Emniyet müdürünün vicdaný!

20 Ekim 2012 00:48 / 1168 kez okundu!

 


Kürt halký son otuz yýldýr kendilerine karþý yürütülen kirli savaþýn içinde çok serencamlar yaþadý, çok badireler atlattý ve çokça bürokratla yüzleþti.

Þefkatle yaklaþtýðýný söyleyeni de, vicdanlý olduðunu savlayaný da kendi inisiyatifleriyle davranmadý. Hemen tümü sýnýrlý da olsa kiþisel dostluklarý hariç tutulmak kaydýyla, Ankara'nýn memuru o memuriyetin politik kararlarýnýn uygulayýcýlarý olduklarýný hiç ama hiç unutmadýlar.

Görünürde halka þefkat elini uzatma edasýnda olan, sokaktaki vatandaþla muhabbet edebilen görüntüler sergileyenler oldu ise de genel politika, Cumhuriyetin Kürt Yurttaþlarýný potansiyel suçlu olarak addeden tavýr ve ruh halleri hiç deðiþmedi. Çokça örnek olarak gösterilen 1990'lý yýllarýn Diyarbakýr Emniyet Müdürü Ali Gaffar Okkan da böyle bir müdürdü. Ciðercide, kahvecide, seyyar satýcýda, amigoda gecenin geç bir saatinde kendisine ulaþmalarýnýn mümkünatýnýn simgesi telefon numarasý kayýtlýydý. Ama herhangi bir toplantý ya da etkinlikte dönemin seçilmiþ Kürt siyasal aktörleri ya da parti yöneticileri ile mesafeli durmak, hatta tokalaþmamak, onlar yokmuþ onlarý görmüyormuþ gibi yapmak "müdürün" edasýydý. Sokaktaki vatandaþla "bað" var gibiydi ama halkýn seçilmiþ siyasal temsilcileriyle kesinkes iliþkinin zerresi yoktu. Hatta tavýr alýþ vardý. Yani devletin, Kürtlerin seçilmiþ siyasal temsiliyetini "terörize etme, terörist" addetme tavrý Gaffar Müdürde de vardý.

Ama derin devletin kýrýlma noktasýnýn çatýþtýðý çizgi onu, Gaffar müdürü derin güçler tarafýndan katletmeye, öte yakaya yollamaya yetti.

Yakýn günlerde halkýn gerilla diyerek evlatlarý saydýklarýna yine "terörist" diyerek ama bu kez alýþýlmýþýn dýþýnda "Teröriste aðlamak"tan söz eden bir yeni dönem bürokrat müdürle karþýlaþtý kamuoyu.

Halk bu söylemin yabancýsý deðildi. Ankara istemez ise, hiçbir müdürün dilinin farklý bir söyleme evrilemeyeceðini biliyordu halk. Ama konuþuyordu iþte Diyarbakýr Emniyet Müdürü.

Doðrusu farklý bir ruh halinin tezahürünün yansýyan yüzünün içinde olunduðu bir gerçeklik. Bir taraftan siyasi arenada iktidara ortak olmaya soyunanlarla, iktidarý elinde sýký sýký tutanlar arasýnda genel politikalardan gündelik politikalara varýncaya kadar ciddi kapýþmalarýn ve hesaplaþmalarýn olduðu artýk aþikâr. Bunun emniyet dahil güvenlik birimlerindeki tavýr alýþlara kadar yansýdýðý da biliniyor. Ve bu durumda ister istemez Diyarbakýr Emniyet Müdürünün "aðlatýsý", Tunceli Emniyet Müdürünün "kafa tokuþturan" polisler yerine "Alevi polisler" istemesi iktidar talepkarlarýnýn yeni politikalarýnýn güvenlikçiler üzerinden yansýyan tavýr alýþlarýna delalet ettiðini söylemek sürpriz olmamalý, bu madalyonun bir yüzü.

