Kürt edebi mutfaðýnda misafirlik

23 Þubat 2013 01:40 / 1252 kez okundu!

 


Hazýr bin yýldýr beraber yaþayan iki halk; Kürtlerle Türklerin siyasal müzakere süreci yürütülüyorken; Kürt geleneksel ve sözlü organik kültürü için daha çok hassasiyet talep etmek en baþta biz entelektüellerin görevi olmalý.


Yavuz Ekinci'yi Batmanlý bir dostumun haberdar etmesi üzerine Meyaser'in Uçuþu'ndan baþlayarak Sýrtýmdaki Ölüler, Bana Ýsmail Deyin, Tene Yazýlan Ayetler ve en son Cennetin Kayýp Topraklarý kitaplarýný okuyarak tanýdým.

Daha ilk metinlerinden baþlayarak "Ýyi bir edebiyatýn ayak seslerini hissettiðimi" kendisine ve edebiyat okuru dostlarýma dillendirdim. Zaten iyi edebiyatýn okurunun da farkýnda olduðu, budur. Edebiyat Ödülü sahibi olmak belirleyici olmayabilir ama daha iþin baþýnda iken kendisine layýk görülen Haldun Taner, Yunus Nadi Öykü ödülleri gelecek vaat eden edebiyat için göstergeler.

Son Romaný Cennetin Kayýp Topraklarý'ný* henüz okudum. Farklý bir okuma olduðunu hemen ifade edeyim. Kendi adýma, birebir tanýdýðým þahsiyetlerin kitaplarýný okuduðumda çoðu kez "taraf" olarak okuma yaptýðýmý ve daha içselleþtirerek kitaplarýný okuduðumu hemen vurgulamalýyým. Yavuz Ekinci okumalarýmda da ilk kitabýndan beri bu böyle oldu. Ama buradan tanýmadýklarýmý es geçtiðim anlaþýlmasýn.

Ekinci'nin son kitabý, "Cennetin Kayýp Topraklarý" romanýný okurken daha ilk sayfalarda adeta bir çapak gibi gözüme batan (18 ve 19. Sayfalar. Ki 240. sayfada da ayný ifade kullanýlmýþ) "Gece Adamlarý" ifadesini görünce eyvah dedim. Kürtçede cinler, periler anlatýlýrken kadýn cinlere Pîrebok, Sibatok, erkek cinlere de Mêrê Þevê derler. Hatta kimileri cinlerin, perilerin adlarýný telaffuz etmemek için "Bizden Ýyiler" kavramýný da kullanýrlar. Bu kavramýn asýl olarak Kürtçede ifadesini bulan hâli "Ên ji me çêtir", yani ez cümle Türkçedeki karþýlýðý "Ýyi saatte olsunlar"dýr. Daha ilk sayfalarda "Gece Adamý / adamlarý" kavramý ile karþýlaþýnca Yavuz'u aradým. "Keþke Kürtçesini yazsaydýn, altýna da açýklayýcý bir dipnot olarak Türkçesini koysaydýn" dedim. Yavuz'un yanýtý, rahatsýzlýðýmý doðruluyordu; önce öyle düþündüðünü, sonra vazgeçtiðini ifade etti. Oysa Kürt geleneklerini ve söylenceleri ile sözlü kültürünü bilmeyen sýradan Türk(çe) okurunun "Gece Adamý" kavramýný okuduðunda soracaðý soru basittir; "Gece Adamý" nedir, ne demektir? Gündüz adamý da var mýdýr acaba, gibi...

Yine sayfa 216 ve 217'de Ekinci, "Damat Aðacý" diye bir kavram kullanmýþ.

