ForumSeçim Kürsüsü  Yeni Konu 

AKP, ABD'nin Büyük Ortadoğu Projesi İle İktidar Oldu

11 Temmuz 2007

editor

CHP İzmir 2.Bölge 2.Sıra Milletvekili Adayı Oğuz Oyan, "AB hedefimiz; Eşit koşullu, Ulus-Üniter-Laik Devlet ilkelerimize saygılı, tam üyeliktir..."



- Muhalefet parti olarak AKP'nin uzlaşmaz tavrını fark edip cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde kendilerini genel seçime gitme ya da uzlaşarak cumhurbaşkanı seçme konusunda daha ciddi önlemler alamaz mıydınız?

OYAN: Genel başkanımızın ağzından grup toplantılarımızda her siyasetçinin anlayacağı şıklıkta cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde genel seçim yapalım şeklinde iktidara çağrılarımız oldu. 2002'de azınlık oylarıyla oluşmuş bir irade meclisteki çoğunluğuyla 2014'e kadar görev yapacak olan cumhurbaşkanını belirleyecekti. Bu durum siyasi bir kaymadır ve yanlıştır. Genel seçime ikna etmeye çalışırken bir taraftan da uzlaşma çağrısında bulunuyorduk ama çok net bir yanıt geldi karşı taraftan; "Ben görüşmem." Bu yanıt üzerine uzlaşma yolunda atabileceğimiz başka bir adım yoktu. Bu andan itibaren de kendilerine hukuken anayasanın 102.maddesini hatırlatmaya başladık. Özal'ın cumhurbaşkanlığı seçimini öne sürüyor Başbakan, "Özal'ı seçerken bunu aradınız mı?" diyor. Özal'ın cumhurbaşkanlığına hem o zamanki DYP hem de SHP karşı çıkmışlardı. 1989'da Özal cumhurbaşkanı oldu ama o dönemde meclis kararlarını anayasa mahkemesine götürme kararı yoktu; o yüzden götürülemedi. Sonradan yapılan Anayasa değişikliği ile meclis ihlallerini anayasa mahkemesine götürebilir duruma geldik. O nedenle AKP'nin bu itirazı sağlam bir gerekçe değildir. Daha fazlasını yapmak siyaseti zorlamak olurdu.

"KUZEY IRAK MESELESİ, ABD-TÜRKİYE İLİŞKİLERİNİ ZEDELEYEBİLİR"

- Kuzey Irak'a askeri müdahale konusunda CHP ne düşünüyor?

OYAN: Aslında ABD'nin Irak'a müdahalesi olmadan Türkiye Kuzey Irak'ta bir güvenlik koridoru oluşturmalıydı. Irak'ta otorite sağlanana kadar dar bir alanda güvenlik koridorunun oluşturulması gerektiğini Aralık 2002'de genel başkanımız söylemişti. 2003 ilkbaharında ABD Irak'a müdahale yaptı. Bunu o zaman söylediğimizde yapmış olsaydık karşımızda ABD olmayacaktı. Bunu yapmadık; şimdi bunun sancısını çekiyoruz. Orada şimdi güvenlik koridorunun oluşturulması daha zor olur belki ama yine de o bölgede otorite sağlamaya ve PKK'nın barınmasını önlemeye yönelik tedbirleri almalıyız. O bölgeden insan sızmasının yanında önemli olan silah sızmasının önüne geçilmelidir. Sınırımızı korumak bizim meşru müdafaa hakkımızdır. ABD, PKK'yı terör örgütü olarak kabul etse de onları önlemek adına yeterince tedbir almadığı kanısındayız. Öyle anlaşılıyor ki Şii bölgeleriyle başı dertteyken bir de Kuzey'de başı derde girsin istemiyor. Gerek Amerika ve gerekse İsrail'in ortak savunma politikalarında o bölgede Arap olmayan, kendi güdümündeki Kürdistan Kürt devletinin, Ortadoğu politikasındaki çıkarlarına hizmet edeceğini düşünüyor diye algılamak mümkün. Bir başka önemli mesele de PKK uzantısından Türkiye'nin içişlerine karışan ve Türkiye içindeki terörü destekleyen Kuzey Irak yönetimi söz konusu olursa, bunun Türkiye Amerika arasındaki ilişkilerde ileri derecede güven kaybına yol açacağıdır. Amerika bu konuya özellikle dikkat etmelidir. AB'nin de bu konuda bizim hassasiyetimize çok dikkat etmesi gerekir. Türkiye'nin böylesi bir coğrafyada, Avrupa tarzı bir federatif yapıyla, kendi üniter yapısını koruması mümkün değil. Dolayısıyla yapılanları en iyimser şekliyle değerlendirirsek AB'nin yönlendirilmemiz konusundaki baskıları Türkiye'nin bu duyarlılıklarını bilmemek anlamına gelir. Daha kötümser yorumla baktığınız zaman ise Türkiye'nin bugünkü boyutlarının AB'ni rahatsız ettiğini çıkarmak mümkün. AB üyesi olmadan, olması noktasında hiçbir taahhüt nokta yokken, hem de çok zor bir coğrafyadayken böyle bir dış zorlamayla karşı karşıya kalırsa Türkiye buna karşı sesini yükseltmeli midir? Hayır. Türkiye, AB'ne "Buraya kadar, bundan sonrasında benim iç işlerime karışma" diyebilmelidir.

