|
editor
|
DP 2. Bölge 1. Sıra Milletvekili adayı Dr. Burhan Özfatura: “ANAP-DYP birleşme protokolü aşk mektubu gibiydi”
“
RÖPORTAJ:
: Seçimlerin ertelenmesi her şeyden önce Türkiye’nin yurtiçi-yurtdışı düşmanlarını sevindirir, erteleme gerekçesi olamaz. Türkiye’de olmaması gereken problemler yaşanıyor. Uzun yıllar sonra tekrar aday olmamıza etken olan da içinde yaşanılan gerilim ortamındaki tedbirlerin farkında oluşumuz ve bunları icraate dökme isteğimizdir.
: DP’nin baraj problemi yok ve Eylül’de bu birleşme kesin yapılacak. CHP ve DSP’nin seçim protokolü yaklaşık 100 sayfa, ANAP ve DYP’nin protokolü ise 2 sayfa olarak yapılmış ki o da aynı aşk mektubu gibi. Böyle bir protokolle birleşme olamazdı. Ayrıca protokolün hazırlanması işini birleşmeyi gerçekten gönülden isteyen ekiplere havale etmek gerekir. ‘Sen şunu yaptın, ben bunu yaptım’ münakaşaları bozgunculuktur. Neticede gördük; incir çekirdeğini doldurmayan problemler abartılmış. DP’nin beklediği; adaylarda sevilen, tabanı olan, oy getirecek isimlerin belirlenmesi idi, öbür türlü kendi tabanını küstürmüş oluyorsun. Maalesef birkaç kişinin hatalı davranışları birleşmeyi kopardı. 81 vilayetin 78’ini bitirmiştik. Bu tür işleri ekipler halleder, kalan bir şey varsa 2 başkan kardeşçe konuşur, gerekirse tartışır ama dışarı kol kola çıkar. Yazık ki bu taktik kullanılmadı.
“”
?
: Meclise AKP, CHP, MHP ve DP olmak üzere 4 parti girecektir ki bunun daha sağlıklı olacağını düşünüyorum. Başbakan Erdoğan Cumhuriyet tarihinin en kolay cumhurbaşkanlığı seçimini sarpa sardırdı. Cumhurbaşkanlığı seçiminde isim bazında diğer partilere gitseydi sorun olmazdı. Ya da mesela Vecdi Gönül’ü aday gösterseydi bu iş bitmişti. Sayın Mumcu ve Ağar ile konuşmuştum; meclise girip blok oy vereceklerdi Vecdi beye. Diğer bir örnek de Sayın Erdoğan ve Sezer’in İzmir’de 3 saat boyunca yan yana konuşmadan oturmalarıdır. Kişiler arasında fikir ayrılıkları, küskünlükler yaşanabilir ancak vatandaşın karşısında küs durulmaması gerekir. Sayın başbakana daha 2002 yılında ‘Edebali’nin vasiyetnamesini insanlara dağıtıyorsunuz ama lütfen okuyup öncelikle siz uygulayın. Mütevazılıktan ayrılmayın, ilişkileri koparmayın, kişisel ilişkiler kurun’ dedim; yapmadılar.
: Ekonomi politikasını mikro ve makro ölçekte planladık. 43 yıllık tecrübemizden dolayı AKP döneminde de birçok vergi reform toplantısına davet edildim. Hesap uzmanlığı dönemimde Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın üstadıydım, yanımda muavin olarak çalıştı. Türkiye’de inanılmaz bir şekilde kayıt dışı ekonomi var. Ana başlıklarıyla kayıt dışı ekonominin kayıt altına alınması, Vergi oranlarının ıslahı, Gümrük kaçakçılığının önlenmesi için çalışacağız.
