Çözüm sürecinden kimler rahatsız olur?

03 Haziran 2014 20:16 / 1113 kez okundu!

 

 

Ulus devletlerin sorgulanmaya başladığı küresel dünyada, tüm dünya halklarının en temel talebi, barış içinde bir arada yaşamak.

Ülkemizde de son yıllarda gerçekleştirilmeye çalışılan çözüm süreci, bu coğrafyada yaşayan tüm insanların umutla ve sabırsızlıkla beklediği çok önemli bir süreç.

Bu sürece yönelik olarak çok farklı çevrelerden değişik eleştiriler ve hatta suçlamalar gelmeye devam ediyor.

Çözüm sürecini yürüten siyasi iradenin samimi olmadığından tutun, bunun emperyalist güçlerin senaryosu olduğuna, Erdoğan’ın cumhurbaşkanı olabilmek için Öcalan ve Kürtlerle yaptığı bir pazarlığın sonucu yapılmak istendiğine kadar bir dolu komplo teorisi ileri sürüldü, sürülmeye de devam ediyor.

İktidarın çözüm sürecinde ne denli samimi olduğuna, attığı adımlar ve yaptığı icraatlarla ancak karar verebiliriz.

Ancak atılan her adımın karşısına çıkarak, her yapılmak istenen yasal düzenlemede bir art niyet arayarak, geniş halk kitlelerini barışa giden çözüm sürecinin karşısında saf tutmaya çabalamak, doğrudan barışa ve demokratik çözüm arayışlarına karşı olmak anlamına gelmez mi?

AK Parti'ye ve Erdoğan’a karşı olmak adına barış sürecini baltalamaya ve buradan yola çıkarak yeniden toplumu korkularıyla yönetmeye çalışmak; hangi yurtseverlik, hangi milliyetçilik duygularıyla ifade edilebilir?

“Yurtta sulh, cihanda sulh" diyen Atatürk’ün barışı öne çıkaran sosyal politikalarına rağmen; hala sürecin muhataplarını gerekçe göstererek çözüm sürecine ayak direyenlerin Atatürkçülüğüne nasıl inanırsınız!

Tıpkı Nazım Hikmetin yaşamı boyunca inatla ve canı pahasına savunduğu işçi sınıfı ideolojisine sövenlerin, bugün onu anma günlerinde Nazım Hikmet’in şiirlerini okuyarak gösterdikleri iki yüzlülük gibi.

Tıpkı, uzunca bir zamandır, şehit cenazesi gelmiyor ve terör olayları yaşanmıyor olmasından rahatsız olan mahcup “ulusolcular" gibi.

Bazan düşünüyorum da, barışın sağlanabilmesi için yola çıkılan çözüm sürecinde Abdullah Öcalan’la değil de Obama’yla mı görüşülmeliydi?

HDP heyetinin yaptığı son görüşmede Öcalan’ın “çözüm sürecine” ilişkin söylediği olumlu görüşler yine rahatsız etti bu malum çevreleri.

Çünkü onlar; AK Parti iktidarının gitmesi için ülkenin batmasına bile razı olabilecek, sağlıklı düşünme yetisini kaybetmiş, kimileri burnunun ucunu bile göremeyen aymazlar, kimileri de sözüm ona kendilerine devrimci diyen devirmeciler.

Doğrudan darbe ve askeri vesayet çağrıları yapmaya utanan bu mahçup “solkurtlar”, tüm muhalefet stratejilerini AK Parti karşıtlığı muhalefete göre planlamışlar.

Onlar; ne gelişen, değişen ve bir o kadar çelişen dünyada bilginin demokratikleşmesinin farkındalar, ne de “ulus devletin var olmak için nasıl yavaş yavaş yok olmaya razı olduğunun “ farkındalar.

Onlar; haklı kalabilmenin, haklı olmaktan çok daha önemli olduğunu da fark edemezler.

Onlar, kendilerine de zarar veren şişik egolarına yenik düşmüş, kendilerini ülkenin, devletin, cumhuriyetin ve bu ülkede var olan tüm değerlerin sahibi zanneden itihatçı, kibirli modernistler; hala tüm insanlarla eşit yurttaşlık temelinde bir vatandaşlığı içlerine sindiremediler.

Geçmişte sahip oldukları statülerinin geri geleceği günlerin hayali ve kendileriyle eşit haklara sahip duruma gelen o “cahil, görgüsüz halkla” bir arada, onlarla eşit koşullarda yaşıyor olmanın hırsı ve kiniyle psikolojileri bozulanlar, elbette çözüm sürecinden rahatsız olurlar.

Eğer kendileri Öcalan la görüşseler öyle sanıyorum yalvar yakar” ne olursunuz, silahları bırakmayın, Erdoğan’a kanıp barış falan yapmayın” demekten bile utanmazlar.

Tıpkı Özal döneminde yine barış görüşmeleri yapıldığı sırada; kimi yüksek rütbeli askerlerin “hiç değilse 500 PKK'lı ülke içinde kalsın, ilerde lazım olabilir” dediği gibi.

Demokratik bir ülkede bu kadar çok yıpranan bir iktidarın değişmesi, siyasetin doğası gereğidir ve bence de doğru olan budur.

Ancak alternatifini oluşturmadan “bu hükümet gitsin” demek, ülkede kaos ve istikrarsızlık ortamından rant sağlayanların işine gelir.

Kaldı ki, kendi siyasi ikballeri uğruna barışa ve çözüm sürecine karşı olanların iktidar olması, “eğer bu iktidar ülke için tehlikeyse”, çok daha tehlikeli bir durumdur.

Gerçek anlamda ülkesini ve halkını seven, demokrasiye inanan herkesin; barışı isteyen, bireyi öne çıkaran, insan hak ve özgürlüklerini savunan, özel yaşama müdahale etmeyen, eşit yurttaşlık temelinde tüm insanların barış içinde, bir arada yaşamaları için gerekli anayasal güvenceleri sağlayan bir iktidardan yana olmaları gerekir.

Barışa ve çözüm sürecine karşı olanların, bu halkta karşılığı olmadığı gibi iktidar olma hakkı ve imkanı da yoktur.

 

Ayhan ONGUN

Gazeteci-Yazar

03.06.2014/BODRUM

 

Son Güncelleme Tarihi: 03 Haziran 2014 20:42

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.