"İRAN'A YAPILACAK MUHTEMEL SICAK MÜDAHALEYE DAHİ KARIŞAMAYIZ"

- İran'ın nükleer silah gücüne eriştiği, erişeceği yolunda muhtelif kaynaklarda haberler var. Irak'tan bir şekilde çıktığı takdirde ABD'nin muhtemel operasyonunun da İran olacağı varsayımından hareket edersek CHP bu konuda nasıl bir strateji izler?

OYAN: İran'ın nükleer silah sahibi olup olmayacağını bilmiyoruz ama nükleer santral yapımını sürdürüyor. İsrail'in nükleer güce sahip olduğu bu coğrafyada doğu komşusunun da nükleer silaha sahip olması Türkiye'nin kendi güvenliği açısından sıkıntı yaratacağı doğaldır. Bizim İran'a karşı etkin bir müdahalede bulunmamız doğru olmaz. Uluslar arası, birleşik devletler üzerinden gelecek müdahalelere Türkiye de katılabilir ama bunun İran'a sıcak bir müdahaleye dönüşmesi asla düşünülmemelidir. Yüzyıllardır sınırlar değişmeden dostluk içinde yaşadığımız bir ülkeyle sıcak bir çatışma içine girmemiz asla düşünülemez. Türkiye üzerinden ve güçlerimiz kullanılarak başka güçlerin İran'a müdahale etmesine de Türkiye'nin evet dememesi gerekir. Çünkü o zaman biz İran'a saldıran ülke durumuna düşeriz. Bu çok hassas bir konudur. Türkiye bir bölge gücüdür; sınır komşularının bu silahlanmada vardığı noktayı bir şekilde izlemek zorundadır. Bu durdurulamaz bir süreç ise ve çok sayıda koşula bağlı olarak Türkiye de nükleer güç olmaya adım atmalıdır. Atık sorunu henüz çözümlenememişken, güvenlik teknolojileri de yeterli değilken ben şahsen nükleer enerji kullanımına bile karşıyım. Ama kendi bölgesinde Türkiye'nin böylesi bir tehdit altında sürekli kalmasını savunmak ta mümkün değildir.

"1 MART TEZKERESİNE İTİRAZ EDİŞİMİZDE HAKLI OLDUĞUMUZU GÖRDÜK"

-Yakın tarihte yapmış olduğunuz Güney Doğu seyahatinizde ABDnin bu bölgemizdeki etkilerini nasıl değerlendirdiniz?

OYAN: ABD'nin Güneydoğu'da, Adana konsolosluğu üzerinden, bazı sivil toplum kuruluşlarının kongrelerine dahi katılacak, karışacak kadar bu işle ilgili olduklarını gördüm. Bu bize 1 Mart 2003 tezkeresinin reddedilmesinin ne kadar haklı olduğu hatırlattı. 1 Mart 2003 tezkeresi geçseydi bunun sonucunda Türkiye Irak'a girip de işte Kuzey Irak'ta yer mer tutacak durumda değildi. O tezkerenin içeriğine baktığınız zaman 65 bin tane Amerikan askeri Türkiye'nin güneyine gelecek, oradan yeni bir cephe açılacak, tabi sivil, lojistik destek vs ile bu sayı daha da artabilirdi; o zaman onu biz nasıl tutacaktık? Amerika'nın bizim bölgemiz üzerinden yapacağı müdahalelerini nasıl engelleyecektik? Böyle bir silahlı güç yok ki orada! Türkiye bugünkü zayıf iktidar nedeniyle sesini hiç çıkaramaz oldu. Bunlara hiçbir tepki vermiyor. Tepki verdiği zaman da "Aman, çok fazla müdahaleci gözükmeyin" falan türü ricacı olmak gibi bir tavır içinde olunursa, o zaman hiçbir caydırıcılık da yok demektir. Bu iktidarın çok ciddi savunma dış politika zafiyeti yarattığını düşünüyorum. Terörle ilgili mücadelede iktidarın kendisi önemli zayıflık unsurudur.

"ABD PAZARINDAN DAHA FAZLA PAY ALMALIYIZ"

-Türkiye'nin AB ve ABD dışında alternatif dış ekonomi politikaları olabilir mi?

