ForumŞeytanın Avukatı diyor ki  Yeni Konu 

Dostoyevsky ve Ömer Seyfeddin

10 Ekim 2008

hurkus



Demiştim ki: Ömer Seyfeddin’in Balkan öykülerinde bizim ötekilere yaptıklarımız atlanıp, hep bize yapılanlar vurgulanır. Bulgaristan’daki 1876 Nisan kalkışmasını alalım. Bulgar milliyetçileri Müslüman komşularına da saldırdı ve zulmetti. Ardından bastırma harekâtı geldi. 1915 öncesindeki Ermeni tenkilleri gibi bu da, ne Ömer Seyfeddin’de, ne ders kitaplarımızda zikredilir. Osmanlı başıbozukları katliam üzerine katliam düzenledi. Kan dökümü Batak dağ köyünde doruğuna vardı. Toplam 12,000 kadar Bulgar kıyıma uğradı. Avrupa’da kıyamet koptu. Ölü sayısı açık arttırmaya uğradı. Bulgar milliyetçiliği rakamı yüz binlere çıkardı (bu da Ermeni milliyetçiliğin 1915 soykırımında can verenleri 600,000 dolaylarından 1.5 milyona tırmandırmasını, böylece Halaçoğlu tipi devlet avukatlığının açık eksiltmeciliğine dâvetiye çıkarmasını andırır).

Bunu çürütmek kolay –ve ucuz. Şükrü Elekdağ’ların Justin McCarthy gibi “favori”leri, bu tür (à la Turkish Forum) “Türk dostluğu”nda kendilerine güvenli bir niş bulduklarını sanıp, bütün kariyerlerini bu kolaylığa adadı. Ne ki, Bulgarlar bağlamında 12,000 (ve Ermeniler bağlamında 600,000, hattâ Kâmuran Gürün neslinden Dışişleri eminence grise’lerinin kabullendiği 250,000 ilâ 400,000) de yeterince korkunç. Ayrıca burada büyük bir seçicilik de sözkonusu. Tipik olarak Ömer Seyfeddin’de, bu şiddet sarmalının olmayan basamaklarını da kolayca tahmin edebiliriz, olan basamaklarını da. Batak’tan sonra 1877-78 Savaşı (’93 Harbi) patlak verdi. Rus ordularıyla birlikte ilerleyen Bulgar çeteleri, yerel ölçekte etnik temizlik uyguladı. Benzer olaylar, Osmanlı ordularının Balkan Harbi’ndeki bozgunlarından sonra da yaşandı.

Ömer Seyfeddin “vatanî hikâye” üst başlığını koyduğu Beyaz Lâle’de, bu süreçte sadece Balkan Müslümanlarının başına gelenleri anlatır. Abartır da. 1912’de Bulgar ordusu Serez’e girer. Binbaşı Radko’nun talimatıyla Türkler tam bir vahşete maruz bırakılır. İlginç olan şu ki, bu tasvir sadece 1912’nin gerçek Serez katliamını değil, aynı zamanda edebiyatta varolan ünlü bir modeli izler. Dostoyevsky’nin Karamazov Kardeşler’i 1880’da yayınlandı. Dördüncü bölümde İvan, Alyoşa’nın Hıristiyan inancını sarsmak (veya tersine, onun tarafından sağaltılmak) istercesine, insan ruhunun kötülüğünü örneklemeye koyulur. Moskova’da karşılaştığı bir Bulgardan “Türk ve Çerkeslerin” Bulgaristan’da yaptıklarını dinlemiştir : “Köyleri yakıyor; kadın ve çocukları katlediyor, ırzlarına geçiyor
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.

Bu tartışmayı Facebook'ta paylaşabilirsiniz:
Facebook'ta paylaş
0