Dinç Bilgin’in özeleştirisi - Ergun Babahan

10 Mart 2010 11:11  

 

Dinç Bilgin’in özeleştirisi - Ergun Babahan

Şimdi sizinle ilk kez bir anımı paylaşacağım. Yıllar önceydi, Tayyip Erdoğan Refah Partisi il başkanıydı.

Bir bayram günü yönetim kurulu arkadaşlarıyla birlikte Sabah’ı ziyaret etmek istedi.

Kimse orada olmak istemediği veya çoğunluk yurtdışına çıktığı için evsahipliği bana düştü.

Tayyip Bey arkadaşlarıyla geldi, kendilerini Zafer Mutlu’nun odasında ağırladım.

Tayyip Bey, görüşmenin sonunda faaliyetlerinin Sabah’ta yer bulmamasında şikayet etti, kendisine şöyle cevap verdim:

‘’Siz evinize giren hırsızın eline bıçak verir misiniz? Sizin partiniz bizi doğrudan hedef alıyor. Size destek olmak bizim için intihar gibi bir şey.’’

Büyük olasılıkla o günü hatırlamıyordur.

O zaman gerçekten öyle düşünüyor, öyle inanıyordum.

Bana kibarca öyle bir şeyin sözkonusu olmadığını anlattı.

Sıcak bir sohbet geçti aramızda.

Aradan yıllar geçti.

Sabah’a yayın yönetmeni oldum ve artık tek yolun askersiz bir demokrasi olduğuna inanıyordum.

28 Şubat’tan aldığım dersle Genelkurmay’ın yaptığı açıklamaları kesinlikle birinci sayfaya almıyordum.

Tek sütun olarak bile.

Sonra bir gün, yanılmıyorsam 2004 Aralık’ıydı, yanılıyorsam Aslı Aydıntaşbaş beni düzeltir çünkü birlikte gittik, zamanın Genelkurmay 2. Başkanı İlker Başbuğ beni kahveye davet etti.

Bir saati aşan hoş beşten sonra Sayın Başbuğ sadede geldi ve bana ‘’Genelkurmay’ın açıklamalarını neden kullanmadığımızı’’ sordu.

Çok kibardı.

Ben de ona kullandığımız cevabını verdim.

O, ‘’Hayır birinci sayfadan kullanmıyorsunuz. Bu bilinçli bir tercih mi?’’ diye sorunca aramızda şu diyalog geçti:

Ben: Avrupa Birliği’nden yana olduğunuzu söylüyorsunuz. Öyle misiniz?

Başbuğ: Elbette öyleyiz.

Ben: Biz de öyleyiz. Hem sizin, hem bizim AB yanlısı olduğumuz bir ortamda, askerin açıklamalarını birinci sayfadan görmek bana doğru gelmiyor ve o yüzden bilinçli bir tercih yapıp arka sayfaya atıyorum.

İki konuşmayı da yapan bendim.

Sadece gözümdeki perde inmiş, bir süre işimi kaybetmiş ve gerçekleri daha iyi görür hale gelmiştim.

Unutmayın 2004’ün Türkiyesi’nde bile Genelkurmay’a çağrılıp yayın politikanız hakkında bilgi vermek zorunda kalıyordunuz.

Tek çarenin tam demokrasi olduğuna inancım daha da arttı.

Kendi ölçümde o yolda mücadele ettim.

Şimdi Dinç Bilgin’in iki gündür Taraf’a verdiği röportaja getireceğim konuyu.

Kendisi ben dahil birçok arkadaşa gazeteciliği öğreten, bize haberle yaşatmayı öğreten bir insandır.

Bugün gazetecilik birçok insan için ciddi bir gelir kaynağıysa, bunda Dinç Bey’in katkısı büyüktür.

Kendisine haksızlık bile yapmış, çünkü Kur’an kursu veya çarşaflı kadınlar gibi haberlerin medyadan kovulmasında önemli rol oynamıştır.

Elbette kendisinin de kabul ettiği önemli hataları olmuştur.

Ama ondan önemlisi o hatalardan çıkardığı derstir.

Bence biraz da haksız biçimde 28 Şubat’ın en ağır bedelini Dinç Bilgin ödemiştir.

Asker eve politikacılara olan tutumu ve ayakta kalan rakibinin de katkılarıyla hapse girmiştir.

Yargının o dönemdeki rolünü de bir gün yazacağım elbette.

Hangi savcılar, hangi medya patronuyla içiçeydi, hangi siyasiler kimler için devreye girip adaleti yönlendirdi, açığa çıkacak.

Şimdilik söyleyeceğim şu:

Dinç Bilgin, Türkiye’de medya tarihini değiştirmiştir.

Sapına kadar gazetecidir, herşeyi kendi kurmuş, hiçbir medya kuruluşunu satın almamıştır.

Hatalarının bedelini de ağır biçimde ödemiştir.

TMSF’nin artık bu insana hakkını teslim etmesi gerekir.


Star

-------

Sabah Gazetesi ve ATV'nin eski sahibi Dinç Bilgin'den çarpıcı açıklamalar...


 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz*:
Facebook'ta paylaş
0