Uyuþturucu mu dediniz!

06 Temmuz 2013 01:54 / 1022 kez okundu!

 


Daha sözün baþýnda Lice’de 18’indeki bir gencin kurþunlanarak katledilmesi üzerine hükümet cephesinden “Karakollarý istemeyip protesto etme eylemlerinde provokatif tavýr sergileme iþi uyuþturucu baronlarýnýn iþidir” sözünü duyunca, iþte dedim tam devlet tavrý.

Bir yandan Kürdistan’ýn her alanýna heronlarla, dað taþ güvenlik birimleriyle “hâkim olduðunuzu” cümle âleme beyan edeceksiniz! Öte yandan “habersiz kuþ dahi uçurtmadýðýnýzý” dillendirdiðiniz alanlar olan daðda bayýrda hint keneviri ve afyon sakýzý ekili olduðunu ve bunlarýn ekiminin de, rantýnýn da “örgüte ait” olduðunu dile getireceksiniz.

Uzaydan map ile, bilmem hangi teknoloji ile yüz metrekarelik alanýn imar tecavüzünü bile belgeleyip hesap soran bir devlet, nasýl olur da dað baþýndaki, kýrsal alandaki karakollarýn hemen yaný baþýndaki esrar tarlalarýný görmez! Hayret ki, ne hayret!

Ýþin açýkçasý bunca yýldýr basýnda yazýlan ve paylaþýlan paylaþýlmayýp da sadece konuþulan onca hikâyenin okuru ve kulak misafiri olduðum kadarýyla þunu bilir, þunu söylerim. Eðer bölgede uyuþturucu baronluðu varsa ki var. Bu baronlarýn bir tekinin bile kamu görevlilerinin ortaklýðý, ya da göz yummasý olmadan bir tek gram uyuþturucuyu bölgeden dýþarý çýkartamayacaðýný ve bölgede ya da baþka diyarlarda pazarlayamayacaðýný bunca yýlýn görgüsüyle bilenlerdenim.

Bu bilgilenmemin sayýsýz örneklerini yine narko-kriminal yargýya yansýmýþ ya da haber ve kitap düzeyinde kalýp yansýmamýþ bilgilerden biliyorum / biliyoruz.

Mesela çarpýcý bir örnektir. Hollanda’da ömür boyu hapis cezasý nedeniyle hapis yatan Hüseyin Baybaþin’in yazar Mahmut Baksi’ye birebir anlatýlarýndan oluþan kitabý “Teyrê Baz” yukarýdan aþaðýya ya da tersine prizmatik bir þekilde uyuþturucu iþinin devlet, mafya, siyaset ve bürokrasi çarký içinde nasýl bir döngü ve paylaþým çerçevesinde yürüdüðünü anlatýr.

Ha! Bir de unutmadan 1990’lý yýllarla birlikte Kürdistan’dan yaþanan büyük ve zorunlu Kürt göçü ve binlerce boþaltýlmýþ köy, bölgenin insansýzlaþmasýný beraberinde getirdi. Sonra kimi korucular, “malum ortaklarý” ile birlikte uyuþturucu iþine de bulaþtýlar. O boþaltýlan köylerin arazilerine eðer Tanrý kenevir tohumunu serpmediyse sahi sizce o boþ ve yasak güvenlikli bölgelere kim uyuþturucuyu ekti ki!

Kürt siyasetinin devlet ve hükümete hitaben yüksek sesle ve de kitlesellikle “Hükümet, adým at” demesini; “uyuþturucu” gerekçelendirilmesi hatta “provakasyon” gerekçelendirilmesi dâhil siyasal iktidarýn öteleyerek görmezden gelmesi, siyasetin diliyle tek kelimeyle aymazlýktýr.

