Ekolojinin Siyaseti, Siyasetin Ekolojisi (1)

12 Haziran 2012 16:20 / 1521 kez okundu!

 


Mahathma Gandhi; “Dünya herkesin ihtiyacına yetecek kadarını sağlar, fakat herkesin hırsını karşılamaya yetecek olanı değil” demiş. Artık ekolojik krizlerden söz edilmeye başlandığı günümüzde Gandi'nin bu sözü daha da almalı hale geldi.

Önümüzdeki hafta 5 Haziran'da 'Dünya Çevre Günü' münasebetiyle, canlı yaşamının sürdürülebilmesi için gereken doğal varlıkların ne kadar azaldığı, ne kadar canlı türünün yok olduğu, küresel ısınmanın hangi boyutlara ulaştığı yazılıp çizilecek. Bu şekilde 'Dünya Çevre Günü'nü geçiştireceğiz, yeniden tüketim alışkanlıklarımızla, siyasal tercihlerimizle günlük yaşantımıza döneceğiz. Oysa sorun bir günle geçiştirilemeyecek kadar büyük ve can yakıcı, doğrudan yaşam hakkını tehdit ediyor.

İnsanlık, yaklaşık 2 bin yıldan bu yana 'hak' kavramı ile uğraşıyor, insan haklarının çağdaş yorumu 200 yıllık geçmişe sahip. 'Çevre hakkı' 1970’li yıllarla birlikte insan hakları alanında ayrı bir hak olarak tanımlanmaya başlandı. Bu yeni gelişmenin nedeni, insan faaliyetleriyle ekolojik yıkıma doğru gidildiğinin fark edilmeye başlanmasıydı. Doğanın dengelerinin bozulması, dünyanın geleceğine dair korkunç tahminlerle birlikte 'çevre hakkı' kavramı, insan hakları anlayışında önemli değişiklikler yarattı. “İnsan merkezli”, özgürlük anlayışından, doğal çevreyi oluşturan tüm bileşenler hakkın öznesi haline geldi, artık 'doğanın hakları'ndan söz ediyoruz.

Kavramsal olarak bu gelişmeler yaşanmakla birlikte ekolojik yıkıma yol açan uygulamalar yaygınlaşarak sürdürülmektedir. Ekoloji alanında yaşanan sorunları değerlendirirken yaşanan ekonomik ve toplumsal ortam göz ardı edilmez. Yaşanan süreçte uygulanan neoliberal politikalarla doğal çevre ekonomik etkinliklerde kullanılacak bir pazar malı haline getirilerek, sermaye birikimi hızlandırılmaya çalışılmaktadır. Küreselleşen sermaye, sürekli olarak üretimini artırmak istemektedir, buna karşılık doğal varlıklar sınırlıdır.

Dünyada yaygın olarak uygulanan neoliberal ekonomik politikalarla, doğanın sömürülmesine dönüşen ekonomik faaliyetler, somut olarak gündelik hayatları etkileyen sonuçlar doğurmaya başladı. Bu da beraberinde, insanlar yaşam çevresini korumak için bir araya gelmeye, örgütlenmeye başladı. Ülkemizden Karadeniz Bölgesi'ndeki vadilerin yaşam kaynağı olan derelerin suyunu hapseden HES'lere karşı oluşan direnişler, havasını, toprağını korumak için Termik Santral nöbeti tutan köylüler, Bergama-Ovacık, Uşak-Eşme Kışladağ örnekleri karşısında altın madeni ocakları açılmasına karşı örgütlenen Kazdağları, Kozak Yaylası sakinleri, üzerlerindeki tüm baskıya rağmen arazisini satmayan, kamulaştırılmasına direnen Efemçukuru köylüleri, Nükleer Santral projelerine karşı oluşan duyarlılık gibi örnekleri verebiliriz. Bu örnekler, yaşamın savunulması alanında önemli çabalar olmakla birlikte, yaşam alanlarının korunmasına, dünyanın geleceği için umutlu olmamıza yetmiyor.

