HER TEMMUZ'DA YENÝDEN YANAR YÜREÐÝM

06 Temmuz 2019 09:11 / 680 kez okundu!

 

 

Temmuz sýcaklarýna romanlarýnda Yaþar Kemal, “sarý sýcak” der.

Özellikle de baraj ve sulama kanallarýnýn olmadýðý yýllarda, Çukurova’da sarý sýcaklar nefes aldýrmazdý insanlara. Týpký o yýllarýn insaný bunaltan temmuz sýcaklarýnda olduðu gibi her 2 Temmuz'da Madýmak geldikçe aklýma, yangýn yerinde kýzýl alevlerin arasýnda canhýraþ baðýran insanlarýn sesi çýnlar kulaklarýmda ve bir kez daha insanlýðýmdan utanýrým.

 

****

 

HER TEMMUZ'DA YENÝDEN YANAR YÜREÐÝM

 

Altý yýl önce yine bir temmuz sabahý yazdýðým bir yazýyý aynen koydum.

Deðiþen bir þey var mý derseniz? Erdoðan o zaman Baþbakan’dý, Þimdi partili Cumhurbaþkaný

Ne gözyaþlarýmýzýn rengi deðiþti, ne acýlarýmýz eksildi.

“Bundan yirmi yýl önce gerçekleþtirilen insanlýk dýþý katliamda yaþamlarýný yitiren 33 yurttaþýmýzýn acýsý bir kez daha yüreklerimizi daðladý.

Bu alçak saldýrý, özellikle de o yýllarda sýradan hale gelen faili meçhullerin içinde, katillerin en çok açýk verdikleri olaylardan biriydi. Hiçbir olayda bu kadar açýk þekilde  kendilerini ele vermemiþlerdi.

Ancak tüm olaylarda olduðu üzere, var olan kanýtlarýn üzerine gidilmediði gibi,  olanlarda karartýlarak olaylarýn ardýndaki asýl karanlýk güçler gizlenmeye çalýþýldý.

Sýradan bir alevi-sünni çatýþmasý gibi gösterilmek istenen Madýmak oteli yangýnýnda, aradan yirmi yýl geçmesine karþýn hala gerçek sorumlular bulunmadý.

Unutturulmaya çalýþýlan bu insanlýk ayýbýyla ilgili onlar istemeseler de halkýn hafýzasý unutmuyor.

Aydýn, demokrat kiþilerin görevi de Madýmak gibi, Kahramanmaraþ, Çorum, 77 I mayýs katliamý, Bahçelievler olayý gibi tarihimize kazýnmýþ önemli olaylarý unutturmamak olmalý.

Ne Sivas’ta otel içerisinde diri diri yakýlan 33 aydýnýmýzý unutacaðýz, ne de Dargeçit karakolunda öldürülen 6 köylünün olayýndan rahatsýz olan uzman çavuþu; kalorifer kazanýnda yaktýrýp, sonra da sözüm ona kamu görevi yapanlarý unutturmayacaðýz.

Faili meçhuller dönemi olarak bilinen yýllarda ölüm nedenleri hala aydýnlýða kavuþmamýþ Cumhurbaþkaný Turgut Özal, Adnan Kahveci, Eþref Bitlis ve onlarca bilim insaný, yazarýn gerçek katilleri bulunmadan bu ülkeye barýþ getirmek mümkün olmayacak.

Ayný þekilde yakýn zamanýmýzda Uludere’de katledilen köylüler, Reyhanlý’da alçakça öldürülen masum insanlar ve en son Taksim Gezi olaylarýnda yaþanan insanlýk dýþý uygulamalar, yaþamlarýný yitiren 5 insan, yaralanan binlerce yurttaþý unutmak mümkün mü?

Bu ülkeye 27 mayýslarý, 12 martlarý, 12 Eylülleri, 28 Þubatlarý yaþatanlar yargý önünde olmasa bile kamu vicdanýnda mahkum olmadan, darbeciler, darbe yanlýlarý cezalandýrýlmadan, demokrasi tüm kurul ve kurallarýyla nasýl iþleyecek?

Temmuz sýcaklarýna romanlarýnda Yaþar Kemal, “sarý sýcak” der.