Gerekleri henüz yerine getirilmemiþ olsa da, dili henüz ýslah edilmemiþ olsa da, hatta daha da ileri giderek henüz söylem düzeyinde kaldýðý aþikâr olsa da; adýna “Barýþ, birlikte yaþama ve çözüm süreci” denilen mekanizma gündemden düþmüþ deðil. Çünkü sayýn Öcalan sürecin “kaygýlý” olunsa dahi hâla yürüdüðünü söylüyor. Gerillalarýn geri çekilme yürüyüþü devam ediyor. Çatýþmasýzlýk hali kimi ölümlü ve elbette hesabý ödenmesi gerekli “yol kazalarýna” raðmen hâla devam ediyor.

Kalýcý barýþý kurumsallaþtýrmak, gündelik hayatta siyaseten “öne çýkma” ya da söylemi veya eylemi ile karþýtýna “baskýn çýkma” dil ve davranýþlarýndan çok daha anlamlý ve kýymetli bir iþtir. Bu hükümet açýsýndan da Kürt siyaseti açýsýndan da böyle olmak durumundadýr. Bu iliþki aðý içinde Kürt halký ve Kürt siyaseti maðdur benliðin tarafýdýr. Dolayýsýyla Kürt siyaseti, Hükümetten saðlam adým atmasýný beklemek ve diliyle, davranýþýyla sürece uygun davranmasýný talep etmek hakkýna sahiptir. Hükümetin “süreci provoke ediyorsunuz” gibi ucuz söylemin ardýna mevzilenerek, sürecin tahribinden medet ummaya yeltenmesinin anlaþýlýr tarafý yoktur.

Kürtler sürecin baþýndan beri en tepedeki þahsiyetlerinden baþlayarak, Sayýn Öcalan baþta olmak üzere, Sayýn Murat Karayýlan ve Sayýn Remzi Kartal dâhil diðer bütün siyasal aktörleriyle süregiden çatýþmasýzlýk ve barýþ sürecinin tahrip edicisi olmayacaklarýný yüksek sesle dile getirdiler / getiriyorlar.

Evet dile getiriyorlar da! Bunun bir de kitle boyutu var. Orta yerdeki çýplak sorudur: Eðer Kürt siyaseti kitlesine hâkim olmasaydý, bu süreç bugüne kadar sürecin baþladýðý tarihten bu yana hükümet tarafýndan henüz hiçbir adým atýlmamýþken kazasýz belasýz yürüyebilir miydi? Sanýrým bu opsiyonu hükümet çevreleri fark ediyordur! Etmiyorlar da, sade “kendi baþarýlarý” gibi algýlýyorlarsa sahiden ciddi bir “saflýkla” karþý karþýyadýrlar, söylemeliyim.
Gezi Parký eylemlilikleri; Türkiye çapýnda hükümeti-devleti ciddi ölçülerde “kendine getirme” eylemleriydi. Türkiye’nin batý yakasýnda sýradan bir “beyaz Türk”ün dahi onlarca yýldýr Kürt’ün katmerlisini yaþadýðý savaþ halinin aslýnda görünmeyen yüzünün ne olduðunu sahiden öðrenmelerine sebep oldu. Öðrenirken de Kürde hak verme hakkaniyetini de beraberinde getirdi. Bakýn Lice’de katledilen onsekiz yaþýndaki Medeni Yýldýrým için Ýstanbul dâhil batý yakadaki þehirlerde de ilk kez bunca tepki oluþtu. Bu Gezi eylemliliðinin artýsý olarak okunmalý.

Þimdi, tam da bu süreçte, hükümet sahiden önümüzdeki günlerde provokasyon, uyuþturucu baronlarý falan filan bahanelerinin ardýna sýðýnmadan “adým at”mak ve “çözüm paketleri” çýkarmayý geciktirmeden hayata katmak zorunda. Hem de çok acil. Baþka da bir seçeneði yok.


Þeyhmus DÝKEN

06.07.2013

 

Bu yazýyý Facebook'ta paylaþabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaþ
0
Yorumlar
Uyarý

Yorum yazabilmek için üye olmalý ve oturum açmalýsýnýz.

Eðer sitemize üye deðilseniz buraya týklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eðer üye iseniz oturum açmak için buraya týklayýn.