ÖZLÜ SÖZLERİN DAYANILMAZ CAZİBESİ...

08 Şubat 2011 13:58 / 3061 kez okundu!

 


Binlerce yılda üretilen ortak değerlerimiz olan özlü sözlerin kimin hesaplarına meze edildiği, kimin içinden duyarak kullandığı o insanların hayatlarına yakın bir göz attığınızda çıkar ortaya. Yani kantarımız, güzel sözlerin özünün dillendirenlerin hayat pratiğine ne kadar taşınıp taşımadığına bakmak olur. Bir insan ne kadar o özlü söze uygun yaşıyor ya da çabalıyor diye bakmak en iyi ölçüdür yani.

----------------------------------------------------------------------------------------------------------

Özlü sözleri oraya buraya yazmayı çok seviyoruz.
Zamanı geldiğini düşündüğümüz anlarda onları dillendirmekten hoşlananlarımız epey fazla.
Kimi sıradan insanların binlerce yıllık deneyimlerinden, birikimlerinden onların...
Kimi entelektüel duruşlarıyla çağına bir çentik atabilmiş insanların hayatlarından edindiklerinin özü.
O yüzden bizler yeri geldiğinde o hayatların yaşadıklarından süzdüklerini söylemenin, yazmanın, paylaşmanın tadını yaşıyoruz hep...
Söylemek istediğimiz yığınla lafın üç beş kelimeyle özetlenmesinin keyifli noktasıdır çünkü...
Kimi zaman ise lafı gediğine koymanın dile düşen orgazmı.
Lakin o güzel sözleri orada burada paylaşanların sözlerin anlatmak istedikleriyle gerçekte pek fazla ilgilenmediklerini düşünürüm bazen.
Çünkü bir bakarsınız söylenen, paylaşılan bir sözün özüne tamamıyla ters bir laf, tavır, durum gelir bir süre sonra o kişilerden...
Sözlere yansıyan tutarsızlıkları ağzınızın tadını kaçırır bir çırpıda...
Her yanlarından o güzel sözlere ihanet edercesine akan çelişkileri gördüğünüzde bozulursunuz doğal olarak.
Tam bir 'bu ne perhiz bu ne lahana turşusu...' durumuna döner okuduklarınız, gördükleriniz.
Bu güzel sözleri kolayca kullanan insanların tutarsızlıklarına mı yoksa o sözlere yapılan haksızlıklara mı yanacaksınız, şaşırıp kalırsınız.
Onca insanın acılarla, dertlerle, kederlerle, çilelerle biriktirdiklerinin özü olan o güzel sözlerin, laf olsun türü durumlara kurban edilmesi içinizi yaralar.
Çünkü bir sözün içselleştirilerek kullanılıp kullanılmadığının göstergesi pratikteki tutarlılıktır.
Binlerce yılda üretilen ortak değerlerimiz olan özlü sözlerin kimin hesaplarına meze edildiği, kimin içinden duyarak kullandığı o insanların hayatlarına yakın bir göz attığınızda çıkar ortaya.
Yani kantarımız, güzel sözlerin özünün dillendirenlerin hayat pratiğine ne kadar taşınıp taşımadığına bakmak olur.
Bir insan ne kadar o özlü söze uygun yaşıyor ya da çabalıyor diye bakmak en iyi ölçüdür yani.
Mesela binlerce Alevi vardır Hz Ali'nin 'Mazlumların dostu, zalimlerin düşmanı olunuz...' sözünü dillendirir.
Liderlerinin, insanın vicdan ve adalet duygusunu geliştiren ve onu insan olmaya yakınlaştıran harika bir sözü paylaşmanın gururunu yaşayarak üstelik.
Hayatın tam ortasına adalet denilen bayrağı dikebilmenin yolunun mazlumun yanında, zalimin karşısında olmak olduğunu haykıran bu söz es geçilecek türden değildir çünkü.
O yüzden gayet insani ve ahlaki bir söylemi dillendirmenin insanları onore ettiğini düşünürsünüz.
Binlerce yıldır aranan huzur ve barışı ebedi kılmak için sahip olunması gereken bir ilkenin gururuyla insanların bu sözü paylaştığını da.
Lakin içeriği güzel bu sözleri kullananların bazen o sözlerin özüne ihanet edercesine davranmaları takılır kafama.
Bu sözü dillendirmekten mutlu olurken mesela tarihi Dersim Olayına bakışlarının tamamıyla bu lafın 180 derece tersi olmasını anlayamam.
O zaman bir anlam veremem o güzel sözleri paylaşmalarına...
O nedenle art niyetli bile görürüm o paylaşımları...
Ya da en masum haliyle aşırı bir saflık olarak değerlendiririm yaptıklarını, eğer durumun farkında değillerse de.
Öyle ya madem mazlumun değil zalimin dostu ya da destekleyicisi olacaktıysalar ne diye yazar ya da paylaşırlar ki o güzel sözleri?
Mazlumların dostu, zalimin düşmanı olamayanların neden geyik muhabbetlerine o güzel sözleri meze ettiğine o yüzden takılırım.
Oysa Hz Ali'nin sözünü orada burada tekrarlamak yerine, onun soyundan gelen insanlara yapılanlara doğru bakmayı öğrenmek değil midir bir Alevi için öncelikli olan?
Bir Alevi, eğer ki o sözü paylaşmaya layık görüyorsa, önce o güzel sözün ışığında kendisine şu soruları sorması gerekmez mi sizce de?
Madem Hz Ali 'Mazlumların dostu, zalimlerin düşmanı olunuz...' demiş ise
'Dersim'de mağaralara fare gibi yapışarak katledilen çoluk çocuk zalim midir, mazlum mu?'
Özlü sözleri orada burada gelişi güzel kullanmak değildir iş olan...
İş, o sözlerin özünü hayata bakışa yansıtabilmekte ve özde bir insan olabilmeyi becerebilmekte...
O yüzden mazlumun dostu olmak zor iştir.
Çünkü tutarlı olmanın kendisi zalimliğin başına bela olmaktır zaten.



Baki Murat


05.02.2011


 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.