AKP - Ahmet Altan
23 Aralık 2009 19:01
Bizim cumhuriyet, bir "buzdolabı" cumhuriyeti. İçinde hiçbir eşyanın bulunmadığı bir mutfakta tek başına duran bir buzdolabı gibi.
Ne kadar sorun varsa bu buzdolabının içine tıkılmış. O sorunları başka bir biçime sokacak hiçbir alete de izin verilmemiş.
AKP, içinde… sadece sorunlarla dolu bir buzdolabının bulunduğu mutfağa girdi ve "her şeyi değiştireceğini" söyledi.
Böyle de yapmak zorundaydı çünkü onu zorlayan iki neden vardı.
Birincisi o sorunlar o buzdolabında daha fazla kalamayacaktı, onca zaman içinde bozulmaya ve kokularıyla bütün evi esir almaya başlamışlardı.
İkincisi dünya çok hızlı bir şekilde değişmiş ve "sorunsuz" bir Türkiye mecburiyeti ortaya çıkmıştı.
Şimdi bizim yeni "şef bu sorunları çıkartacak, temizleyecek, ayıklayacak ve bütün ülkeye güzel bir yemek pişirecek.
Bunu, elindeki buzdolabıyla beceremez.
Ona yeni aletler lazım.
O aletleri de kendi yapacak.
Karşısında, buzdolabından yükselen kokulara hiç aldırmadan "boş mutfağı" gösterip "ne kadar düzenli ve temiz mutfak" diyen muhalifleri var.
Yemek pişirmek için gerekli her harekette ortaya çıkan dağınıklığa mümkün olan en yüksek sesle, "mutfağımız kirleniyor" diye itiraz ediyorlar.
Eğer bu "yemek" pişecekse, AKP yeni aletler bulacak ve ortalığı dağıtacak.
Aslında AKP akıllıca bir adım atıp ilk "aletini" buldu, bu Avrupa Birliği'ydi.
Avrupa Birliği yolunda attığı adımlar muhalefet tarafından "ortalık dağılıyor" diye karşılanırken, birçok insan da ilk kez bir "yemek pişeceğini" anlayıp bu adımı destekledi.
Ama bizim "şef" hem biraz acemi, hem biraz ürkek. Elinde Avrupa Birliği, önünde kokmaya başlayan sorunlarla duruverdi.
Buzdolabından çıkan "sorunların" kokusu ise iyice artıyordu.
Artık dayanılmaz hale gelince bir adım daha attı.
"Bütün sorunları çözeceğim, Kürt açılımını, Ermeni açılımını, Alevi açılımını başlatıyorum" dedi.
Bir anda mutfak, açılmış sorun paketleriyle darmadağınık bir görüntüye girdi.
Dağınık bir mutfak, bunaltıcı bir koku ve kararsız bir aşçıyla bekliyoruz.
Aşçının başarıya ulaşması için o dağınıklıktan bize mis kokulu, lezzetli bir yemek çıkarması gerekiyor. Gittikçe daha bozulan ve her an bir "zehirlenmeye" yol açabilecek sorunlar, ortalıktaki dağınıklık, "mutfağımız kirlendi" diye bağıran demagog muhalefetle orada öyle durmayı sürdürürse hem kendini hem bizi zehirleyecek.
Bunun üstesinden gelebilmek için bugüne dek görülmemiş hamleler yapması, dağınıklıktan korkmaması, bir yandan nasıl bir yemek yapacağını anlatırken, bir yandan da yemeği ateşe koyması gerekiyor.
Şu anda en tehlikeli noktadayız.
Hem etraf dağınık, hem ortada yemek yok, hem de muhalefet bağırıyor.
AKP'nin pişireceği yemeğin tarifi Avrupa Birliği’nde var.
Kararlı davranırsa, ne yapacağı belli.
Bütün mutfağı değiştirmesi lazım.
Anayasa'yı, Siyasi Partiler Yasası'nı, Eğitim'i, Yargı'yı, Savunma'yı değiştirmeli.
AKP ise çok ürkek ve çok yavaş davranıyor.
O yavaş davrandıkça, provokasyonlar, suikast girişimleri, devlet içi kavgalar, güvensizlik artıyor. Muhalefet, şu anda mutfak tezgâhının üstünde duran dağınıklığı bir torbanın içine koyup yeniden buzdolabına atmanın "en iyi politika" olduğunu söylüyor.
Bizim Başbakan'ın gözü ise MHP'nin aldığı "yüzde onla on altı arasındaki" oylara takılmış vaziyette, "yemeği pişirirsem MHP'nin elindeki oylar artar mı" diye kendine sormakta meşgul.
Birisinin kendisini sarsıp, "buraları böyle dağıttıktan sonra bu yemeği pişirmezsen seni bu mutfaktan atarlar, bir daha da sokmazlar" demesi lazım.
AKP için o yemeği pişirmekten başka hiçbir şans yok artık.
Bir yandan Avrupa Birliği'nin kriterlerini hayata geçirmeli, bir yandan da "askeri bir darbeden" bize kalan düzeni temelden değiştirmeli.
Yemeği pişirirse bütün oylar onun.
Tarihte görülmemiş bir başarı elde eder.
Pişiremezse aşçılıktan azledilir.
Kürt sorununu, Alevi sorununu, Ermeni sorununu, azınlıklar sorununu çözmek zorunda.
Kürt sorununa bir Kürt gibi, Alevi sorununa bir Alevi gibi, Ermeni sorununa bir Ermeni gibi, azınlıklar sorununa bir azınlık gibi eğilmeli, Kürt sorununa bir Türk gibi, Alevi sorununa bir Sünni gibi, Ermeni sorununa Enver Paşa gibi, azınlıklar sorununa İttihatçılar gibi eğilemez.
Bu da, en büyük değişimin önce AKP zihniyetinde başlaması gerektiğini gösteriyor.
AKP büyük ve haklı bir işe girişti, ne yapması gerektiği belli, nasıl yapacağı da belli.
Kendini değiştirmeyi becerir ve korkularını yenerse bizim mutfakta seksen yıldır ilk kez yemek pişecek. Mutfak da ilk kez mutfak olacak.
Şimdi hepimiz bir yandan endişeyle, bir yandan umutla, aşçının korkusunu yenmesini bekliyoruz.
Taraf