Ekonomisi limana dayanan İzmir’i gerçek anlamda bir liman şehri yapacağız. Hükümet desteğiyle finans grubu İzmir’e çekilirse, Dünya Ticaret Merkezi bitirilirse, Petkim’in sahip olduğu boş alan kimya sanayi bölgesi ilan edilse binlerce kişiye iş imkanı yaratılır. Tarihi Alsancak ve Basmane garlarımızı yap-işlet-devret sistemiyle versek İzmir’in inanılmaz bir gelir düzeyi olur. İzmir doğal yapısıyla 10 tane yat limanına sahip olabilir ki yat limanı döviz darphanesi demektir. En iyi yat ve gemi inşa yeri olarak Aliağa’mız var. Devlet zincirleri kaldırsa, burada her meslekten minimum 40 bin kişiye iş imkanı sağlanır. Şeker ülkesiyiz ama ülkemize yılda 1 milyon ton kaçak şeker giriyor. Hayvancılık sektörüne destek verilmeli, tükettiğimiz etin %40’ı kaçak geliyor. Yortanlı ve Beydağ Barajları için İzmirli ve Egeli milletvekilleri birleşseydi binlerce kişiye iş sağlanabilir, tarıma dayalı sanayi geliştirilebilinirdi. Buradaki kuyulardan çiftçiye enerji maliyeti sağlanır. Tarımda damlama su sistemi yaygınlaştırılmalıdır. Tohumları kendimiz üretmeliyiz. İzmir için dünya konjenktüründeki diğer bir fırsat da gelişmiş tıp olanaklarımız ve jeotermali kullanarak Sağlık Turizmidir. Macaristan, Bulgaristan, Romanya gibi ülkelerin AB’den diş sağlığı ile ilgili 16 milyar Euro geliri var. Tunus Fransa’nın SSK’sıdır. Kanun değiştirilebilinir. Anıtlar Kurulu’nun her şeye karşı gelmesi önlenebilinir. Çevreyi bizde seviyoruz ama bir de ‘Sürdürülebilir Kalkınma’ diye bir şey var. İzmir’de Kadifekale, Agora, Kemeraltı aksı restore edilmelidir. İzmir içine turist çekilecek projeler yapılmalıdır. Zamanında araba yarışlarının Pamucak’ta olması için mücadele verdim. İzmir’in ekabirleri gelen heyetlerle ilgilenmeyince organizasyonu İstanbul kaptı. Formula turizmi inanılmaz gelir getiriyor.
“”
: ABD’nin BOP’ne göre Türkiye 7, İran 5, Irak 3, Suriye 4 bölge olacak; İsrail ve Filistin ile toplam 21 devlet, prensip olarak merkez Kudüs olacak, İsrail’in kontrolüne verilecek. Bölgede milli ve manevi değeri olan, güçlü olan hiçbir devlet bırakılmayacak. İsrail’e yakın markaj destek verilecek, Ortadoğu enerji aksı alınacak. Çin bu konuda hemen önlemini aldı ve Afrika’da petrol güçlerini alarak müthiş kuvvetlendi. ABD, Türkiye’yi çuval gibi kullanıyor. Dış politika geniş kapsamlı ve uzun vadeli olur. Bakın Rusya hala bizim Deli, kendilerinin ise ‘Büyük Petro’ dedikleri adamın stratejisini uyguluyor. Türkiye’nin sadece AB, ABD değil Ortadoğu, Balkan, Türk dünyası politikası olmalı, Shangay Beşlisi Çin, Hindistan, Pakistan, Malezya ve Japonya ile işbirliğimiz olmalı. Oralar bize daha yakın; tarihten gelen bir birliğimiz var. Biz kafayı AB, ABD’ye taktık, sömürge olduk. Türkiye AKP sayesinde artık bağımsız bir ülke değil. Türkiye, yüksek teknolojiye gitmezse, bilişim alanında gelişmezse ABD’nin sömürgesi, AB’nin maskarası olmaktan kurtulamaz.
ÖTV ve KDV’yi böyle kullanırsan, gümrükleri kevgire döndürürsen, edebiyat dışında bir şey yapmazsan, işi yüzüne gözüne bulaştırırsın. Sadece politik amaçlarla hareket ederseniz, yandaşlarınızın çıkarlarına ağırlık verirseniz çoğunluğunuza rağmen bitersiniz.
“”
: AB ile müzakereleri kesmeyelim ama dik duralım, şahsiyetli olalım. İmralı’ya gelip inceleme yapıyorlar. Sen hiç gidip Alman, İngiliz, Fransız hapishanelerine kontrol yaptın mı? Orada pek çok Türk var. Bizim önemli nehirlerimizi Fırat, Dicle gibi uluslar arası su statüsüne sokulup kullanılması gibi bir hatayı nasıl yaparsın? Baraj yapıp yapmayacağına, Suriye’ye, Irak’a kaç litre su bırakacağına sen karar vermiyorsun. Sen nasıl olur da Anayasanın 90.maddesini değiştirir ve beynelmilel Türk yargısının üzerine koyarsın? Sen bırak Türkiye’de Yargı Bağımsızlığı palavrasını falan, bir kere Milli Yargı’nın fonksiyonu yok. Türkiye’deki terör problemi Türk-Kürt problemi değildir ki; orada Kürtler için bir şey yapılmıyor; en çok ölenler, sürülenler, memleketinden ayrılmak zorunda bırakılanlar Kürtlerdir. Kuzey Irak’taki proje Kürdistan projesi değildir. Barzani Yahudi’dir; ‘Barzani Devleti’ kuracaklar. Büyük Ermenistan Projesi ile bir taraftan Ortodoks Ermeni devleti bizi Türk İslam devletlerinden ayıracak bir taraftan da İsrail’e destek olacak. Bakın Kuzey Irak’ta en etkili-yetkili kişilere eğitim yaptıran, para harcayan hep İsrail’dir. Türkiye AB, ABD, İsrail ve Vatikan çemberi içine alınmak isteniyor. İmzalanan Gümrük Birliği’nin yeniden gözden geçirilmesi gerekir. Hep verici biz, alıcı onlar; işlerine gelince açıkça bir mazeret uydurup, çok ahlaksızca bize o hakları vermiyorlar.
