Yerel seçimler ve yerinden yönetim

07 Kasım 2013 19:45 / 1111 kez okundu!

 


Bu hafta sonu Türkiye küçük Millet Meclisleri bünyesinde faaliyet sürdüren 21 ildeki küçük millet meclisi toplantılarında bu konu işlenecek.

Bir anlamda vekil-müvekkil buluşması şeklinde gerçekleştirilen toplantıların en önemli özelliği, tartışmadan çok, tüm katılımcıların bir konuyla ilgili görüş ve düşüncelerini özgürce açıklamaları ve katılan vekillerin onları dinlemeleri.

Bilirsiniz, bu tür toplantılarda eğer bir siyasetçi varsa, o toplantı çoğu zaman tek taraflı bir monologa dönüşür ve kısır tartışmalarla sona erer. Oysa küçük millet meclisi toplantılarına her görüşten kişi ve kuruluşlar katılıp, hem kendi görüşlerini ifade etme, hem de diğer konuşmacıları dinleme şeklindeki formata uyarlar.

Yerel seçimler ve yerinden yönetim konusu; içinde yaşadığımız günlerde çok önemli bir gündem olduğu için bu ayın konusu olarak belirlendi ve eş zamanlı olarak yapılan toplantılarda bu konu ele alınıp, görüşler ortaya konacak. Türkiye’ nin tüm bölgelerinde yapılacak bu toplantıların sonucunda hazırlanacak Ortak Payda Raporları bir anlamda toplumun nabzını da tutmuş olacak.

Bugün itibariyle 3 yıl ara verilen AB müzakerelerine "Bölgesel politika ve yapısal araçlar" konularını içeren 22.faslın görüşmelerine başlanması bu konuyu daha güncel ve önemli hale getirdi.

Bir yandan siyasi partilerin yerel adaylarını belirleme çalışmaları, diğer yandan mevcut aday adaylarının pek de etik kurallara, siyasi ahlaka uygun düşmeyen kıyasıya mücadelesi, toplumun konunun özünü görmesine engel oluyor.

Yerel yönetimleri bir rant alanı, belediye başkanlığı ve meclis üyeliklerini de bir rant paylaşım mücadelesi haline getiren adaylar; evrensel ölçülerde bir yerinden yönetim için nasıl ve hangi özelliklere sahip yöneticiler seçilmesi gerektiğini tartışma gereği bile duymuyorlar.

Avrupa yerel Yönetimler özerklik şartına Türkiye’nin koyduğu çekinceleri niye kaldırmadığını, yeni uygulamaya konan Büyükşehir modelinin yerinden yönetim ilkesinin ruhuna ne kadar uygun olup olmadığını konuşan, tartışan adaylara rastlamak ne mümkün.

Şu an mevcut siyasi partiler ve seçim yasasının sağladığı avantajlarla partileri başkan ve adamlarının yönettiği, parti genel merkezlerinin yönetimini ele geçirmiş küçük bir azınlığın çoğunluğa nasıl tahakküm ettiğini gözlerden ve akıllardan uzak tutmayı başaran siyaset baronları, yerel seçimleri yine basit ve ilkel bir ikbal kavgasına dönüştürmeyi başardılar.

Yerel yönetimleri; yerinden yönetimin bir aracı yapma yerine, tam aksine merkezi otoriteye tabi kılma ve buna uygun adaylar yaratmak için yarışılan bir arenaya dönüştürdüler yerel seçimleri.

Böyle olunca da müzakereye açılan ve AB yolculuğunun yeniden başlaması için bir fırsat olarak değerlendirilmesi gereken 22. Fasıl ve ardından gelebilecek, temel hakları içeren 23 ve 24. Fasılların hiçbir anlamı kalmıyor.

Çünkü 22. Fasılda konu edilen bölgesel politikalar ve yapısal araçların koordinasyonundan asıl amaçlanan; özellikle de bizim gibi ülkelerde bölgesel farklılıkların giderilmesi ve bunun sağlanabilmesi için yapılacak fon desteklerine ilişkin mali politikaların düzenlenmesi.

Ancak görünen o ki; kentsel imar düzenlemelerinden elde edilecek rant üzerine kafa yormaktan, bu konulara fırsat bulamayan yerel yöneticiler, yeni gelecek yerel yönetici adaylarına da böyle kirli bir miras bırakacaklar.

Belediye başkanlığı ve meclis üyeliklerine talip olan adaylara sorsanız, ne bu konulara ilişkin, ne AB kriterleri ve yönetim ilkeleriyle ilgili bir kitabı bırakın, tek bir yazı, bir araştırma, makale okuma ihtiyacı duymamışlardır.

Böyle bir gündemden dahi haberli olmayan bu kişilere kentlerimizi emanet edeceğiz.

Üstelik de çoğu yerde siyasi partiler adaylarını belirlerken, o yörede yaşayan halkın tercih ve beklentilerini dikkate bile almıyorlar.

Siyasetin kirli labirentlerinde, her türlü akçalı pazarlıkların yapıldığı ortamlarda belirlenen adaylardan birilerine oy vermemiz isteniyor bizlerden.

Durum böyle olunca da o kentte yatırımları olan, ya da yeni yatırımlar düşünen sermaye gruplarının ofislerinden yönetilen kentler için yerinden yönetim deyince, o holdingin merkezi değil de kentteki irtibat ofisini anlıyor siyasetçilerimiz.

Bizlerden de kimi holding ya da şirketler grubunun İstanbul daki merkezi yerine, kentimizdeki irtibat ofislerinden belediyelerin yönetilmesini, yerinden yönetim olarak anlamamızı istiyorlar.

İşin ilginç ve acınası yanı, bu konuyu halkın dikkatinden kaçırmak için suni gündemler yaratıp, dikkatleri başka yönlere çekiyorlar.Gerek iktidar partisi, gerekse muhalefet; yerel seçimlerin yaklaştığı şu günlerde “yerinden yönetim” in halka anlatılması bir yana, anlaşılmaması, tartışılmaması için özel çaba harcıyorlar.

Belediyeciği, yeni kaynaklar yaratmak, AB projelerinden ve fonlarından yararlanmak yerine İller bankasından gelecek payla rutin hizmetleri yapma olarak anlayan, daha doğrusu öyle anlaması istenen kişilerden birilerini bize zorla seçtiren bu sisteme dur demenin zamanı gelmedi mi?


AYHAN ONGUN
(Gazeteci-Yazar)

05.11.2013, BODRUM


Son Güncelleme Tarihi: 07 Kasım 2013 19:47

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.