'Gayri Milli' görevimiz!

15 Nisan 2014 14:09 / 1472 kez okundu!

 

 

Anayasa Mahkemesi'nin bireysel başvuru sonucunda twitter yasağını kaldırması, ardından Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) Kanunu değişikliğindeki Adalet Bakanını tek yetkili yapan düzenlemeleri iptal etmesi, hükümet kanadını özellikle Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ı çileden çıkarmış gözüküyor; Anayasa Mahkemesi'nin "gayri milli" bir karar verdiğinden, doğrudan Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç'a yönelik "siyaset yapacaksan cübbeni çıkar da gel" sözleri havada uçuyor, "paralel yapı" suçlamalarında Anayasa Mahkemesi de ima ediliyor.

12 Eylül 2010’da yapılan referandum ile gerçekleşen Anayasa değişikliği paketinin en çok tartışılan maddeleri Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) ve Anayasa Mahkemesi'ne  ilişkin değişikliklerdi. 2010'da anayasa değişikliği referandumunu, muhalefetin de katkılarıyla kendi iktidarının referandumuna çeviren Başbakan, şimdi bu değişikliklerden pişman olmuş gibi gözüküyor.

Başbakanın, 17 Aralık'ta yapılan yolsuzluk operasyonuna  kadar HSYK ile ve Anayasa Mahkemesi ile bir sorunu yoktu. Çocukları hakkında da ciddi iddiaların ortaya atılmasıyla, yapılan soruşturmalar ve Adli Kolluk Yönetmeliği değişikliği ile HSYK ile ters düştü. Çocukları ve kendisi hakkında tapelerin yayınlandığı twitterın kökünü kazımaya kalkıştı. Ancak önce idare mahkemesinin ardından Anayasa Mahkemesi'nin verdiği kararlar sonunda twitter yasağını sürdüremedi. Anayasa Mahkemesi'ne bu yüzden çok kızdı, şimdi de anayasaya aykırı olduğu apaçık olan HSYK kanun değişikliğini iptal etmesi üzerine Anayasa Mahkemesi'ni adeta düşman ilan etti.

 

Başbakanın Ötekileştirme Siyaseti

Başbakan'ın bu tutumu, Gezi direnişi sırasında ortaya çıktı, 17 Aralık operasyonu ile yoğunlaştı ve onun siyaset yapma ve yaşama biçimi halini aldı. Başbakan için artık  "biz ve ötekiler" var, bu şekilde kendi seçmeninin konsolide etti, bu sayede 30 Mart'ta en fazla oyu alarak amacına ulaştı. Şimdi de "benim milletim bu iktidara yüzde 45,5 oy verdiyse, demek ki Başbakanı'na sahip çıkıyor" diyerek, yolsuzluk iddialarının üzerini örtmeye çalışıyor.İktidarını tartışmasız sürdürmek için de kendini sınırlayan her kuralı, her kurumu, her kişiyi öteki yapmaktan çekinmiyor, ötekiler bazen uluslararası faiz lobisi, bazen darbeci, bazen paralel, bazen de hepsi oluyor.

30 Mart seçimleri, Başbakanın bu kutuplaştırıcı siyasetine karşı, "AKP'yi devirelim de sonrası Allah kerim" yaklaşımının "tatava Yapma bas Geç" tercihinin başarılı olamadığını gösterdi. Geçici çözümlerle beklentiler içine girmeden, köklü değişimden ve dönüşümünden yana, eşit, özgür, adil, demokratik bir toplumu oluşturma yolunda, havası, suyu, toprağı, gıdasıyla dünyayı yaşanabilir hale getirmeyi önüne koymuş  siyaseti ilmek ilmekten örmekten başka yapacak bir şey gözükmüyor. Bunun yanında ertelenemeyecek yurttaşlık görevleri bizi bekliyor.

 

Hak ve özgürlükleri koruma seferberliği

Bugün en acil yapmamız gereken, siyasal iktidarın sınırlama çabalarına karşı, elde edilmiş hak ve özgürlüklerin, demokratik kazanımların korunması çabası. Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuru hakkının bu hak ve özgürlüklerin keyfi sınırlanmasının önüne geçilmesi için etkin bir yol olduğu ortaya çıktı. Twitter yasağının kaldırılmasına dair kararı ele aldığımızda bunu somut olarak görebiliriz.

Anayasa Mahkemesi, Yaman Akdeniz, Kerem Altıparmak ve Sezgin Tanrıkulu'nun başvurusu üzerine, idare mahkemesinin yürütmeyi durdurma kararına rağmen 'twitter'a erişimin engellenmesinin devam etmesini hak ihlali saydı ve  kararını TİB, BİTK ve Ulaştırma Bakanlığı’na gönderdi. http://www.resmigazete.gov.tr/main.aspx?home=http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2014/04/20140403.htm&main=http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2014/04/20140403.htm ) Bu karar üzerine twitter yasağı kaldırılmak zorunda kalındı. Bununla birlikte Hükümet kanadından Anayasa Mahkemesi'nin "gayri milli" karar verdiği eleştirisi yapılmaya başlandı. Aslında bu eleştirinin kendisi verilen kararın evrensel insan hakları hukukuna uygun olduğu gösteriyor. Zaten insan hakları kavramı milli değil evrensel bir kavramdır. İnsan haklarının "milli"sini istemek,  kendi yurttaşını o haklara layık görememek, onlar için hakların sınırlandırılması anlamına gelir.

Diğer yandan, insan haklarının korunmasında evrensel hukuk kurallarının uygulanması uzun mücadeleler sonucu elde edilmiştir. Bizde de uzun uğraşlar sonucunda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne  başvuru hakkı tanınmış, Anayasanın 90.maddesinin son fıkrasına "Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır" düzenlemesi getirilmiştir.

Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuruyu düzenleyen Anayasa'nın 148/3.maddesine göre "Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir". Anayasanın bu düzenlemeleri karşısında kararların evrensel insan haklarına göre verilmesi "milli" hukukun gereğidir. Bu nedenle "gayri milli" tartışmaları tek kelimeyle  "gayriciddi"dir.

Demokratik hakların güvence altına alınmadığı bir yerde demokratik toplum kurulamaz. Demokrasinin olmadığı yerde özgürlüklerin hayata geçmesi, eşitliğin ve adaletin sağlanması, yaşamın korunması mümkün değildir. O yüzden hak ve özgürlüklerin korunmasını 'milli, gayri milli' tartışmalarından çıkartıp, 'insani'  bir görev olduğu unutulmamalıdır.

 

Arif Ali CANGI

14.04.2014

 

Son Güncelleme Tarihi: 15 Nisan 2014 14:52

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.