Çözüm sürecinin neresindeyiz

08 Mayıs 2013 14:16 / 1196 kez okundu!

 


Ülkemizi on yıllardır huzursuz ve mutsuz eden terör sorununu bitirmek ve kalıcı bir barışı tesis etmek adına yapılan çalışmalar sürdükçe, sürece destek verenlerin sayısı da artıyor.

Değişik bölgelerde, yine farklı çevreler tarafından oluşturulan barışa yönelik platform ve sivil girişimlerin de bunda rolü büyük.

Ama’sız, fakatsız, ön şartsız barışı isteyen ve samimiyetle bunu savunanlar çoğaldıkça, karşı çıkmanın bir yararı olmadığını görenler taktik değiştirdiler.

Anketlerde barışa destek verenlerin oranı yükselince “barışı kim istemez, anketlerin aksine yurttaşlarımızın tamamı barış istiyor” gibi bir savunuyla, barışın önüne engeller çıkarmaya çalışan mahcup ve anlamsız tavırlarını gizlemeye çalışıyorlar.

Oysa hepimiz biliyoruz ki, kaos ve karmaşa ortamından medet umanlar, AK Parti iktidarından kurtulmak için terörün devam etmesinin uygun koşulları yaratacağına inanan aymazlar, barış düşmanı kan emiciler; hala ve inatla barış gönüllülerine saldırıları sürdürüyor, barış ortamını sabote etmeye çalışıyorlar.

Ancak görünen o ki, tüm politikalarını terör, korku ve çözümsüzlük üstüne oluşturmuş olanlar müthiş panikteler.

Çünkü onlar ümidin düşmanıdırlar, akar suyun, meyve çağında ağacın, serpilip gelişen hayatın düşmanı……………

Yukarıda sözünü ettiğim savaş çığırtkanlarının dışında; süreci yeterince takip edemeyen, bilgi eksiği olan ya da iyi niyetli kaygıları olanları ayrı tutmak istiyorum.

Barış sürecinin neresindeyiz? sorusunun cevabı da burada gizli aslında.

İçlerinde siyasetçi, aydın, yazar, sanatçıların ve CHP'li milletvekillerinin de bulunduğu 114 kişinin imzaladığı ve kamuoyuyla paylaştığı “Barış için Özgürlükçü Demokrasi” bildirisinden sonra yöntem farklılıkları olsa da halkın büyük çoğunluğunun desteklediği, kabullendiği bir noktadayız barış sürecinin.

Bu sürecin; iyi niyetli, endişeli kesimleri ikna aşamasına geldiğini söylemek mümkün.diye düşünüyorum. Bunu yaparken de “bak, nasıl haklı çıktık, nasıl da yola geldiniz” gibi üstenci bir tavırla değil, anlamaya, dinlemeye, anlatmaya dönük bir yaklaşımla ve sabırla, barış sürecinin demokrasi ve özgürlük alanlarımızı genişletmede sağladığı olanakları ortaya koyarak ikna etmek!

Tüm bu gelişmeler yaşanırken, kimilerinin içtenlikle, kimi kesimlerin de özellikle ve kafa karışıklığı yaratarak süreci baltalamaya yönelik, yapmaya çalıştıkları polemiklere de kapılmamak gerekiyor.

“Demokrasi ve özgürlükler olmadan barış olmaz” diyenler kadar; “barış olmadan demokrasi ve özgürlük mümkün değildir” diyenlerin tuzağına düşmemek gerekiyor.

Hiç kimse ya da grubun insanları anlamsız bir ikilem içerisinde bırakmaya, barış ve demokrasi kavramlarını birbirinin karşıtı gibi göstermeye hakkı yoktur.

Barış ve demokrasi birbirlerini besleyen, bütünleyen kavramlardır.

Nasıl gerçek anlamda özgürlükçü bir demokrasi için mutlak bir barışa ihtiyaç varsa, demokratik hak ve özgürlüklerle tamamlanmamış bir barışın da kalıcı olamayacağını görmek ve kabul etmek gerekiyor.

Aksi halde birini, diğerinin karşısına koyma ya da mutlaklaştırma; sonuçta barış karşıtlarının işine yarar ki hiçbir demokratın bunu isteyeceğini düşünemeyiz.

Yalnız kendisi için demokrasi isteyenler gibi, barışı da kendi çıkarlarını sürdürmek, iktidarını pekiştirmek için yapmak isteyenlere karşı da uyanık olmak zorundayız.

Herkes için demokrasi istiyorsak, Barış, hemen şimdi! demek zorundayız.

Çözüm sürecinde yaşanan en önemli sıkıntılardan biri de Akil İnsanlara yönelik yapılan akıl almaz saldırı, hakaret ve tacizlerin yaşanması.

Bu heyetin oluşturulmasına yönelik yöntemsel eleştirilerimiz olabilir. Ve hatta böyle bir heyetin varlığını gereksiz ve anlamsız da bulabiliriz.

Ancak iktidar partisine ve onun liderine olan kin ve nefretimizi bu insanlar üzerinden, üstelik de çok acımasızca ifade etmenin, her biri alanında kendini kanıtlamış insanları itibarsızlaştırmaya yönelik söylem ve eylemlerde bulunmanın, hiçbir haklı ve meşru gerekçesi olamaz.

Akil insanlar olmasa da, sürece karşı çıkan savaş kışkırtıcıları her türlü çirkin oyunlarını sergileseler de bu güzel ülkeye barış gelecek!

İktidarın otoriter tavrına, muhalefetin anlamsız karşı çıkışlarına inat; beyaz gelinliğiyle bir gelin gibi nazlı nazlı, süzülerek gelecek barış.

Dersim dağlarına da bahar gelecek, halaya tutuşacak insanlar, birlikte türküler söyleyecekler kardeşçe, barış içinde birlikte yaşayacak ülkemin tüm insanları!

Ve gür, tok sesiyle şiirler söyleyecek işçiler

“yaşamak, bir ağaç gibi tek ve hür/ ve bir orman gibi kardeşçesine…

Bu hasret bizim!”


Ayhan ONGUN

07.05.2013, BODRUM



 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.