Talan da devam ediyor, direniş de!..

02 Ocak 2013 20:25 / 1547 kez okundu!

 


2012 YILI ÇEVRE KIYIMININ YAŞANDIĞI BİR YIL OLDU

Geçtiğimiz yıl ülkemizde ekolojinin korunması ve yaşamın sürdürülmesi bakımından nasıl geçti” sorusunun çok net bir yanıtı var: Kabus da devam ediyor, direniş de!

Küresel ısınmadan, nükleer kazalara, büyük yangı ve sel felaketlerinden, çöpler arasına sıkışmış, gıda güvenliğinin tehdit altında olduğu bir kır-kent yaşamına kadar ekolojik sorunların ana kaynağı dünya geneline egemen olan kapitalizmin ta kendisi. Bu gerçekliği kapitalistler bile itiraf etmek zorunda kalıyor, ama iş çözüm üretmeye gelince sistemlerini her ne pahasına olursa olsun devam ettirmekten öte bir şey de yapmaya yanaşmıyorlar. 10 yıllık AKP iktidarında, ülkemizde yaşanan çevre sorunları her geçen yıl biraz daha katlanarak büyüyor. Bu, dünyaya egemen olan kapitalizmin çevre kriziyle de doğru orantılı bir gelişme. Tüm kapitalistler gibi amaç kar, emeğin ve doğanın sömürüsü üzerine kurulu bir sistem değil mi? Hal böyle olunca “Emeğin ve doğanın sürdürülebilir sömürüsü”nün bile göz ardı edildiği bir süreci yaşıyoruz, tüm dünya ile birlikte. Ancak, buna karşı halk yaşam alanlarına sahip çıkmaya da devam ediyor.

KÜÇÜK ÇOCUK DA DİRENİŞTE
KÜÇÜK çocuk narenciye bahçelerinin yanı başındaki evlerinin bahçesinde, geleceğine sahip çıkmaya çalışıyor. Erzin’de, narenciye okyanusunda, 367 kilometre karelik bir alana 7 tane termik santral yapılmak isteniyor ki bu narenciyenin de, geniş kumsallarıyla Burnaz sahillerinin de, Türkiye’nin en büyük biyo çeşitliliğinin bulunduğu Amanos Dağlarının da, küçük çocuğunun da geleceğinin kararması demek…

Aliağa’da yapılmak istenen 7 termik santral gibi, Biga, Amasra, Yalova gibi ülkenin en güzel köşelerinde de termik kabusu ve buna karşı halkın yaşam savaşı devam ediyor.

HES SAYISI İKİ BİNİ GEÇİYOR
TARSUS Karasu nehri üzerine yapılmak istenen ikinci HES, Boğazpınar köylülerini isyan noktasına getirmiş. 2 yıl önce türlü vaatlerle yapılan HES’ten sonra, köylüler sivrisinekten uyuyamaz olmuşlar. Hurmaları, meyvaları dalında çürümeye başlamış. Üstüne bir de HES’in telle çevirdiği araziye girememişler. Tarlaları, hayvanları ile aralarına HES girmiş. Ülkenin dört bir yanında, dereleri kurutma, ekolojiyi bozma, ormanları katletme pahasına yapılmak istenen HES’in sayısı 2000’leri geçiyor. Sularımız, yaşam alanlarımız sermayeye peşkeş çekiliyor.

TERMİKÇİLER GERZE’DE ÇARESİZ!
GERZE’ye 7 kilometre uzaklıktaki Yaykıl köyüne giden yolun üzerindeki konteyner çadır 16 aydır süren bir nöbetin ev sahipliğini yapıyor. Gerzeli’nin termik santral karşıtı yaşam nöbetinin. 2011’in Eylül ayında yüzlerce polis ve jandarmaya karşı saatlerce süren direnişten geriye halkın kararlılığının doğal sonucu zafer ve mücadeleyi kıramadan dönmek zorunda kalan kolluk güçlerinin geride bıraktıkları gaz bombalarının kapsülleri kalmış. Köylüler şimdi bu gaz bombalarının bir kısmını rüzgar çanı yaparak çadırlarına asmışlar, bir kısmını da direnişi ziyarete gelenlere göstermek üzere saklıyorlar. Türkiye’nin 4. büyük sermaye sahibi Anadolu Grubu, halkın direnişi karşısında çaresiz, aciz. Ama hala avını kollayan yırtıcı bir kuş gibi yörede dönüp dolaşıyor.