Daha önce yine ayný coðrafyadan Batman Kozluklu yazar, Abdullah Kaya'nýn Ýletiþim Yayýnlarý arasýnda 2002'de yayýnlanan "Hêvriz Aðacý" kitabýndan okur hatýrlamalý. Kürtlerde "Dara Zavatîyê" diye bir gelenek var. Gelinin baba evinden damat evine getirileceði gün Garzan bölgesi (Batman-Kozluk-Sason üçgeni) ormanlarýnda yetiþen çama benzer iðne yapraklý Hêvriz Aðacý diye bir aðaç evin giriþ kapýsýnýn üzerindeki dam'a (çatý) yerleþtirilir. Aðacýn dallarý kuru yemiþler, meyveler ve delikli halka þekerleri ile süslenir. Aðacýn tepe dalýna da kafasý kesilmiþ ama tüyü yolunmamýþ bir horoz baðlanýr. Gelin kapýdan girinceye kadar düðün konuklarý o aðacýn etrafýnda oyunlar oynar gowend (halay) çekerler. Gelin elindeki su dolu testiyi yere vurup kapýdan adýmýný yeni evine atýnca düðün konuklarý aðaca saldýrýr. En çok yemiþ toplayan takdir görür. Aðacýn tepe dalýnda zor ulaþýlan yerdeki baþý kesilmiþ horozu kapan ise en namlý düðün konuðu olur. (Bknz. Hêvriz Aðacý. A.Kaya. 2002 Ýletiþim Yayýnlarý).

Bu denli saldýrýya uðrayan Dara Zavatîyê'nin halini artýk siz düþünün. Ýþte o aðacýn Kürtçe adýný birebir Türkçeye çevirdiðinizde "Damat / Damatlýk Aðacý" olarak çevirmek mümkün. Yine Kürt yaþam biçimini bilmeyen Türk(çe) okurunun "Damat Aðacý" kavramýndan anladýðý acaba nedir, diye kendime sordum.

Okumamý bitirdiðimde diðer altýný çizdiklerime baktým.

"Mirküt" (Kürtçe-Tokmak), "süvari çocuklar", "þahmeran", "steteskop", "taso", (at binen) "çocuklarýn bacaklarýnýn arasýndaki atlar" gibi, kimi daha baþka ifadelerin ve cümlelerin ya tam yerine oturmadýðýný ya da doðru kullanýlmadýðýný veyahut metin içindeki kullanýmlarýnýn ziyadesiyle Kürtçeden çeviri koktuðunu, bu sebeple "sorunlu Türkçe cümleler" olmalarý nedeniyle editoryal müdahaleye de ayrýca ihtiyaç hissettirdiðini düþündüm.

Kitabýn okumasý bittiðinde "Cennetin Kayýp Topraklarý"nýn roman kurgusu içinde anlatýlan bütün hikâyenin Batman-Sason-Kozluk; özetle Garzan bölgesinde yaþanan, içinde Ermeni soykýrýmýndan tutun, Kürt Ýsyanlarýna ve yakýn güncel tarihin Kürt siyasal mücadelesine varan ve tümüyle Kürdi hayatýn kolajý üzerinden yapýlan Türkçe edebiyat olduðu gerçekliði ile bir kez daha karþýlaþtým. Bu edebiyatýn asli öðesi, Kürtçe düþünen ve hikâyesi tümüyle Kürdi olan bir coðrafya sakinliði. Roman okunduðunda Kürt okur bunu zaten fark ediyor. Sorgulanmasý elzem olan, Türk okurun ne düþündüðü!

Yazýp yazmamakta tereddütlerim vardý. Ama Yavuz Ekinci gelecek vaat eden iyi bir edebiyatçý olduðu için, yol açýcý olacaðýna inandýðýmdan bu satýrlarý yazmaya karar verdim.

Kürt geleneksel kültürü, adeta deryayý umman! Herhangi bir dengbeji (Kürtlerde sadece sesle musiki yapan söz ustalarý) bir süre dinleyin ve sonra oturup o dinlediklerinizi edebiyatýn sihirli diliyle Türkçeleþtirip yazýn, sýradan Türk(çe) okuru zaman tüneline girmiþçesine gaipten gelen edebi sesleri duyar gibi çarpýlabilir.

