Barışa pusu kurdular

26 Mayıs 2015 21:19 / 1119 kez okundu!

 

 

Seçimlere on gün gibi kısa bir süre kala siyasi partilerin ekonomi ve sosyal yaşama ilişkin vaat yarışı son hız sürüyor.

Kuşkusuz ana muhalefet partisi CHP dahil, siyasi partilerin halkın beklentilerine uygun projeler üretmesi ve bunları seçim bildirgelerine alması son derece önemli bir gelişme.

Çünkü bu seçimlere kadar muhalefet partileri; iktidar partisinin sosyal projelerini, ekonomiye ilişkin yardımlarını ”sadaka toplumu yaratıyorlar” diyerek küçümsediler, alaya aldılar.

Vatandaş da, AK Parti iktidarında aldıkları bu sosyal yardımların başka bir iktidar gelmesi halinde ellerinden geri alınacağı gibi bir endişeyle ısrarla ve inatla AK Parti'ye oy vermeye devam ettiler.

Kimi aydınlarımız! Ve de anlı şanlı devrimcilerimiz bu durumu kavramakta zorlanıp “halk cahil, bizi anlamıyorlar” türünden gerekçeler ve ucuz bahaneler yaratmaya çalışsalar da, en sonunda muhalefet partilerinin yöneticileri bu sosyal politikaların farkına vardılar.

Farkına varmakla kalmayıp, bir de kim daha fazla verecek yarışına girerek biraz da işi sulandırdılar.

Ancak bu modern elitistler ne zaman “halka dokunsalar!” ya da halkın taleplerini dikkate almaya kalksalar, işin sonu popülizme dayanıyor.

Daha da kötüsü bu halk yandaşlığını öyle abartıyorlar ki, bu tür söylemlere ve politikalar alışık olmayan kendi kitlesine bile pek inandırıcı gelmiyor, güven sorunu yaşanıyor.

Dikkat ederseniz, kampanyalar başlamadan önce en çok gündeme getirilen yolsuzluklarla mücadele, hukukun üstünlüğü, yargı bağımsızlığı, yeni anayasa, çözüm süreci, demokratikleşme, hak ve özgürlükler konusu neredeyse hiç konuşulmaz oldu.

Varsa yoksa, emeklilere kim daha fazla ikramiye verecek, asgari ücreti kim daha yukarılara çekecek, kişi başı milli gelir ne kadar olacak?

İyi de 12 eylül artığı bu anayasa değişmeden, seçim ve siyasi partiler yasası düzenlenmeden, demokrasi ayıbı seçim barajı kaldırılmadan, bürokratik vesayet yok edilmeden sağlayacağınız ekonomik rahatlamanın kime ne yararı olur?

Demokrasiyi tüm kurum ve kurullarıyla işletmeden, hukuka ve yargıya güveni yeniden sağlamadan, eşit yurttaşlık hakları ve özgürlükler anayasal güvenceye kavuşturulmadan, en önemlisi toplumsal barış sağlanmadan bu ülkenin normalleşmesi mümkün olabilir mi?

Seçim mitinglerinde, kapalı salon toplantılarında barışa dair tek bir söz işitmediğimiz gibi, inadına ayrımsız tüm liderlerde üstenci bir yaklaşım, dayatmacı bir siyaset tarzı hüküm sürmekte.

Özellikle de liderlerin seçim konuşmalarında kullandıkları kin ve nefret içeren söylemler, halkı yeniden kamplara bölmeye yönelik sert polemikler, daha çok oy uğruna yaratılan etnik ayrımcılık ve çatışmalar, toplumu yeniden gerdiği gibi, ilerde telafisi mümkün olmayacak ayrışmalara neden olmaktadır.

Düşünebiliyor musunuz; kişi başı yıllık gelir 30 bin dolar olmuş, emeklilere iki değil beş maaş ikramiye veriliyor, asgari ücret iki katına çıkmış. Ama hala terör ve çatışmalar sürüyor, şehit cenazeleri gelmeye devam ediyor, insanlar kendi dillerini ve kültürlerini özgürce kullanamıyorlar, etnik ayrımcılık ve dinsel baskılar artmış…………..

Kaliteli bir demokrasiyle taçlandırılmamış bir cumhuriyet, hangi geri kalmış ülkenin halkına huzur ve mutluluk getirmiş?

Aynı vatan topraklarında yaşayan tüm yurttaşlar eşit koşullarda barış içerisinde birlikte yaşayabilme kültürünü içselleştirememiş, yerel yönetimleri güçlendirilmemiş, özgürlük alanları genişletilmemiş bir ülkede, barış ve demokrasi olmadan tek başına ekonomik politikaların çözüm olmayacağını ne zaman anlayacağız?

Görünen o ki; bu seçimlerden sonra da yine amansız bir iktidar-muhalefet çekişmesine tanık olacağız.

Başkanlar ve adamlarının yönettiği siyasi partilere tünemiş, politikayı meslek edinmiş kadroların; kişisel ikbal ve çıkarları, rant beklentileri uğruna verdikleri mücadeleyi izlemek zorunda kalacağız.

Görünen o ki; yine o bildik karanlık güçler barışa pusu kurdular.

Savaş çığırtkanlığından, kaos ve karmaşa ortamından, kardeş kavgasından beslenen leş kargaları yine üzerimizde dolanmaya başladı.

Umarım, seçimler süresince ve sonrasında istenmedik provakasyonlar, darbe girişimleri, ayar çekmeye çalışanlar olmaz.

Dilerim kendi görev alanına çekilen askerler gibi bürokrasi de kendine çeki düzen verir, haddini aşan işlere kalkışmaz, durumdan vazife çıkartmazlar.

İşte bu nedenledir ki, bu seçimler ülkemiz açısından yaşamsal öneme sahiptir.

İşte bu yüzdendir ki, oy verme, sandığa sahip çıkma; hepimizin ertelenemez, savsaklanamaz görevlerindendir.

Bu güzel ülkenin güzel insanları barış içinde, bir arada yaşasınlar istiyorsak eğer, karanlık güçlerin kirli oyunlarına ve kışkırtmalarına karşı duyarlı olmak, sandığa sahip çıkmak ve sandıktan çıkan sonuçlara saygı göstermek zorundayız.

 

Ayhan ONGUN

Gazeteci-Yazar

26.05.2015/BODRUM

 

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.