YAŞAMA SAVAŞI
DİVLİT yanardağına yakın Esenyazı köylüleri, 1.5 yıldır faaliyette olan Tehlikeli Atık Bertaraf Tesislerinin ürünlerine verdiği zararları, objektifin içine sokarak göstermek istiyorlar adeta. Kütahya Tavşanlı’daki Çobanköylüler ise sonlarının böyle olmaması için atık tesisine karşı direniyorlar.

DÜNYA YALNIZ BİZİM DEĞİL
ÖZDERE’de kurduğu çiftlikte kedi, köpek, ve katıra barınak sağlayan Alman asıllı Susi Teirheim yaşamını 100’ün üzerindeki hayvana adamış, onlara sıcak bir yuva kurmak için çırpınıyor. Bunun yanı sıra dünyayı paylaştığımız sevimli dostlarımız da AKP’nin yaşama düşman politikalarından paylarını aldılar. Hayvanların yaşam alanları madenlerle, HES’lerle, termik santrallerle, orman, kıyı yağmaları ile daraltıldı. Kent içlerinde barınan sokak köpekleri çıkarılmak istenen yasa ile ‘hayvan barınakları’ adı altında toplu ölüm kamplarına yollanmak istendi. Dünya yalnız bizim değil diyerek, tüm canlıların yaşam haklarını savunan yaşam savunucularının tepkileri, mücadeleleri ve çabaları ile şimdilik bu katliam önlenmiş durumda.

SANAYİ İÇİNDE ANTİK KENT...
ALİAĞA Foça arasında bulunan Nemrut Körfezindeki Kyme Antik Kenti, sanayi kuruluşlarının arasına sıkışıp kalmış. Kilometrelerce kare alana kurulu koca kentin neredeyse yüzde 80’i demirçelik fabrikaları ve curufları altında kalmış. Binlerce yıllık tarih, sermayenin para kazanması için yok sayılmış. Tıpkı, Yortanlı Barajı sularına gömülen Alilanoi, Çine Barajına kurban edilen İncekemer Köprüsü ve üzerine çöplük yapılmak istenen Ödemiş Neikeia antik kenti gibi…

ÖLÜM ÇUKURU
BİR imdat çığlığı da Turgutlu Çaladğı’ndan. Dünya’da ilk kez denenen sülfirik asit liçi ile açık havadü nikel madenciliği yapılan yer, dünyanın en verimli 7 ovasından birisi olarak gösterilen Gediz Ovası’nın ortasında. Madenin üretim sürecinde toplam kesilecek ağaç sayısı 2 milyonu buluyor. Oluşacak asit sisinin, dünyanın en büyük çekirdeksiz üzüm üreticisi Gediz Ovası’nı ve İzmir’i bir felakete sürükleyeceği uyarıları yine duymazdan geliniyor.

Bunun dışında, Gümüşhane’de altın madeni çevresindeki ağaçların kurumaya başladğı haberleri geliyor. Altın şirketi köyün mezarlarını bile kaldırarak siyanür barajı yapıyor. Erzincan iliç altın madeninden 200 metre aşağısında akan Fırat’a siyanür karışıyor. Havran’da zeytinlikler, Ordu’da fındık dalları ve dereler kan ağlıyor. Eskişehir Kaymaz’ı, Niğde Ulukışla’yı ve Bergama Ovacık’ı saymadık bile…