OYAN: Türkiye, dış ticaretinin çok önemli bir bölümünü AB ülkelerine yapıyor. Gümrük Birliği Anlaşmasını, Serbest Bölge Anlaşmasına çevirsek de AB ülkeleri yine en önemli partnerimiz olacaktır. Orta Asya ve Türki cumhuriyetlerinin toplamını alsak, bu ülkeler bütün ithalatlarını bizden yapsalar elde ettiğimiz ticaret hacmi çok düşük kalır. Ticaret hacmini tümüyle Akdeniz'e kaydırsanız ne olacak? Üstelik benzer mallarla rekabet ediyorsunuz ya da sizin mallarınıza o kadar talep yok diyelim; bu durum sıkıntıdır. Türkiye maceracı bir pozisyona giremez. Türkiye yeni ticaret hedeflerine elbette ki sahip olmalıdır, yeni ekonomik ilişkiler geliştirmelidir. Bunu AB üyesi olsak dahi yapmalıyız. Ama AB üyesi olmayacaksak daha da fazlasını yapmalıyız. Bu yeni dış ekonomik farklı entegrasyonlar içine girmek anlamına gelmez. Türkiye'nin Rusya ile ilişkilerini geliştirmesi önemlidir. Rusya, bölgede enerji anlamında tek oyuncu olmak istiyor. Yapılan son toplantı Türkiye'nin kendi kartlarını yeterince açıp, oynayamadığını gösterdi. Bu meseleyi Rusya ile farklı bir şekilde çözebilmenin yollarını aramamız gerekir. Türkiye asıl Amerika ile olan ticaretini arttırmalıdır. Türkiye açısından AB'ne en büyük alternatif ABD pazarıdır ki bu pazardan yeterince pay alamıyoruz. Bazen Gümrük Birliği kısmen engel oluyor pay almamıza bazen de Amerika'nın kendi koruma politikaları.

"2002'DE SEÇİME GİTMEK HATA OLDU"

- İktidar ile ABD ilişkilerinde gelinen son durumu nasıl değerlendiriyorsunuz? 23 Temmuz sabahı iktidar olursanız ABD ilişkilerinde ne değişecek? OYAN: ABD, bizim iktidar olduğumuzda farklı, kişilikli bir siyasi oluşumla karşı karşıya olacağını zaten biliyor. Bu sebeple iktidara gelmemizi istemeyebilir. Biz, Amerika ile ilişkileri kötüye götürmeyiz. Yine de hazır elinde çok kolay taviz alabildiği bir iktidar türü varken niye daha eşit ilişkilere girsin. Eşit ilişkiler derken de karşımızdaki gücün hegamon güç olduğunu biliyoruz ama Türkiye de kendi önemini küçümsememelidir. AKP'nin, BOP'nin bir parçası olduğunu düşünüyorum. 2002'de bu proje yürürlüğe kondu ve Amerika 2003'te Irak'a müdahale etti. ABD, Irak müdahalesi öncesinde Türkiye'de iktidarı değiştirmek için düğmeye bastı. Türkiye'de ekonominin dibe vurduğu noktada aslında siyaset de dibe vurmuştu. İktidardaki 3 koalisyon partinin ülke için yapacağı en önemli şey dönemlerinin sonuna kadar gitmek ve toparlanmanın meyvelerini almak olmalıydı ama en kötü dönemde, 2002'de seçime gittiler. O sırada birden bire gömlek değiştiren bir siyasi hareket geldi. Hem muhafazakarım hem de en liberalim diyen bu parti "Bayrağı ben götürürüm" dedi ve en Avrupacı, Amerikancı ve Neo-Liberal oldu. AKP her şeyin "eni" oldu ama bütün bunlardan Türkiye açısından çok olumlu gelişim çıkmadı. AKP'de gerçek bir zihni değişim yoktu. Bu iktidar türü, "Dindarlar diye yolsuzluklara tenezzül etmezler" şeklinde düşünenlerin oylarını aldı ama çok önemli ölçüde yolsuzluklarla iç içe oldular. Kaynayan bir Ortadoğu ateşine, BOP'nin parçası olan aynı iktidarla devam edilmesi durumunda Türkiye'yi çok büyük istikrarsızlıklar beklediğini düşünüyorum.

- AB müzakerelerinde iktidar ile gelinen son durumu değerlendirir misiniz? CHP'nin AB stratejisi nasıl olacaktır?

OYAN: AB, Türkiye ile üyelik müzakere sürecini tamamen Kıbrıs ipoteğine koymuştur. Hazırlanan protokollere CHP'nin güçlü direnişi karşısında iktidarın Kıbrıs'ta izlediği teslimiyetçi politika sonuç vermedi. AB hedefimiz; Eşit Koşullu, Ulus-Üniter-Laik Devlet ilkelerimize saygılı tam üyeliktir. Dolayısıyla bu hedef olmadığı zaman "B" senaryosuyla hareket edelim demiyoruz. Bunu demediğiniz zaman şansınız hala var demektir ama dediğiniz zaman zaten başka bir şey vermezler. Şahsen, AB'nin Türkiye'yi tam üyelik noktasına kabul edeceğine inanmıyorum. Çünkü mesele sırf bize bağlı bir şey değil.
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.

Bu tartışmayı Facebook'ta paylaşabilirsiniz:
Facebook'ta paylaş
0