301’in kaldırılması, Kıbrıs Limanlar konusu ve Ermeni Soykırımının kabul edilmesi gibi kriterlerin AB giriş sürecinde sürekli önümüze gelmesine siz ne diyorsunuz?
: Ermenistan’ın böyle bir gücü yok. Ermeni meselesi 19. yüzyıldan bu yana Amerika’nın patronajı ve himayesi altında oldu. 1987’de rahmetli Turgut Özal ile çalışıyoruz, ‘AB’ye giriş için dilekçe vereceğim’ dedi. ‘Ağabey bizi almazlar’ dedim. ‘Ben AB’nin büyük bir katedral olduğunu ve hiçbir zaman bizi içlerine almayacaklarını bilmiyor muyum? Amacımız AB normlarına, ekonomi, demokrasi, sosyoloji, yaşam standardı gibi alanlarda erişmek ki eriştiğimizde onlar -gelin girin- diye bize yalvarsa bile biz –Hayır- deriz’ dedi. AB başvurusunun temeli bu; sadece hızlandırıcı bir faktör yoksa dediğiniz melanetlerin hepsini yapsanız, Türkiye’yi 30’a bölseniz başka şeyler isteyecekler. Hükümet AB karşısında el pençe durdu. Dışarıda hava atmalara bakmayın, kapı içlerinde yuvarlak cümleler kurarak imza atarsa, okumadan uyum yasalarını kabul ederse doğru dürüst tercüme etmeden, kaba tabiriyle ‘Sen eşek olursan semer vuran çok olur’.
“”
: 2002’de AKP iktidara geldiğinde terör yoktu. AKP hükümeti, İçişleri Bakanı hatalı uygulamalar yaptı, dış politikada hataları oldu. En azından gümrük kaçakçılığı ve ihale yolsuzluklarındaki avantalar teröre gidiyor. Sadece Türkiye’ye yılda 150 milyar dolar kaçak uyuşturucu geliyorsa, bunun 30 milyarı da komisyon olarak bu ülkede kalıyorsa, sana bana gitmiyor bu para, teröre gidiyor! 20 milyar $ akaryakıt kaçakçılığının en az yarısı onlara gidiyor. Bunlar için hiçbir tedbir almıyorsun. Aksine terörü şımartacak davranışlarda bulunuyorsun. Parti içindeki bir takım milletvekillerine aşırı tavizler veriyorsan ve bölücülük konusunda ‘Ne mutlu Türküm diyene’ lafını söyleyemiyorsan işte burada cesaret verdin gitti.
“”
: Atatürk 1923’ten sonra İzmir’i Türkleştirmiştir. Şimdi İzmir için ‘Gavur’ demek gerçek anlamda çok ciddi bir hakaret olur. Aynı şeyi Erbakan da yapıyordu. Bir kimsenin imanı ve inancı hakkında tenkitte bulunursan senin imanın gider. Erbakan da bir zamanlar ‘Seçim değil sayım var, bize oy vermeyenler Müslüman sayılmaz’ dedi. Bunlar da Erbakan’ın yetiştirmeleri, her ne kadar şimdi kavgalı olsalar da aslında aynı kaynağın kolları.
“”
: Dönemimde hiçbir zaman devletin ve saçı bitmemiş yetimin hakkına dokunulmadı. Bunların hepsi zengin oldu, yandaşlarını da zengin etti. Hiçbir dönemde yolsuzluklar bu kadar artmamıştı. Kamu Yönetim Kurulu’nun 3 yıldır üyeliğini yapan biri olarak bu meselenin detayını biliyorum. Sen 5 vakit ibadetini yapsan da kul hakkı aldıysan, seni hiçbir güç kurtaramaz. Dinin siyasete alet edilmesinin vebali CHP ve AKP’nindir. Başı örtülü kızımız geliyor; ‘AKP giderse benim başımı zorla açacaklar mı?’ diyor. Başı açık olana da CHP ‘Bunlar sizi çarşafa sokacak, İran gibi’ diyor.
|
Sitemizde yayınlanan yazılar, yazarlarını bağlar.
