Harf İnkılabı gerekli miydi?

03 Kasım 2012 12:10 / 2894 kez okundu!

 


Mustafa Kemal 1913'de Enver Paşa'nın Harf İnkılabı düşüncesine karşı çıkmıştı

"Peki, güzel! İyi bir niyet; fakat yarım iş, hem de zamansız. Harp olurken harfle oynamak sırası mıdır? (...) Bu şimdiki şekil, hem yazmayı, hem okumayı, hem de anlamayı, dolayısıyla hem anlaşmayı eskisinden fazla geciktirir ve güçleştirir. Hız isteyen bir zamanda böyle yavaşlatıcı, zihinleri yorup şaşırtıcı bir teşebbüse geçmenin maddi, ameli ve milli ne faydası var? Sonra da madem ki başladın, cesaret et şunu tam yap, medeni bir şekil alsın"

Kazım Karabekir Paşa Harf İnkılabı'na karşıydı

İzmirli işçi delegesi Ali Nazmi'nin 1908'de Arnavutluk'ta, 1922'de Azerbayca'da Latin alfabesinin kabul edilmesinden esinlenerek, Türkiye'de de benzer bir atılımı önerdiklerinde, Kongre'nin başkanı Kazım Karabekir Paşa, Azerbaycan ve Arnavutluk'ta Latin harflerinin kabul edilmesinin büyük bir hata olduğunu, "Türk yazısı güçtür, okunmaz" şeklindeki propagandanın aslında yüzyıllardır bizi 'kemirmek', İslam alemini parçalamak isteyen batı menşeli bir düşünce olduğunu, oysa Arap harflerinin İslam harfleri olduğunu ve Türk ırkına mal olduğunu söylediğinde, İçtihad dergisinde Kılıçzade Hakkı Bey 3 makaleyle Paşa'ya cevap verdiğinde Mustafa Kemal bu tartışmaya katılmamaya özen göstermişti.


Halkın çoğunluğu Latin harflerini istamiyordu

1926'dan itibaren gazetelerde latin harfleri konusunda yazılar çıkmaya başladı. Ancak örneğin 28 Mart 1926 tarihli Akşam gazetesinin 'latin Harflerinin kabul etmeli mi, etmemeli mi?' başlıklı anketine cevap verenlerin çoğu Latin harflerine karşı çıkıyordu. Bu kişiler arasında Avram galanti, İbrahim Necmi (Dilmen), Halil Nimetullah (Öztürk) gibi Kemalist kültür devrimine başından itibaren inananlar olduğu gibi, Başbakan İsmet Bey de harf değişikliğine taraftar değildi. Ona göre bu, devlet hayatını felce uğratırdı.


Önce rakamlar değiştirildi

8 Mart'ta Türk Ocağı Hars Heyeti'nde İsmet Paşa Latin harfleriyle ilgili bir danışma toplantısı yaptı. Mayıs'ta CHP Genel Sekreteri ve Erzincan Milletvekili Saffet (Arıkan) ve 3 milletvekili 'beynelmilel rakam' sistemine geçilmesini önerdi ve bu değişiklik Haziran'da uygulamaya konuldu.


"Ya üç ayda olur, ya hiç"

Falih Rıfkı'nın eski yazıyla yeni yazının bir süre yanyana kullanılması önerisi üzerine Mustafa Kemal "Bu ya üç ayda olur, ya hiç olmaz. Çocuğum, gazetelerde yarım sütun eski yazı kaldığı zaman dahi herkes bu eski yazılı parçayı okuyacaktır. Arada bir iç harb, bir iç burhan, bir terslik oldu mu, bizim yazı da Enver'in yazısına döner. Hemen terk olunuverir" diyecekti.

TBMM'de Türk Harflerinin Kabul ve Tatbiki Hakkında Kanun kabul edildi. Bu tarihten itibaren yeni harfleri halka öğretmek için adeta bir seferberlik başlatıldı. Ordu, polis, parti, cemiyetler, öğretmenler, din adamları, millet vekilleri, hatta bizzat Mustafa Kemal seferberlikte görev aldı. 1 Ocak 1929'da büyük törenlerle açılan Millet Mektepleri'nde sadece İstanbul'da ilk gün 50 bin kişi eğitime başladı. Tüm yurt genelinde o yıl öğrenci sayısı 600 bine ulaştı.


Ne işe yaradı?

Cumhuriyetin ilk yıllarında nüfusun en azından yarısının okur yazar olması mümkündü. Buna rağmen, 1935 yılına ait istatistiklerde 16,5 milyon olan nüfusun sadece % 20'si okuma-yazma biliyordu. Bu oran 1945'te % 30'a, 1950'de % 34'e çıkabilmişti. Yani Harf Devrimi okuma-yazma oranlarını yıllara göre 2'ye, 3'e katlamıştı ama 1985 oranlarının yanına bile yaklaşamamıştı.


Alfabe değişikliği okuma oranını yükseltebilir mi?

Aslında bu durum gayet doğaldı bir toplumun okuma-yazma oranlarının doğrudan alfabenin kolaylığı ya da zorluğuyla ilgisinin olmadığına dair dünyada çokça örnek bulmak mümkün. Rusya, Yunanistan, Bulgaristan, Japonya, Çin, İsrail, Kore, Sırbistan, Hindistan, Taylant gibi ülkeler ekonomik ve kültürel kalkınmalarını, hepsi Arap alfabesi kadar veya ondan daha zor olan alfabaleriyle başarabilmişlerdi.


Harf devrimi halkın tarihle ilişkisini kesti

Kemalist modernleşme hamlesinin köşe taşlarından bniri olan Harf Devrimi, toplumun genel kültür düzeyine katkıda bulunmaktan çok, halkın tarihle ilişkisini kesmekte işe yaradı. Böylece geçmişle bağlar, devlet ve devletin istediği tarzda ilgilenen 'tarihçiler' tarafından kurulmaya başladı.



Ayşe HÜR

01.11.2012

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.