Ardı ardına havai fişekler

10 Haziran 2008 14:52 / 1362 kez okundu!

 

Baharı seviyorum. Çocukluğumdan beri. Renklerin coşkunluğu kadar kızıla dönüşmesi aynı heyecanı yaşatıyor bana. Biri yaz biri kış demek olsa da yaşadığım kentlere dair fotoğrafları, sesleri getiriyor acısıyla tatlısıyla. Hayat böyle bir şey...

Güzelbahçe'ye taşındığımızdan beri balkonun hemen yanındaki çam ağacı yaşamakla ilgili sevinçlerin en güzelini bırakıyor her uyanışımda. Çamlar hiçbir zaman yüzünü değiştirmez. Öyle sanıyordum meğer değilmiş. Öğrenmenin, tanık olmanın sonu yok. Kuşlar aralarında sohbet ederken bizimki sarmaşıkla, kumrularla pek mutlu olduğundan mıdır nedir filizlerini gökyüzüne gönderivermişti güzelim Nisan ayında. Niye iltifat ediyorum şu gelincik ayına?



İzmir'de farklı bir koşuşturma yaşanır o günlerde. Fuarın hangi kapısından girerseniz girin adımlarınız kendiliğin buluverir adresini. Koridorlarında ufacık adımlar koşuşturur. Mis gibi kâğıt kokar ortalık. Kalemler, sözler, eski tanışlar, yeni sayfalar, yorgun bakışlar aynasını arar gibidir kitap fuarı'nda. Öyle şatafatlı havai fişekler patlatılmaz. Zaten onca ağacın, börtü böceğin içinde kim kime caka satacak. Herkes bilir diğerini, anlar satırların içine nakşedilmiş mürekkep yolcularının öykülerini. Anlamasa bile zengin kitaplığının kenarına iliştiriverir. Bir gün meraklısı gelir alır elbet. Ne dersiniz? Bu sene afişteki o kıvrımlı kabuğun içinde Ege'nin fısıltısından başka şiir çocuklar gökkuşağı olup Yamanlar'da, manolyaların yapraklarında, körfez vapurlarının denize yansıyan gölgesinde kâh çizgi oldular kâh saklambaç...



Hep güzel değil tabii..Korku var işin içinde. Oturduğumuz yer iki ayrı okula ve kahvaltı salonlarından birine de ev sahipliği yapmakta. Salonun toprağında çam ağaçları rüzgârla oradan oraya dans edip durur.Gölgelerinde sevgililer, yeni evlenecek olanlar, dargınlar ve kaçaklar konuk olurlar. Sürpriz olur da mevsime kanıp yağmur yağıverirse o kokuyu hayal edin lütfen. Yeni doğmuş bir bebek kadar masum. Düşünsenize hiçbir şey yapmadan hatta belki dokunmadan gövdesine, ağaç size en serin, sırdaş günlerden birini armağan ediyor. Talih! Hayır demezsiniz eminim...



Ne kadar güvenli değil mi?..Görünenle yetiniyorsanız evet. Oysa başka bir gerçek var. Okul kapanışları yaklaştıkça, nikâh, düğün törenleri gereksiz hatta mümkünse çok ama çok farklı kılınmaya çalışıldıkça işin rengi değişiyor. Diyeceksiniz ki itfaiye tam dibinde "sus" artık. Mümkün mü? Asla!...Korku böyle bir şey işte. Ya yanarsa?... Zaten iki yıldır komşunun manzara hevesi nedeniyle budamadan kurtarmaya çalışmaktan annem iyice sinir sahibi olmuş durumda. Neredeyse ağaçla uyuyup uyanıyorsunuz. Yatak odasının içine giriyor diye pek mutlu kadın. Balkonuna oturduğunda ona konan kuşlarla senden fazla sohbet ediyor. Kime ne demeli. Dilekçe? İyi de havai fişeklerin dansı için gerekli makamlardan izin almak gerekmiyor mu? Hani bitecekti tüm bu sonradan görme hareketler.



Sahi bizim çam yanmadan sonlanır mı işkence?...Yarın yine nöbetim var. Şu dansöz şarkısını dinlemeden uyusam. Karşımızdaki okulun mikrofon sahipleri bağırmadan konuşsalar ne olur?...Öğrencilere öfkelenmeseler örneğin. O çamı yakmasanız. Köpekleri, Boncuğu, Minnoşumu, Karanfilimi gecenin bir vakti korkudan pencerenin camına yapıştırmasanız. Anlaşılmaz mı ne kadar iyi, mükemmel, muhteşem, bir tanecik&aman da aman olduğunuz?



Kızmayın canım...Saygılarımla...

İffet Diler

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.