Özellikle de baraj ve sulama kanallarýnýn olmadýðý yýllarda, Çukurova’da sarý sýcaklar nefes aldýrmazdý insanlara. Týpký o yýllarýn insaný bunaltan temmuz sýcaklarýnda olduðu gibi her 2 Temmuz da Madýmak geldikçe aklýma, yangýn yerinde kýzýl alevlerin arasýnda canhýraþ baðýran insanlarýn sesi çýnlar kulaklarýmda ve bir kez daha insanlýðýmdan utanýrým.

Ben, özel bir iþim nedeniyle Sivas’a çok istediðim halde gidemediðimden utanýrým da, yok olup giden 33 canýn ardýndan hala gerçek sorumlularý bulamayan kamu görevlileri, siyasetçiler hiç mi utanmazlar?

"Bu olay bizim için artýk bir namus meselesi olmuþtur” diyen ancak sorumlularýn bulunduðunu görmeden yaþamýný yitiren dönemin Baþbakan Yardýmcýsý rahmetli Erdal Ýnönü’nün hatýrýna da olsa CHP bu olayýn peþini býrakmamalýdýr.

Uludere de yok yere yitip giden masum köylülerin acýsýný ve anýsýný yaþatmaya çalýþan Kürtler, on binlerce inançlý insanýn maðduriyetine neden olan 28 Þubat darbecilerinin izini süren muhafazakarlar, 12 Eylül'de toplumsal bir travma yaþayan, milyonlarca insanýn yaþamýný alt üst eden Evren ve arkadaþlarýnýn yargýlanmasýný isteyen devrimciler kadar, bu ülkeyi yönetmekle yükümlü AK Parti iktidarý da tarihle yüzleþmek, geçmiþinde yaptýðý yanlýþlarýn özeleþtirisini yapmak durumundadýr.

Aksi halde daha çok yanar yüreðimiz, sarý sýcaklar gibi.

Ülkemizde barýþ ve demokrasi mücadelesini ne birbirinin karþýsýna koymak, ne de birini diðerine tercih etmek mümkün olmadýðý gibi; içtiðimiz su, soluduðumuz hava gibi muhtacýz demokrasiye de, barýþa da.

Ne zaman barýþa yaklaþsak, mutlaka bir yerlerden düðmeye basýlýyor. Yine ve yeniden bizleri korkularýmýzla terbiye etmeye, kutuplaþtýrmaya, kaos ve karýþýklýk yaratmaya çalýþýyorlar.

Týpký 33 erin þehit edildiði karakol baskýný, Roboski katliamý gibi.

Barýþa bu kadar yaklaþmýþ, 40 yýldýr ilk kez böylesine önemli bir uzlaþma ve bir arada yaþama iradesi oluþmuþken, bu güzel iklimi yeniden bozmaya, toplumda yeni gerginlikler, kýrýlmalar yaratmaya kimsenin hakký yoktur.

Hele de gereksiz polemik ve inatlaþmalar, kýrýcý ve kutuplaþtýrýcý söylemlerle çözüm sürecini tehlikeye atmaya; bir baþbakanýn ne hakký, ne de lüksü vardýr.”

Aradan geçen bu altý yýl içerisinde en azýndan son yapýlan yerel seçim sonuçlarýyla birlikte muhalefette “yeniden iktidar olunabileceði” fikri oluþtu. Çözümün baþka karanlýk mecralarda deðil, halkýn kendi örgütlü gücünde olduðuna iliþkin özgüven geliþti.

Barýþ, demokrasi ve insan haklarý, özgürlükler konusunda toplumsal bir muhalefet örgütlenmesi için tüm siyasi partiler, sendikalar ve sivil toplum örgütlerine çok büyük görev düþüyor.

           

Ayhan ONGUN

Gazeteci-Yazar

02.07.2019/BODRUM

 

 

 

Bu yazýyý Facebook'ta paylaþabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaþ
0
Yorumlar
Uyarý

Yorum yazabilmek için üye olmalý ve oturum açmalýsýnýz.

Eðer sitemize üye deðilseniz buraya týklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eðer üye iseniz oturum açmak için buraya týklayýn.