Ah canım... Ahmet Altan

09 Ocak 2010 18:05  

 

Ah canım...  Ahmet Altan

Ağlamaklı bir yakınmadır gidiyor.

Gazetecilerin üstünde çok ağır baskılar varmış, bazıları işlerini kaybetmekten korkuyormuş, “sivil darbe” geliyormuş, “tek parti” iktidarı kuruluyormuş.

Öyle izliyorum bunları söyleyenleri.

Çok üzülüyorum onlar için.

Vah, vah, ne kadar zor bir hayat sürüyorlardır gariplerim.

Biz farkında değiliz ama herhalde her gün mahkemeye bunlar gidiyordur, haklarında adam başı otuz kırk dava falan açılmış olmalı, bazı günler mahkemeler sırf onların gazetelerinde çalışanları yargılamak için çalışıyordur, onlar mahkûm oluyordur, onları tutuklama isteğiyle mahkemeye sevk ediyorlardır.

Onların çalıştıkları gazetelere ilan vermiyorlardır, onların gazetelerinin kredileri kesiliyordur.

Hiçbir yerde rastlanmayan haberleri onlar yayımlıyor, hiçbir gazetede rastlanmayan sert manşetler onların gazetelerinde yer alıyor, en cesur yazılar onların gazetelerinde yazılıyor, başbakan için bugüne dek atılmış en sert başlık onların gazetelerinde görülüyordur.

Böyledir herhalde.

Bu kadar ağlaştıklarına, dertlendiklerine, kendilerini baskı altında hissettiklerine göre böyle olmuş olmalı.

Yazık onlara.

İnsanın içi acıyor.

Ama tabii onların cesaretleriyle övünmüyor da değilim.

“Askerî darbelerden”, ordunun içindeki cuntalardan, havaya uçurulacak çocuklardan, yeraltından çıkan cephaneliklerden hiç korkmuyorlar.

Ergenekon en küçük bir endişe bile yaratmıyor onların “kahraman” yüreklerinde.

Hrant Dink’in öldürülmesinden “operasyon” diye bahseden subaylar, Dink’i öldürenlerin devlet bağlantıları, Danıştay baskınını yapan adamın Ergenekon sanıklarıyla ilişkisi, çocukların bile fişlenmesi, JİTEM’in öldürüp gömdüğü insanlar bir nebze bile tedirginlik yaratmıyor onlarda.

Öyle taş gibi, direk gibi duruyorlar.

Öyle cesurlar ki bizim büyük bir endişeyle baktığımız bu gelişmelere aldırmıyorlar bile.

Darbeymiş, cuntaymış, suikastmış, cephaneymiş, andıçmış, böyle yiğitlere vız gelir.

Cesur olmasına çok cesurlar, yiğit olmasına çok yiğitler de “başbakandan” ve onun partisinden korkuyorlar.

Başbakan “sivil darbe” yapacakmış.

Darbenin “askerîsinden” hiç korkmayan yiğidin, “darbenin sivilinden” ödü patlıyor.

Çatal yürek dedikleri bu herhalde, bir yanı cesaretten bir yanı korkudan titriyor.

Bir de demokratlar, yani olursa bu kadar olur.

Hem askerî darbeye karşılarmış hem de sivil darbeye.

Askerî darbeyi anladık da, bu “sivil darbe” nasıl olacak?

Hani sanırsınız ki “ben Ergenekon’un avukatıyım” diyen, kozmik odaların yargının denetimine açılmasına karşı çıkan Deniz Baykal iktidara gelecek diye korkuyorlar.

Yoo, ondan korkmuyorlar.

Ergenekon soruşturmasının durdurulması, kontrgerillanın “sırlarının” kozmik odalarda kapalı kalması değil onları korkutan.

Onlar, oyu yüzde 47’den yüzde 32’ye düşen Başbakan Erdoğan’dan korkuyorlar.

Onlarda bu korkuyu yaratan ne?

Askerin kışlasına çekilme ihtimali mi?

Galiba, onlar Erdoğan’dan değil, askerin siyasetten çekilmesinden korkuyorlar ama serde “demokratlık” var bunu da tam söyleyemiyorlar, biz “sivil darbeden” korkuyoruz diyorlar.

Ha, bir de “tek parti” sisteminden korkuyorlarmış, bugün ordu desteği olmayan bir “tek parti” rejimi var demek yeryüzünde, ben örneğini pek görmedim ama ordu gerçek ordu olup siyasetten çıkınca demek seçimle gelen siyasi bir parti “diktatör” oluyor.

Askerî darbenin yaptığı 12 Eylül anayasası onları korkutmuyor da bu anayasanın değişmesinden korkuyorlar.

Kürtlerin öldürülmesi, sokaklarda kurşuna dizilmesi, ezilmesi, Türklerle eşit olmalarının reddedilmesi onları hiç korkutmuyor da “hadi bu durumu değiştirelim” demek onları korkutuyor.

Bakın bu ülke cumhuriyet kurulduğundan beri “tek parti” rejimiyle yönetiliyor, sivillerin yaptığı tek bir anayasayı görmemiş bir ülke bu, askerin dış politikadan eğitime kadar her konuya karıştığı bir düzen bu, devletin içinde çetelerin cuntaların fink attığı bir yapı bu.

Bunlardan korkmadınız da şimdi bunlar değişecek gibi olduğunda mı “tek partiden” korkmaya başladınız?

Eski düzenin devamını isteyip de bunu söyleyemeyenler için AKP ne güzel bir bahane değil mi?

AKP için yazı yazdınız diye işsiz kalmaktan mı korkuyorsunuz, hiç korkmayın, size açık çek, AKP için yazdığı yazıdan dolayı yazıları kesilen biri olursa biz bu gazetenin sütunlarını onlara açarız.

Yazıları birlikte yazar, mahkemelere de birlikte gideriz.

Parasızlığın, yargılanmanın, dövüşmenin korkulacak bir şey olmadığını da bizzat görür, biraz daha az ağlarsınız.


Taraf

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz*:
Facebook'ta paylaş
0