Adlî Tıp’a otopsi

21 Temmuz 2009 18:19  

 

Adlî Tıp’a otopsi

Cumhurbaşkanı Gül, kanser hastası Ablak’ın cezaevinde ölmesi üzerine denetim başlattı. Köşk tarafından yapılan açıklamada Adlî Tıp’ın son üç yıldaki faaliyetleri için Denetleme Kurulu’nun harekete geçtiği belirtildi. Taraf’ın ulaştığı kaynaklar Gül’ün, Münevver Karabulut, Hüseyin Üzmez, Güler Zere ve İsmet Ablak üzerinde durduğunu açıkladı

Köşk, son dönemlerde verdiği skandal kararlarla dikkatleri üzerine çeken Adlî Tıp Kurumu için harekete geçti. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Devlet Denetleme Kurulu’na, Adlî Tıp’ın son üç yıldaki faaliyetlerinin denetlenmesi talimatı verdi. Kurul, Adlî Tıp’ın 2007, 2008 ve 2009 faaliyet ve işlemlerinin mevzuata uygun olup olmadığını denetleyecek, ayrıca çağa uygun yeterlilikle olup olmadığına da bakacak.

Gül yakından ilgileniyor
Köşk kaynaklarından edinilen bilgiye göre Gül’ün bu kararı almasında son dönemlerde yaşanan dört olay etkili oldu: Önceki gün cezaevinde yaşamını yitiren kanser hastası hükümlü İsmet Ablak’a tahliye raporu verilmemesi, yine yaşam mücadelesi veren kanser hastası hükümlü Güler Zere’nin tahliye edilmemesi, Münevver Karabulut ve Hüseyin Üzmez olaylarında Adlî Tıp’ta yaşanan skandal olaylar. 

Konuyla ilgili Cumhurbaşkanlığı Basın Merkezi’nden yapılan yazılı açıklamada, “Sayın Cumhurbaşkanımız ayrıca, Adlî Tıp Kurumu hizmetlerinin etkin ve verimli bir şekilde yürütülmesinin ve geliştirilmesinin sağlanması amacıyla söz konusu kurumun; mevzuat, teşkilat, personel, amaç, araç, gereç ve metodlar yönünden de değerlendirmeye tabi tutulması için Devlet Denetleme Kurulu’nu görevlendirmişlerdir” dendi.

Köşk’ün talebine neden olan dört skandal
- Vakit yazarı Hüseyin Üzmez, 18 yaşından küçük B.Ç. adlı kız çocuğuna cinsel istismarda bulunduğu suçlamasıyla tutuklanıp Bursa E Tipi Cezaevi’ne konulmuştu. Üzmez, altı ay cezaevinde kaldıktan sonra İstanbul Adlî Tıp Kurumu Altıncı İhtisas Dairesi tarafından B.Ç’nin “ruh sağlığının bozulmadığı” raporunun ardından tahliye edilmişti. Tartışma yaratan bu rapor, uzunca bir aradan sonra yerini Adlî Tıp Kurumu Genel Kurulu’nun “ruh sağlığı bozulmuştur” raporuna bırakınca Üzmez yedinci duruşmada tekrar tutuklandı.

- Tedavisinin sağlıklı bir ortamda yapılabilmesi için infazının ertelenmesi gereken kanser hastası Güler Zere de Adlî Tıp mağduru oldu. Zereye bir çok sağlık kuru-mundan verilen Tahliye edilmeli” raporlarına rağmen affa Adlî Tıpengel oldu. Adlî Tıp’tan Zere için çıkan raporda üniversitenin teşhislerine yer verilmesine rağmen tahliye edilmemesi de tartışmalara yol açtı.

- İstanbul’da vahşi bir cinayete kurban giden Münevver Karabulut’un otopsisinde pis masa ve eldiven skandalı yaşanmıştı. Yapılan otopside, Karabulut’un cesedine başka bir cesetten sperm bulaştırlmıştı. Daha sonra ise, spermin, otopside kullanılan masa ve eldivenin önceki otopside kullanıldığı ve temizlenmediği için bulaştığı anlaşılmış, olay daha sonra kurum yöneticileri tarafından “Hata” olarak değerlendirilmişti. Bu gelişmenin ardından da kurumda “Hizmetlilerin ve temizlikçilerin otopsi yaptığı” konuşulmuştu.

