ý terk etmeye zorladý. Haydar Aliyev’in ilk iþi Azeri Ordusu’nu eðiten 1.600 Türk subayýnýn görevine son vermek oldu. Ardýndan Rusya ile iliþkileri yeniden yoluna koydu.


HOCALI’YA AD VERMEK

Elçibey, 2000 yýlýnda, Ankara’da öldü. Haydar Aliyev’in halefi Ýlham Aliyev görünüþte Rusya ile Türkiye arasýnda denge politikasý sürdürdü ama esas olarak ülkesinin çýkarlarýný önde tuttu. Daðlýk Karabað, Azeri ve Ermeni milliyetçiliklerinin dinamosu olmaya devam etti. Sumgayýt ve Bakü katliamlarý Ermeniler tarafýndan, Hocalý Katliamý ise Azeriler tarafýndan her yýl törenlerle anýldý. Bu anmalar sýrasýnda her iki tarafýn milliyetçileri düþmanlýklarý bilediler. 
Taraflarýn tezleri ve olaylarýn geliþimini Türkiye gazeteleri hep devletin resmi görüþünün süzgecinden geçirerek aktardýklarý için Türkiye kamuoyu nesnel bir görüþ geliþtiremedi. 2008’den itibaren Türkiye ile Ermenistan arasýndaki iliþkilerin düzelmesi umudu doðmuþtu ama yazýnýn baþýnda sözünü ettiðim olay yaþandý. Türkiye “bir þey yok” dese de Ermenistan “bizi oyalamayýn” restini çekti. Kimi asýrlýk kendi tarihsel sorunlarýný (1915, Kürt, Kýbrýs, AB) halledememiþ Türkiye’nin, Ermenistan’la iliþkileri geliþtirmek için iki asýrlýk Daðlýk Karabað sorununun hallini þart koþmasý, arabayý atýn önüne koymak anlamýna geliyor.
Hocalý Katliamý anmalarýnýn Türkiye’ye sirayet etmesi ise insani bir hassasiyet olmaktan ziyade, 1915’in 100. yýldönümü ile ilgili devlet stratejisi ile ilgili görünüyor. Aynen geleneksel olarak 18 Mart’ta yapýlan Çanakkale Anmalarýnýn, 24 Nisan’a kaydýrýlmasý gibi… Öte yandan Türkiye’de pek çok kiþi ve devlet unsurlarý, resmi tarihçilerin (örneðin Kamuran Gürün) bile “en az 300 bin kiþinin þu veya bu þekilde hayatýný kaybetmiþtir” dediði ‘1915’ trajedisini, býrakýn ‘soykýrým’ diye adlandýrmayý, bazý durumlarda ‘katliam’ terimini bile kullanmaktan kaçýnýrken (hatta bazýlarý ‘asýl Ermeniler Türkleri öldürdü’ derken), resmi rakamlara göre 13.806 kiþinin öldürüldüðü Dersim Harekatlarý’na, 111 kiþinin öldürüldüðü Kahramanmaraþ katliamýna bile ad koymaktan kaçýnýrken, Hocalý’da 613 kiþinin ölümüne, tereddütsüz þekilde ‘soykýrým’ demesinin ideolojik olduðu açýk.(‘Soykýrým’ teriminin kapsamý ve tarihçesi için bkz. “1915’e ad ver(eme)mek: Aghed, Medz Yegern, Soykýrým”, okumak için týklayýn)


