Sivil Toplum ve Birey

15 Haziran 2019 17:29 / 955 kez okundu!

 

 

Adı üzerinde sivil toplum, malumunuz dünya bir değişim ve gelişim içindedir. Dolayısıyla insanoğlu aklını ne kadar rantabl kullanırsa hayat kalitesi ona göre artar.

Hakikat şu ki, kişi siyaset ve bürokrasi alanında çalışıyorsa ondan verimli bir şeyler ortaya koymasını bekleyemezsiniz.

 

****

 

Sivil Toplum ve Birey

 

Adı üzerinde sivil toplum, malumunuz dünya bir değişim ve gelişim içindedir. Dolayısıyla insanoğlu aklını ne kadar rantabl kullanırsa hayat kalitesi ona göre artar.

Hakikat şu ki, kişi siyaset ve bürokrasi alanında çalışıyorsa ondan verimli bir şeyler ortaya koymasını bekleyemezsiniz.

Siyasetçi konumunu korumak ya da bir basamak daha ilerlemek için çalışma çaba içindeyken, bu yol güzergahına sıkıntı oluşturma ihtimali olan işlere bulaşmamaya, bu sahaya girmemeye gayret ediyor. Hatta bazı nitelikli insanların yanında görünmekten dahi çekiniyor. Hayata bu tarz bakan bir kimseden her şeye rağmen doğruda diretmesini bekleyebilir misiniz?

Ayrıca demokrasisi gelişmiş birçok ülkede de böyle değildir. Daha çok asıl işinden çok rant ve menfaat peşinde olan siyasetçiler bu zayıf duruşla siyaset yapıyor.

Bürokrat ise kendisine verilen görev dahilinde titizlikle çalışan, ama yasa, tüzük ve yönetmelik dışına çıkmamaya gayret eden, hatta öyle bir yetkisi dahi olmayan kimsedir. Bunda da sıra dışı bir performansla çalışmasını bekleyemezsiniz.

Peki elimizde ne kaldı? sivil toplum. Aslında vatandaşların nerdeyse % 90’ı sivillerden oluşuyor. Dolayısıyla bu konuda fikir üretecek, sesini yükseltecek, siyasetçiyi de, bürokratı da yönlendiremeye çalışacak olan yine sivillerdir. Ne hikmetse hizmetkar sınıfı olan siyasetçi ve bürokratlar vatandaşa afra tafra yapıyor.

Bunu fark eden toplum; Sivil Toplum alanı diye bir alan açmışlar ki, bu konuda çalışmalar yapabilsin, ufuk açıcı fikirler üretsin.

Sene 2010 İslam İşbirliği Teşkilatı toplantısındayız, o zamanki adı İKÖ idi, STK’ların önemi ele alındı. KKTC eski başbakanlarından Hakkı Altun dedi ki, bir gün Rauf Denktaş beni çağırdı ve dedi ki, “Hakkı bey biz günlük siyasi meseleler üzerinde politik bir duruşla hayatımızı sürdürüyoruz, gerçek işimizi yapamıyor, yarınımız için doğru, elle tutulur bir değer üretemiyoruz. Hele bu konuda kapasiteli vatandaşlarımızdan bir kesim insanları bir araya getirelim, bizim için fikir üretsinler, akıl versinler.”

Demek ki siyaset ve bürokrasinin varlığı hayata kalite katmak, var olan sorunları çözmek, ileriye dönük yararlı şeyler yapmaya yetmiyor.

Tabi sivil toplumcu olmanız için de bazı vasıflara sahip olmalıyız.

Malum derneklerin tüzüğü gereği genelde iki yılda bir olmak üzere yeniden yönetim seçimi yapılır. Eğer bir dernekte başkan hep aynı kişi ise, ona mesafeli durmak lazım.

Mesela geçende Diyarbakır Kalkınma Meclisi'ni kurma çalışmasını yaparken bir kişinin ismi dile geldi, bir de baktık ki yıllardır bir derneğin başında o var, dernek ne büyüyor ne küçülüyor, sadece bundan dolayı o isim Kalkınma Meclisi'ne uygun görülmedi.

Bir başkasının adı dile geldi, bir derneğin seçiminde usulsüzlük yaptığı için o da uygun görülmedi,

Bir başkasının adı dile geldi, mesleğinde yaptığı yanlışlıklar yüzünden Meclise layık görülmedi…ve selam.

Yani Sivil toplum üyeleri yöneticileri, vatandaşlık katsayısı bakımından iyi bir karneye sahip olmaları gerekir.

Kamu menfaatini şahsi menfaatinin üstünde tutacak kimseler ancak Sivil Toplum Kuruluşlarına yararlı olabilirler.

Ben şimdiye kadar 20-25 sivil toplum kuruluşuna üye, yönetici yada destekçi oldum, birkaç tanesi hariç hepsinden de memnun olduğumu söyleyebilirim.

O sıkıntılı olanlardan biri takriben 15 yıl önceydi bir derneğe üyeydim, dernek güzel çalışmalar da yapıyordu. Bir de baktım ki dernek başkanı 10-15 bin para iş kur üzerinde aldığı kurslardan cebellezi yapmış, bunun üzerine istifa etmek durumunda kaldım.

İkinci biri Mazlum-Der çözüm sürecinde çok kontrolden çıktı, öyle ki tribaşkanlık modeline terfi etmiş, YDG-H şehir yapılanmasını savunacak düzeyde bir eksen kayması yaşadı ve ben fiilen Mazlum-Der’den ayrılmak durumunda kaldım.

Üçüncüsü bu sene iyi niyet ve hoş heveslerle oluşan Gönül Mimarları İnisiyatifi üyelerden birinin inisiyatifin istişaresinde dominant davranması ve inisiyatifin ana ekseninden kayarak vitrinlik işlere yönelmesi oradan da ayrılmama sebep oldu.

Arkadaşlar şaka bir yana, eğer siz Sivil Toplumcu olmak istiyorsanız, şu üç şeye çok dikkat etmelisiniz.

- Aidatınızı vererek cebinizde harcama yapmalısınız,

- Zamanınızı vererek etkinliklerine bizzat katkınız olmalı

- Ayrıca bunun karşılığında bireysel beklentileriniz olmayacak,

Derneğinizin tüzüğü çerçevesinde çalışacaksınız, mesele budur.

Onun içindir ki, saygın bir alandır. Yukarıdaki hassasiyetlere dikkat etmediğiniz zaman Derneğinizin hayata katkısı olabilir.

Aslında bir derneğin yöneticisi olmak için yeteri kadar seminer aldırarak sertifika zorunluluğu getirmek lazımdır diye düşünüyorum.

Canı sıkılan 8-10 kişiyi bir araya getirerek dernek kurmamalı bence, ne dersiniz?

Şunu söyleyeyim toplumun arkasında güçlü bir sivil toplum yoksa Siyaset kamuyu talan eder, bürokrasi vatandaşı sıkıntı verir, militarist güçler de vatandaşa tokat atar, çık çıkabilirseniz bu maceralı hayattan.

Sahi siz kaç Sivil Toplum Örgütüne üyesiniz?

 

Eyüphan KAYA

14.06.2019, Diyarbekir

 

Son Güncelleme Tarihi: 15 Haziran 2019 17:39

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.