Yaşamın Savunulması Siyaseti

1 Mayıs’ta bankalara saldırdıkları iddiasıyla Terörle Mücadele (TEM) ekiplerince gözaltına alınanlardan ‘Yeryüzüne Özgürlük Derneği’ üyelerine ‘HES’e, nükleere, 3. köprüye karşı mısın?’ diye sormuşlar. (Bknz: Devlet 'Kürk'ü Kürt anlayınca) Bu olay, ekoloji hareketlerinin, ekolojik yıkıma yol açan siyasi iktidarların hedefinde olduğunu bir kez daha gösterdi. Bir süredir, yaşamı savunmaya yönelik barışçıl eylemler, kolluk güçlerine direnme, mala zarar verme, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasasına muhalefet vb suçlamalarla kriminize edilmeye çalışılıyor, şirketlerin açtıkları yüklü tazminat davaları ile de sindirilmek isteniyor. Yaşananlar, bununla yetinilmeyip, ekolojiyi koruma eylemlerinin 'terör' olarak nitelendirilmesine doğru yol aldığımız gösteriyor. Bir yandan örnek çevre direnişlerine rağmen, mevcut endüstriyel kapitalist sistem dünyamızı her geçen gün felakete sürüklüyor, diğer yandan bu hareketler boğulmaya çalışılıyor.

Yaşanan sürecin 'doğa'nın aleyhine işlemesi, yürütülen mücadelenin biçiminin ve niteliğinin değiştirilmesini zorunlu kılıyor. Ekolojik yıkıma yol açacak faaliyetler bir politikanın uygulaması olarak karşımıza çıktığına göre, bunun karşısında doğanın korunmasının da politik bir duruşla mümkün olacağı görülüyor. Yaşanılabilir, güvenli bir gelecek için artık ekolojinin siyasallaşması, siyasetin de ekolojistleşmesi yani 'yaşamın savunulması siyaseti'ne ihtiyaç vardır. Asıl çözümlenmesi gereken, bu siyasallaşma nasıl olacaktır, oluşturulan ekolojist siyasal harekette hangi ilkelerde buluşulacak? Bu konuların tartışılmaya ihtiyacı vardır. Ekoloji hareketi içinde uzun yıllar çaba harcayan, bunun yanı sıra siyasetini de yürütmeye çabalayan bir kişi olarak yazımı önerilerimle bitirmeye çalışacağım.

Oluşturulacak siyasi hareket, ekolojinin yanı sıra Türkiye'nin eşitlik, özgürlük ve demokrasi sorunlarına da çözüm politikaları önermek zorundadır. Bir yanda emeğin, insanın sömürüsüne ve doğanın sömürüsüne aynı önemde ve güçte karşı durmak yeni siyasetin ilk ortaklığı olmalıdır. Diğer yandan etnik, kimlik, dinsel, cinsel ve diğer her türlü farklılığı içinde barındıran, ayrımcılığı reddeden bir yerde durmalıdır. Doğanın haklarını savunacak siyasetin 'tabiatı gereği' çoğulcu olması zorunludur. İnsanın doğanın efendisi değil,diğer canlılarla birlikte onun bir parçası olduğunu kabul eden 'yaşamın savunulması siyaseti'nin hiyerarşiyle, liderlerle, erkek hegemonyası ile uzlaşabilmesi mümkün değildir, bu nedenle kendi içinde doğrudan demokrasiyi işletmeli, aynı zamanda bunu topluma yaymayı önüne iş olarak koymalıdır.

Sözün özü; eşitlik, özgürlük, adalet, barış ve dayanışma gibi solun evrensel değerleri ile ekoloji düşüncesinin ve yeşil düşüncenin ortaklaştığı yeni bir siyaset mümkün, böylesi bir siyasetle çocuklarımıza eşitliğin, özgürlüğün, demokrasinin egemen olduğu şiddetsiz yaşanılası daha iyi bir dünya yaratabiliriz.


Arif Ali CANGI

10.06.2012


Son Güncelleme Tarihi: 18 Haziran 2012 13:26

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.