Yavuz Ekinci'nin romanýndan kasýt bu deðil. Ekinci, elbette kendi kültüründen beslenmiþ, kimilerine göre edebiyatçýnýn görevi bu olmamalý dense de; otuz küsur yýldýr süren Kürt siyasal mücadelesine romanýnda Kürdî taraf'tan perspektif oluþturmuþ, ama ciddi hatalar da yapmýþ. Editörü de bu ayrýntýyý nedense fark etmemiþ.

Týpký Zülfü Livaneli'nin Serenad romanýnda, romanýn hikâyesinin ana kurgusunun geçtiði 2011 Ýstanbul'unda Ýstanbul polisinin artýk "Beyaz Reno" kullanmadýðýný dikkatli okurun bildiðini, ama hem yazarýn hem de Livaneli'nin editörünün Ýstanbul polisine 2011 yýlýnda"Beyaz Reno" kullandýrarak atladýklarýný fark ettiðim ve edebiyat okurunun da fark edeceði gibi.

Demem o ki; Kürt Edebi Mutfaðýndan beslenerek edebiyat yapýlýyorsa (kendine ait cümlelerle edebiyat yapan Fransa'da yaþayan Adýyamanlý Þeyhmus Daðtekin'in "Varlýðýn Öteki Yüzü" kitabý bu beslenmenin edebi örneklerinden) bu mutfaðýn ruhu zedelenmeden bu zengin ve bakîr mutfaktan beslenmenin hakký teslim edilerek edebiyat yapýlmak durumunda. Ki bu ülke halklarý; Türkler, Kürtler, Ermeniler ve sayamadýklarým cumhuriyet boyunca egemenlerce uygulanan Kürde ve diðer halklara dair ret ve inkârlara raðmen hala birlikte yaþýyorlarsa edebiyatýn ve kültürün bu tanýma ve anlama ritüelinde önemli rol oynayacaðýna inananlardaným. Buna inandýðým için de konuya dikkat çekiyorum.

Okur, Kürt gelenekleri ve yaþam biçimi ile ruhi þekillenmesinden kaynaklý motifleri Türkçe okuyacaksa, bunun Kürdi kaynaðýný çok iyi bilecek ki; ne türden zengin kültürle yüzyýllarca yaka yakaya, komþu olarak yaþamýþ ama fark etmemiþ / edememiþ hatta ettirilmemiþ anlasýn. Ýþte edebiyatçýya düþen kendi özgün edebiyatýný yapar, yazar, kurarken bir yanýyla da edebiyatýn diliyle bu farkýndalýðý hissettirmek olmalý. Yoksa egemenin diliyle daha çok boðuþuruz.

Hazýr bin yýldýr beraber yaþayan iki halk; Kürtlerle Türklerin siyasal müzakere süreci yürütülüyor ve hikâyeleri neredeyse yüzyýldýr yok sayýlarak Türkleþtirilmeye üstün gayret gösteriliyorken; Kürt geleneksel ve sözlü organik kültürü için daha çok hassasiyet talep etmek en baþta biz entelektüellerin görevi olmalý...

Son söz olarak þunu tekrar etmem gerekir ki; Yavuz Ekinci benim için gelecek vaat eden kýymetli bir edebiyatçýdýr. Onun üzerinden, edebiyat dünyasýnda gelecekte olasý tehlikelere tümüyle Kürt edebi ruhuna hassasiyetim nedeniyle 21 Þubat Dünya Ana Dili Günü'nde dikkat çekmek istedim, meramým budur.

* Yavuz Ekinci, Cennetin Kayýp Topraklarý, Doðan Kitap, 1. Baský, Eylül 2012 Ýstanbul.


Þeyhmus DÝKEN

21.02.2013, Dîyarbekir

 

Bu yazýyý Facebook'ta paylaþabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaþ
0
Yorumlar
Uyarý

Yorum yazabilmek için üye olmalý ve oturum açmalýsýnýz.

Eðer sitemize üye deðilseniz buraya týklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eðer üye iseniz oturum açmak için buraya týklayýn.