Vesayet kurumundan beslenen siyasiler

07 Haziran 2015 23:27 / 1010 kez okundu!

 

 

Askeri ve bürokratik vesayetle mücadele hedefiyle yola çıkan ve bu konuda azımsanmayacak mesafeler alan AK Parti iktidarının son dönemlerde vesayet kurumuna yaslanan politikalarını görünce, bu kurumun gücünü bir kez daha anlamış olduk.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son açıklamalarından yola çıkıp değerlendirecek olursak, bu konunun önemi daha çok ortaya çıkar.

Ne diyor Cumhurbaşkanı?

“Devlete karşı eylem yapmaya kalkanlar karşılarında orduyu bulurlar!”

Türkiye’yi darbeler ülkesi, darbecileri de kahraman haline getiren askeri vesayet sistemine karşı amansız bir mücadele veren bir liderin geldiği bu nokta, vesayet sisteminin gücünü yeterince ortaya koymuyor mu?

Askeri vesayetin ardından bürokratik vesayetle mücadeleye sıra geldi derken, bürokraside kendi vesayetini kurmaya çalışan, aynı çabayı yargıda da sürdüren AK Parti iktidarının; vesayetle mücadele yerine, vesayetle uzlaşarak, zaman içerisinde kendi vesayetini oluşturma gayretleri, doğal olarak ülkedeki aydınları endişeye sürükledi.

Peki, aydınların bu haklı endişeleri ve alternatif arayışlarına Sayın Cumhurbaşkanının tepkisi ne oldu?

Önce “bunlar aydın değil, karanlık” dedi.

Bu da yetmedi, hızını alamadı “aydın müsveddeleri” diye hakaret etti.

Daha önce benzer şekilde; artistlere, alimlere, gazetecilere aynı söylemlerle saldırmıştı.

Şimdi de Cumhuriyet gazetesini ve genel yayın yönetmenini tehdit eden açıklamalar yapıyor.

Daha da kötüsü, Başbakan olmadan önce, naif, kibar, düzeyli siyaset yapan biri olarak tanıdığımız Ahmet Davutoğlu’nu da kendine benzetti.

O da sön günlerde siyaset tarzını ve üslubunu sertleştirdi.

Cumhurbaşkanı ya da bir parti lideri, muhalifini beğenmeyebilir, gazetecinin yazdıklarını, bilim adamının, aydının fikirlerini kabul etmeyebilir, en sert eleştirileri de yapabilir ama dozunu ayarlayamayıp, kin ve nefret söylemlerine yönelirse, işte o zaman sorun var, demektir.

Keza, muhalefet sözcüleri de iktidarın icraatlarını eleştireyim derken, belden aşağı saldırır, hukuk ve adaletin sınırlarını zorlarsa, kendilerini cesaretlendiren bir güçten, vesayet kurumundan besleniyorlar, demektir.

Kin ve nefret söylemlerinin, gelişmiş modern ülkelerde suç sayıldığını unutan siyasetçilerimiz, bir anlamda halkın arasına da kin ve nefret tohumları serpiyorlar.

Her bir söylediklerinin aslında suç teşkil ettiğini bildikleri halde, aynı suçu sürekli işlemekte sakınca görmeyenlerin; hukukun üstünlüğünü, yargının bağımsızlığını isteme hakları olabilir mi?

Bu gün işledikleri suçların, yarın hesabının sorulacağını bilseler, bu kadar pervasız davranabilirler mi?

İktidar mücadelesinin mevcut yasalara uygun, hukuk sisteminin öngördüğü biçimde ve en önemlisi siyasi etik sınırları içerisinde yapılması gerekirken” amaca giden yolda, her yol mübah” anlayışına sığınan siyasilerin düzeyli siyaset yerine, bu denli acımasız ve kırıcı polemiklere başvurması, bir anlamda acizlik değil midir?

Parlamenter sistemi de, demokrasiyi de bir araç olarak görüp siyaset yapanlar da, kimi tabuların ardına saklanarak, kendi gibi olmayanları düşman gören, yok sayan, öteleyenler de; kendi çaresizliklerinin, yeni siyaset üretememelerinin faturasını halka kesmeye çalıştıkları gibi, çirkinliklerini görmemek için aynaya bakmaya bile korkuyorlar.

Siyaset zeminin bu denli kirlendiği, siyasetin bir rant aracı haline geldiği günümüzde, yaklaşan seçimler öncesi kimin iktidar olacağından çok, vesayet kurumlarının iktidardan uzaklaştırılması daha çok önem kazanıyor.

Sosyal ve ekonomik projelerinde pek bir farklılık olmayan, giderek daha çok halk popülizmine kayan siyasi partilerin ne yazık ki, vesayet kurumlarına bakışlarında da hiçbir fark yok.

Halk iradesinin önündeki en büyük engel olan vesayet kurumlarını ortadan kaldırmak, sivil siyaseti egemen kılmak yerine; iktidarı, muhalefetiyle tüm siyasi partiler, vesayet kurumunu ele geçirmek, o da olmazsa uzlaşarak, azami yararlanmak yolunu seçiyorlar.

Ben bu seçimlerde oyumu, sivil siyaseti öngören, barış, demokrasi ve özgürlük odaklı mücadeleyi benimsemiş, vesayetin her türüne karşı çıkabilen, geçmişte işlenen tüm siyasal ve toplumsal suçların hesabını sorma kararlılığında bir partiye vermek istiyorum.

Böyle bir parti varsa, bana da haber verin lütfen!

 


Ayhan ONGUN

Gazeteci-Yazar

02.06.2015/BODRUM

 

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.