HADDİNİ BİLMEK, ERDEMDİR

18 Ocak 2019 11:52 / 1038 kez okundu!

 

 

Günümüz Türkiyesi’nde, özellikle de kendisini aydın sanan okumuşlardaki en büyük sorun “had bilmezlik!”

Aydın sanan okumuş diyorum, gerçekten de üniversite öğretimi bir insanı aydın yapmaya yetmediği gibi, bu süreçte edindiği bilgileri doğru ve yerinde kullanamayan kişiler okur-yazar olmayan, cahil dediğimiz kişilerden daha tehlikeli ve zararlı hale gelebiliyor.

 

****

 

HADDİNİ BİLMEK, ERDEMDİR

 

Günümüz Türkiyesi’nde, özellikle de kendisini aydın sanan okumuşlardaki en büyük sorun “had bilmezlik!”

Aydın sanan okumuş diyorum, gerçekten de üniversite öğretimi bir insanı aydın yapmaya yetmediği gibi, bu süreçte edindiği bilgileri doğru ve yerinde kullanamayan kişiler okur-yazar olmayan, cahil dediğimiz kişilerden daha tehlikeli ve zararlı hale gelebiliyor.

Cahil olarak nitelendirdiğimiz kişiler, en azından bu eksikliklerinin farkında olurlar ve bu yüzden de hadlerini bilirler.

Ve hatta öğrenilmiş çaresizlikten uzak, önyargıları olmayan bu insanların olaylara, sorunlara bakışı ve çözüm arayışları çok daha sağlıklı, gerçekçi olabiliyor.

Siyasi çevrelerde bu olay çok daha vahim boyutlara ulaşmış durumda.

Yaklaşan yerel seçimler nedeniyle siyaset daha çok belediye başkanı ve meclis üyesi adaylarına odaklandığı için, bu noktadan örneklerle konuyu biraz açmakta yarar var.

Seçimle gelinen görevler, geçici bir süre yürütülen gönüllü çalışmalardır

Ne Belediye Başkanlığı, ne meclis üyeliği bir meslek değildir.

Ancak bu görevlere talip olanlarda liyakat aranması gerekir.

Talip olduğu görevi yerine getirecek bilgi birikimine, çağdaş bir vizyona, kollektif çalışma anlayışına sahip olması beklenir.

Daha da önemlisi, her koşulda kamu yararını gözeten, toplumsal çıkarları; kişisel hırs ve beklentilerinin, egolarının önünde gören insanların olması gerekir.

Ancak ne yazık, siyaset öylesine kirlendi, öylesine kişiselleşti ki; bu tür görevleri meslek olarak görenlerin tercih edilmesi olağan hale geldi.

Durum böyle olunca da, tüm siyasi partilerde artık giderek merkezden atama yöntemi daha çok kullanılan bir yöntem oldu.

Böyle olunca da siyasi partilerde demokratik yarış yerine, parti içi iktidara yönelik tercihler ön plana çıktı.

Mevcut siyasi partiler ve seçim yasası yürürlükte olduğu sürece de bu çark böyle dönmeye devam edecek.

Yine ekonomisi ve genel merkez ilişkileri güçlü olmak, başkan ve adamlarına yakın olmak; liyakatın, bilginin, dürüstlüğün yerini almayı sürdürecek.

Yine bildik, klasik siyaset yöntemleriyle bir yerel seçimi daha yaşayıp, göreceğiz.

Bu konuda kişilere yönelik bir değerlendirme yapmak, yukarıda yaptığımız tespitler sonrası hiç doğru olmayacaktır.

İlkesel olarak baktığımızda, geçmiş örneklerinde de gördüğümüz gibi, yerel seçimlerde alınacak başarı kuşkusuz iktidar olmanın yolunu açacaktır. Ancak daha önemlisi, bunu başarmak için yapılacak çalışma, işbirlikleri, diyaloglar ve bu nedenle oluşacak dinamizm, yaratılan sinerji ve motivasyon, asıl örgütlenmenin önünü açacaktır.

Şimdi bu noktada, yaklaşan yerel seçimler öncesi belirlenen adaylara baktığımızda hiçbir siyasi partinin; kurumsallaşmayı, örgütlülük düzeyini yükseltmeyi, yani partisini güçlendirmeyi amaçladığını söyleyemeyiz.

Tüm siyasi parti yöneticileri; yerel seçimlerde başarılı olmayı, parti içi iktidarlarını pekiştirmek için istemektedirler.

Bizler, tabanda anlamsız polemiklerle, gereksiz ve yararsız tartışmalarla birbirimizi kırıp dökerken, onlar siyasi ikbal ve geleceklerini korumanın hesabını yapıyor, bu uğurda gerektiğinde her yolu mübah görebiliyorlar.

Kendi kadroları içerisinden seçim kazanacak, halkın çoğunluğunda karşılık bulacak adaylar çıkarmak için çaba göstermek yerine, işin kolayını seçerek ithal adaylarla günü kurtarmaya çalışan parti yöneticileri o görevlerde var oldukça, kimi seçim bölgelerinde seçim kazanabilirsiniz belki ama partinizi büyütemezsiniz.

Oysa örgüt içerisinden gelen adaylarla, gerçek anlamda bir seçim kampanyası yürütmek, sonunda seçimi kaybetseniz de bu durum parti için bir örgütlenme ve siyasi çalışmadır ve bir parti için en büyük okul, seçim kampanyalarıdır.

Bu yöntem kuşkusuz, risklidir, zahmetlidir, bir dolu güçlükleri vardır.

Bu yöntemi uygulamak, emek ister, inanç ister, kararlılık gerektirir.

Seçim kazanarak, kısa vadede parti içi iktidarınızı güçlendirir, sürdürürsünüz belki ama gerçek anlamda muktedir olamazsınız. En küçük bir engelde, sarsıntıda o çok güçlü sandığınız yapı yerle bir olabilir.

İşte bu yüzden, siyaseten güçlü olmak, halkın iktidarını oluşturmak istiyorsanız; kolayı değil, zor ama kalıcı olanı seçmelisiniz.

Partiniz adına görev alan her yerel yönetici partinize bir şeyler katmalıdır, örgütlenmenize, kurumsallaşmanıza katkı sağlamalıdır.

Sözün özü haddini bilen, kendini iyi tanıyan yöneticilere ihtiyacımız var.

 

Ayhan ONGUN

Gazeteci-Yazar

15.01.2019/BODRUM

 

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.