Referandum İçin Halk Ne Diyor?

05 Nisan 2017 19:12 / 925 kez okundu!

 

 

Yaklaşık on gün sonra yapılacak anayasa değişikliklerine ilişkin referandumla ilgili halk ne diyor, ne düşünüyor diye merak eden var mı, sanıyorsunuz!

Bence yok!

Halkın ne düşündüğünü öğrenmek yerine halka kendi fikir ve tercihlerini kabul ettirmeye çalışıyorlar.

Hatta bunu öyle pervasızca yapıyorlar ki; ne siyasi nezaket, ne alışılmış gelenekler, ne de bildik yöntemler yok artık.

Tüm kamu görevlileri de seferber olmuşlar, sözüm ona halkı bilgilendirmeye yönelik toplantılar yapıyorlar.

“Evet”çilerin iktidar avantajlarını kullanarak yaptıkları baskı ve yönlendirmeler bir yana “hayır” cephesinde de en azından mahalle baskısı hüküm sürüyor.

Dünyanın hiçbir yerinde halkına böylesine güvenmeyen, onu aşağılayan, kendi bilgi ve önerilerine muhtaç gören siyasiler yoktur.

Halk kendi arasında tartışsa, inanın çok daha barışçıl ve sevgiyle yaklaşırlar birbirlerine.

Ve hatta iddia ediyorum, anayasa değişikliği ya da yeni anayasa yapılması işini; halkın kendisine bıraksaydık, inanın sorunsuz halledilirdi.

Hiçbir kişisel hırs ve beklentisi olmayan yurttaşlar, yeni bir anayasanın bireyi, devlet karşısında ne kadar koruyup kolladığına bakardı.

Bir statü derdi olmayan yurttaşlar, inanıyorum ki önce; “şu siyasi partiler ve seçim yasalarını bir değiştirelim önce, seçim barajından kurtulalım, toplumun tüm kesimlerinin temsil edileceği bir parlamento oluşmasını sağlayalım.” derlerdi.

Kamu bankalarından faizsiz kredi talebi, kıyak emeklilik ya da devlet ihalesi beklentisi olmayan yurttaş; “işsizlik nasıl önlenecek, nasıl yeni istihdam olanakları yaratılacak, toplumsal barış nasıl sağlanacak” sorularına yanıt arayacaktır.

Anayasal boşluklardan yararlanarak devlet yönetiminde, bürokraside ve siyasette kendine avantajlar, yeni imkanlar, yeni çıkar alanları oluşturmaya alışmış siyasilere inat, yurttaşlar; “önce halkın refah ve mutluluğu, bireysel hak ve özgürlükler, demokrasi ve sosyal adalet, fırsat eşitliği” derlerdi.

İşte o yüzdendir ki; vatandaşa” ne istiyorsunuz, nasıl bir anayasa ya da hükümet sistemi talep ediyorsunuz?” diye sormak yerine, her zaman olduğu gibi kendi doğrularını dikte ettirmeye çalışıyorlar.

Üstelik de referandum için yapılan kampanyada öylesine kırıcı, nefret içeren bir dil kullanılıyor ki; yarın yeniden bir arada yaşamak zorunda kalmayacakmışız gibi!

Yarın cenazelerimizi birlikte kaldırmayacak, düğünlerimizde birlikte oynamayacakmışız gibi köprüleri atıp, düşmanca bir tavır içine girmek niye?

Kaldı ki; iş bu değişikliklerle kalmayacak, daha bir dolu anayasa değişiklikleri olacağını ve hatta mutlaka yeni, çağdaş, sivil, demokratik, daha da önemlisi toplumun büyük çoğunluğunun rıza göstereceği, kabul edeceği bir anayasanın yapılmasının zorunlu olduğunu bilerek; bu inat, bu ısrar ve dayatma niye?

İktidar olanaklarını kullanarak avantaj sağlamak bir yana, siyasetten uzak kalması gereken bürokratları, kamu görevlilerini taraf haline getirmenin ilerde yaratacağı sıkıntıları görmek bu kadar mı zor?

Aynı keza, kendi gibi düşünmeyenleri “denize dökmeyi” düşünecek kadar gözü dönmüş politikacılardan da bu ülkenin kurtulması ve her şeye rağmen aynı ülkede barış içinde yaşamak zorunda olduğumuz gerçeğini unutmadan bir sevgi ikliminin oluşturulması için çaba göstermeliyiz.

Geçmişte nasıl Ekmelettin İhsanoğlu’nun Cumhurbaşkanlığı adaylığını içine sindirmediği halde kimileri parti disiplini diyerek, kimileri AK Parti ve Erdoğan karşıtlığı nedeniyle oy vermek zorunda kaldıysa, bugün de kimi AK Partililerin aynı gerekçelerle, içlerine sinmese ve pek istekli olmasalar da “evet” oyu kullanmalarını aynı hoşgörüyle karşılamak gerekmez mi?

İki tarafın da, gündemi kendi pencerelerinden bakarak değerlendirip, sonra da üstenci bir tavırla “her şey bu kadar açık ve net, nasıl olur da bunu göremezler” türünden gerekçelerle kendi gibi düşünmeyenleri yargılaması ne kadar doğru olabilir?

Tüm seçmenlerin akıl ve mantık süzgecinden geçirerek tercihlerini belirlediklerini söylemek elbette mümkün değil.

Kimi duygusal reflekslerimiz, kişisel beklentilerimiz, önyargılarımız ve hatta kimi zaman inadına tavırlarımız tercihlerimizde, özellikle de siyasi alanda etkili oluyor.

Kendi özel yaşamımızda en hayati konularda bile kimi zaman yanlış kararlar alabilen biz yurttaşlara, referandum gibi önemli bir konuda niye tercihimizi özgürce belirleme hakkı ve fırsatı tanımazlar, anlamak mümkün değil.

Dikkat ederseniz, halkı bilgilendirdiğini iddia edenler de önyargılarıyla davranıyorlar.

Siz hiç; “ben evet diyorum ancak, şu maddeyi de doğru bulmuyorum” ya da “ben hayır diyorum ancak, aslında şu maddeyi ben de onaylıyorum” diyene rastladınız mı?

 

Ayhan ONGUN

Gazeteci-Yazar

04.04.2017/BODRUM

 

Son Güncelleme Tarihi: 05 Nisan 2017 19:26

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.