MADENCİLER ÇED BİLE YAPAMADI
KAZDAĞLARI'na üşüşen onlarca altın madencileri Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) toplantılarını gerçekleştirirken bile bir hayli zorlandılar. Yukarıdaki fotoğrafta Çan’a bağlı Kızılelma köylüleri, topraklarında altın madeni istemedikleri için ÇED toplantısına da izin vermediler. Yüzlerce jandarmayı madencilerin toplantı yapabilmesi için köye yığan kaymakamına, valisine, şirket özel güvenlik görevlilerine rağmen. Kızılelmalı bir köylü, madencinin toplantı yapabilmesi için kendilerini iknaya gelen kaymakama tepki gösterdiği gerekçesiyle yargılanırken, Karaköylü üç genç ise maden sondajlarına müdahele ettikleri gerekçesiyle üç ay Kazdağlarındakri sondaj alanlarına çıkmamakla cezalandırıldı.

HAVA KURŞUN GİBİ AĞIR
ON binlerce insanın yaşadığı İzmir Gaziemir’de bulunan terk edilmiş bir kurşun fabrikası bahçesinde, astronot giysili kişiler ölçüm yapıyorlar. Senelerce çocukların oyun alanı olan fabrikada bulunduğu ortaya çıkan nükleer atıklardaki radyasyonu ölçmeye çalışıyorlar. Türkiye’ye girişi yasak olan nükleer yakıt çubuğu buraya nasıl gelmişti? 2007 yılından bu yana atıkları bilen Türkiye Atom Enerjisi Kurumu (TAEK) neden önlem almamıştı. Bu nükleer atıkları hangi ülke göndermişti? Bu ve daha sorulacak onlarca soru hala yanıt bekliyor.

DOĞANIN İMDAT ÇIĞLIĞI
ÇUKURALAN köyü yakınlarındaki altın madeni bilirkişi keşfi sırasında çekilen fotoğraf, doğanın nasıl hoyratça yokedildiğni gösteriyor. “Ekolojik hassas bölge” denilen yerde binlerce ağacın kesilmesi sonrası ortaya çıkarılan bu fotoğraf, doğanın imdat çığlığı.

BİR AVUÇ ALTIN İÇİN
BU fotoğraf Kanadalı TÜPRAG Şirketine ait Avrupa’nın en büyük altın madeni olan Kışladağ Altın madeni yakınlarındaki bir köyden geldi. Tek kulağı olmayan bir kuzu! Böyle sakat ve anomali doğumların onlarca olduğu ama madenci şirketin ekonomik olarak kendisine bağladığı köylerden şirket korkusu nedeniyle ses çıkmadığı söyleniyor. Benzer bir olay 2008 yıllında da basına yansımıştı. O yıl madene komşu İnay köyünde doğan kuzuların yüzde 80’e varan bir kısmı ölü ve sakat doğmuştu. Avrupanın en büyük belası yaşamı zehirlemeye devam ediyor.

KULAKLARA KÜPE OLSUN
İZMİR Efemçukuru altın madeni yakınlarında Kışladağ’daki şirket, bu sefer İzmir’de kente içme suyu sağlayan barajların havzasında altın madenciliği yapıyor. Bir buçuk yıldır üretimde olan maden çalışabilsin diye 250-300 bin kişinin içme suyu ihtiyacını karşılaması planlanan Çamlı Barajı’na izin verilmedi. Yüzyıllardır alfons tipi kaliteli üzüm üretimiyle geçimlerini sağlayan Efemçukurlular, topraklarını madenci şirkete satmamak için direndi. İşin içine bakanlar kurulu girdi ve çıkardıkları “Acele kamulaştırma kararı” sonrası köylünün direnişini kırdı. Topraklarını satmamakta direnen ‘yalnız efe’ Ahmet Karaçam nedeniyle, maden sağlık koruma bandı oluşturamayınca, bu ayın sonlarında mahkeme madene verilen deneme iznini iptal etti. Yine Kavacık köylüleri, madenin dereye karışan zehri nedeniyle hayvanlarının ölmesi üzerine eylemdeydi. Madene izin verenlerin kulağına küpe olsun diye ölü keçilerin küpelerini gösterdiler…


Özer AKDEMİR

01.01.2013

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.