- Kanser hastası hükümlü İsmet Ablak da kurumdan beklenen rapor aylarca çıkmayınca önceki gün tedavi gördüğü hastanenin bodrum katındaki mahkûm koğuşunda yaşamını yitirdi. Adlî Tıp Kurumu, kendi ihtiyaçlarını bile karşılayamayacak durumda olan Ablak’ın “Boğuluyorum” çığlığını duymadı. Hastalığı nedeniyle 30 defa ameliyat olan cilt kanseri İsmet Ablak’a bütün başvurulara rağmen aylarca ‘tahliye’ raporu vermedi.

Yedi ayda altı mahkûm öldü
Hükümlü İsmet Ablak’ın kanserden yaşamını yitirmesiyle birlikte 2009 yılında cezaevlerinde yakalandıkları sağlık sorunlarından dolayı yaşamını yitiren siyasi mahkûm sayısı altıya yükseldi. 

Kanser hastası mahkûm İsmet Ablak’ın sağlık durumuna ilişkin Adli Tıp raporu çıkmadan yaşamını yitirmesiyle, gözler cezaevinde çeşitli hastalıklardan dolayı yaşamını yitiren ve ölümü bekleyen mahkûmlara çevrildi. İHD’nin 2008 raporuna göre cezaevlerinde 306 hasta tutuklu ve hükümlü bulunuyor. Rapora göre bunlardan 16’sı ağır hasta. Beş mahkûm ise kanser hastası ve ölüm riski var. İHD’nin tespitine göre 2009 yılının başından bu yana altı siyasi mahkûm çeşitli sağlık nedenlerinden dolayı yaşamını yitirdi. Bu mahkûmlardan İsmet Ablak (40), Hasan Kert (43) ile dört ay tutuklu kaldıktan sonra tahliye edilen Gurbet Mete (19) kanserden, Beşir Özer ise böbrek yetmezliği ile hipertansiyondan yaşamını yitirdi. Mustafa Mehmet Elelçi (21) cezaevine girdikten 11 saat sonra sara hastalığından hayatı kaybetti. Mahkûmlardan Beşir Çelik’in (48) ise Batman M Tipi Kapalı Cezaevi’nde psikolojik sorunlardan intihar ettiği iddia edilmişti. 

Ablak’ın ölümü üzerine cezaevindeki ölümlere dikkat çeken İHD yaptığı açıklamada Cumhurbaşkanı ile Adalet Bakanı’na bu ölümleri durdurma çağrısı yaptı. 

ÇHD İstanbul Şubesi ise Ablak’ın ölümünden Cumhurbaşkanlığı, Adalet Bakanlığı ile Adli Tıp 3. İhtisas Dairesi’ni sorumlu tuttu.

Ölmeseydi, ailesi Köşk’e çıkacaktı
Tedavi gördüğü mahkûm koğuşunda yaşamını yitiren kanser hastası hükümlü İsmet Ablak’ın ailesi, oğullarının tahliyesi için Köşk’e çıkmayı düşünürken aldıkları ölüm haberi ile yıkıldı. Aile şimdi 17 yıldır ayrı kaldıkları çocuklarına bir bardak su bile veremeden kaybetmenin acısını yaşıyor. 

Erzurum’da 24 temmuzda yaşamını yitiren İsmet Ablak’ın annesi Gülistan ile babası Cihangir Ablak dün Ankara’ya gitmeyi düşünüyordu. Anne ve baba Ablak, Cumhurbaşkanı Gül’e çocuklarının sağlık durumunu anlatarak “Oğlumuzun son günlerini bizimle geçirmesini istiyoruz” diyeceklerdi. Ancak Ablak’ın ölümüyle aile Köşk’e çıkamadı. 

Iğdır’ın Karakoyunlu ilçesine bağlı Yukarı Alican köyünde yaşayan Ablak’ın anne ve babası çocuklarının serbest bırakılmamasına tepkili. Çocuklarının son günlerini köyünde geçirmesini çok istediklerini belirten anne ile baba, “Son günlerini bizimle geçirmesini çok istiyorduk. Oğlumuz kendi evinde değil, bir hücrede öldü. Bu çok acı verici. Evinde yaşamını yitirseydi bu kadar acı duymazdık” diyor. 

Taraf

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz*:
Facebook'ta paylaş
0