Ama madalyonun asýl ve çarpýcý yüzü de þu ki; artýk bir müdürün, polis þefinin "þefkat eli"nin Kürt tebaaya uzanmasý kesmiyor. Çünkü Kürt meselesinin çözümsüzlüðü artýk þehirleri yaþanabilir kýlmanýn, insan gibi davranmanýn yanýnda devlet politikasý olarak yepyeni bir dil oluþturmakla mümkün olmasý gerektiði noktasýnda kilitlendiðini de kavramaktan geçiyor.

Vurgulanmalý ki devlet ve hükümet böyle bir noktada deðil. Kürt meselesinde hâla þiddetin politikasý ile baþarýlý olunabileceðine endekslenilmiþ. Sýnýr ötesi kara hava operasyonlarý, çatýþmalý halin yayýlarak süregenleþmesi ve en mühimi de "aðlatýsýna" dahi devletin en üst kademesinden yüksek perdeden tahammülsüzlük. Dilin ve politikanýn kaba hali bu.

Ýyisi mi bu mecrada Diyarbakýr Emniyet Müdürü de dahil Ankara'nýn memurlarý hele hele "güvenlikçileri" bu nevi devletin en üst düzeyindekilerin kararlarýna mazhar politikalara girmemeli. Elbette sözleri insani ve anlaþýlýr. Ama o sözlerin politik arka planýnýn devlet ve taraflar üzerinden ancak çözüme kavuþabileceðini kendilerini aþacaðýný bilmeliler.

Peki yönettikleri mekanlarda baþkaca yapabilecekleri yok mu?

Elbette var. Örneðin Diyarbakýr son yirmi yýl içinde nüfusu üçe katlanmýþ bir durumda. Uyuþturucunun sokaklarda okul çocuklarýna köþe baþlarýnda satýldýðý herkesin dilinde, þehrin þehir olmaktan kaynaklý gündelik sorunlarý had safhada, eðitim, saðlýk, hýrsýzlýk, kapkaç gibi. Ýþte asýl bu noktada siyaset dýþýnda ama devlet siyasetinden kaynaklý asayiþe dair rutin iþlerin müdahilliði asýl "aðlamak" isteyenlerin görevi diye düþünüyorum. Çocuklarla, gençlerle oynayan mafyatik çetelerin peþine düþmeli "müdürüler". Kürt siyasetçileri ile meseleyi hâl yoluna koymanýn yöntemsel çözümünü devletin Ankara'daki seçilmiþlerinin kararýna býrakmalý. Yoksa o müdürleri bölgeye tayin eden siyasi irade o sözlerin ardýnda durmaz ise-ki durmadýðý hemen netleþti-sözlerin zerre kadar kýymeti kalmýyor, ayrýca inandýrýcýlýðý da olmuyor. Sadece bölge halkýnýn nezdinde bir kez daha "Müdürüne güvenmeyen bir devlet nasýl bu meseleyi çözecek!" diye orta yere kaba hatlarýyla bir soru daha sorulmuþ oluyor...


Þeyhmus DÝKEN

20.10.2012

Son Güncelleme Tarihi: 20 Ekim 2012 15:57

 

Bu yazýyý Facebook'ta paylaþabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaþ
0
Yorumlar
20 Ekim 2012 13:38

Ýffet Diler

Bir söz bazen hesaplý baþka yerlere taþkýnlýklara götürüyor insanlarý. Yöneticiler en salgýn halleriyle konuþtuklarýnda muhalefeti de iktidarý da ortaklaþýyor. Ýnsanî gibi gözüken niceleri "bizi" geçiþtirme telaþýnda. Bir cümle onaracaksa Ankara'nýn doðusunu durdurmaktan yanaymýþçasýna yapmaktan caysalar!..

Uyarý

Yorum yazabilmek için üye olmalý ve oturum açmalýsýnýz.

Eðer sitemize üye deðilseniz buraya týklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eðer üye iseniz oturum açmak için buraya týklayýn.