ÝMAL EDÝLMÝÞ FOTOÐRAFLAR

Bugün Azeri-Türk cephesinin propaganda savaþýnda kullandýklarý korkunç ölüm görüntülerinin de ilginç bir hikayesi var. Olaylarýn hemen arkasýndan Rus gazeteci Yuri Romanov’la birlikte helikopterle bölgeye giden Azeri fotoðrafçý Cengiz Mustafayev ilk kez 28 Þubat’ta bazý çekimler yapmýþtý. Mustafayev 1 Mart’ta bölgeye tekrar gitmiþti. 2 Mart’ta da uluslar arasý basýndan bir grup bölgeye götürülmüþ ve Azeri propagandasý baþlamýþtý. Ermeni tarafýna göre Mustafayev’in ilk çekimlerini gören kiþiler bugün propaganda sitelerinde yer alan sahneleri o tarihte görmediklerini söylüyorlardý. (Nitekim o döneme ait Türkiye gazetelerinde bugün gördüðümüz fotoðraflara kadar korkunç fotoðraflar yoktu.) Ýddiaya göre Azeri yöneticilerin yönlendirmesiyle Mustafayev, ikinci ziyaretinde ölü bedenlere bazý müdahaleler, rötuþlar yaparak bugün görende dehþet uyandýran fotoðraflarý “imal etmiþti”. Zaman içinde ‘Hocalý albümü’ büyüdükçe büyüdü.
Gerçekten de bugün çeþitli internet sitelerinde yer alan korkunç fotoðraflar arasýnda neredeyse yüz yýllýk iskeletler, kolaj olduðu anlaþýlan fotoðraflar, Nazi toplama kamplarýndan sahneler, Karabað’ýn baþka bölgelerinde yaþanan olaylara, 1978 Kahramanmaraþ Katliamý’na,1983 Erzincan Depremi’ne,1998-1999 Kosova Savaþý’na dair fotoðraflar, hatta ve hatta 1922’de Tiflis’te suikasta kurban giden Cemal Paþa’nýn musalla taþý üzerindeki ünlü fotoðrafý bile var. Cengiz Mustafayev, 15 Haziran 1992’de Eskeran yakýnlarýndaki çatýþmalarý filme çekerken öldüðü için bu konudaki gerçeði öðrenmek mümkün olmadý. Bu sürecin ve fotoðraflarýn imal edilmiþ olduðuna dair Ermeni iddialarý, Türkçe hariç çeþitli dillerde þu sitede kanýtlanmaya çalýþýlýyor: http://www.xocali.net / Fotoðraflarý inceleyerek kendiniz bir karara varabilirsiniz. Fotoðraflarýn gerçek kaynaklarýný bulmakta Google Image programý yardýmcý olacaktýr.



Özet Kaynakça: Deðiþen Dünya Düzeninde Kafkasya, Derleyen: Okan Yeþilot, Kitabevi Yayýnlarý, 2005; Pýnar Ýpek, “Azerbaijan’s Foreign Policy and Challenges for Energy Security, Middle East Journal, Vol. 63, No. 2 (Spring, 2009): 229-239; Svante E. Cornell, Small Nations and Great Powers: A Study of Ethnopolitical Conflict In The Caucasus, Ricmond, Surrey: Curzon, 2001; R. H. Dekmejian, “Soviet-Turkish Relations and Politics in the Armenia SSR,” Soviet Studies, Vol. 19, no. 4 (April, 1968): 510-525; The Karabagh File, Documents and Facts on the Mountainous Karabagh 1918-1988, Yayýna Hazýrlayan: Gerard Libaridian, The Zoryan Instutute, 1988; Thomas de Waal, Black Garden, Armenia and Azerbaijan Through Peace and War, 10th Year Anniversary Edition, Revised and Updated, NYU Press, 2013; Human Rights Raporu, “Azerbaijan: Seven Years of Conflict in Nagorno-Karabakh”, 1994, http://www.hrw.org/reports/pdfs/a/azerbjn/azerbaij94d.pdf, Milliyet Gazetesi (Ýnternet) Arþivi, özellikle Moskova muhabiri Cenk Baþlamýþ’ýn haberleri.

 

Ayþe HÜR

Radikal, 22.02.2015

 

Bu yazýyý Facebook'ta paylaþabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaþ
0
Yorumlar
Uyarý

Yorum yazabilmek için üye olmalý ve oturum açmalýsýnýz.

Eðer sitemize üye deðilseniz buraya týklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eðer üye iseniz oturum açmak için buraya týklayýn.