Japonya’nın köprüleri, tüp gazları ve Amerika’ya ulaşan molozlar

18 Mart 2011 12:09 / 2798 kez okundu!

 


Japonya’da deprem oldu. Hepimiz canlı canlı izledik. İlk önce deprem vurdu Ada’yı, daha sonra da depremden de beter tsunami. 9 şiddetinde bir depremin yıkamadığı binaları sular aldı götürdü, insanları kaybetti, uçakları havaalanlarından alıp, otobüs terminalinin üstüne bıraktı. Suların hareketini de canlı canlı izledik.

O kadar ki, suların Amerika kıyılarına ulaşmasını bile bekledik televizyonun karşısında. Her şey bitti derken, tsunami ve depremi de aratan bir felaket vurdu Japonya’yı. Nükleer tehlike! Santrallerin depremden etkilenmesi ve çıkan yangınlar her türlü olayı unutturdu. Artık haberlerin hepsi nükleer ile alakalı. Tüm Dünya, reaktörlerdeki sızıntıların bir an önce bitmesini bekliyor. İstiyor. Uzmanlara göre, karşı karşıya olduğumuz durum Çernobil ile kıyaslanıyor ve hatta Çernobil’in de geride kaldığını söyleyen yorumlar okuyoruz.

Peki, bu depremde Japonya’da hiç köprü yıkılmadı mı? Yangın çıkmadı mı? Kullanıyorlarsa LPG, kullanıyorlarsa doğal gaz sorunlarına yol açmadı mı bu deprem? Kesinlikle açmıştır. Peki soru şu o zaman: Neden tüm Dünya ve Türkiye yıkılan köprüleri ya da çıkan gaz yangınlarını konuşmuyor da nükleeri konuşuyor? Yıkılan köprünün molozları Amerika’ya ulaşıyor diye değil de, radyasyon bulutları Amerika yolunda diye haber yapılıyor? Herkes farkında çünkü; nükleer öyle şakaya gelen, sınırlara hapsedilebilecek, insanın yarattığı başka felaketlerle karşılaştırılabilecek bir olgu değil. Çernobil’de değerler, turistik geziler için, ancak 25 yıl sonra normale döner gibi oldu. O bölgede yetişecek herhangi bir besin (o da yetişirse) belki hiç yenemeyecek, yerleşime hep kapalı olacak orası. Değdiği yeri yaşamdan kurutan bir teknoloji bu. Tüm Dünya farkında, Almanya, Çin reaktörlerini kapatıyor, yeni yapılacak reaktörleri askıya alıyor. Dünya başkentlerinde, başı çeken kentlerinde gösteriler düzenliyor. Nükleer enerji karşıtı cümleler sokaklarda yankılanıyor.

Peki kim farkında değil? Türkiye’yi yönetenler farkında değil! Başbakan, tüp gazla, köprüyle, santrali bir tutabiliyor. Risk her yatırımda var diyebiliyor. Risk var tabii ki. Köprü söz konusu olduğunda risk ihtimalinden daha da beteri var. Köprü başlı başına bir yıkım projesi olacak. Başbakan haklı ama bildiğimiz bir konu daha var. Yukarıda sorduğum sorudan hareketle biliyoruz ki; risk var, risk var. Bazı risklerin alınmasına ise hiç gerek yok.

Bir de bazı uzmanlar farkında değil. Nükleer enerji dostu uzmanlar bunlar. Televizyonlar köprüler neden yıkıldı diye değil de, nükleer santrali konuştukları için, onlar da televizyonlara çıkıyorlar. Yorum yapıyorlar. Her kazaya bir açıklamaları var. O reaktör eski, bu reaktör kalkacaktı zaten, Sovyet bilim insanları ve teknolojisi çağdışıydı vb… Her sızıntı, kaza haberinden sonra açıklama yapıyorlar, teknolojinin ne kadar geliştiğini anlatıyorlar. Sonuç değişmiyor! Yine bir kaza oluyor, onlar yine televizyonlara çıkıyor ve bahaneler üretiyorlar, nedenler sıralıyorlar. Ta ki yeni bir kaza olana kadar.

Sonuç olarak, Japonya depremi ve sonrasında yaşananlar nükleer enerjiyi, insanlığın sonunu getirecek teknolojilerden medet ummacılığı sonlandırmıştır. Artık, hiçbir şey eskisi gibi olamaz. Yapılan anlaşmalar, karşılıklı verilen güvenceler ya da alınan verilen başka şeyler… Hiçbir şey ne Türkiye’ye, ne de Dünya’nın başka bir noktasına nükleer santral yapılmasını sağlayamaz. 20 yıl sonra, Finlandiya’da bir televizyonda, Türkiye’de gerçekleşen bir kazaya bahaneler uydurulmasını istemiyoruz çünkü.


Koray Doğan Urbarlı

17.03.2011

Son Güncelleme Tarihi: 24 Mart 2011 17:22

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.