'İzmir’i belirli konularda onaylamak güzel ama gerektiğinde de eleştirmek lazım.'

29 Haziran 2009 13:00  

 

'İzmir’i belirli konularda onaylamak güzel ama gerektiğinde de eleştirmek lazım.'

EGİAD Yarın Dergisi son sayısında Yarın Dergisi’nin yayın kurulu üyesi Pervin Mısırlıoğlu Erkilet ile iş hayatındaki tecrübeleri, medyanın gelişimi, İzmir’in geldiği nokta ve STK’ların nasıl bir çalışma programı izlemesi gerektiği konusunda sohbete yer verdi.

***

Farklı sektörlerde kendini kanıtlamış bir iş kadını Pervin Mısırlıoğlu Erkilet… Tekstil, turizm, TV programcılığı, yayıncılık, ressamlık… Ama aslında kelimenin tam anlamıyla bir seyyah…

İşi gereği dünyanın farklı yerlerini geziyor, görüyor ve bu gördüklerini yazılarıyla paylaşmayı seviyor. EGİAD’ın ilk kadın üyeleri arasında yer alan ve uzun yıllar Dış İlişkiler Komisyonu’nda etkin olarak görev yapan Pervin Mısırlıoğlu Erkilet, son dönemde ise internet medyasının gelişmesi konusundaki çalışmalara yoğunlaştı. Erkilet, İzmir’in bugün geldiği noktayı “İzmir göç alıyor ama buranın bir sentez olduğunu görmemiz lazım. Mozaik yapımızı korumalıyız ve bu değerleri ayakta tutmalıyız. Üretilen efsaneleri bir kenara atıp, kibirden uzak bir çalışma yapılmalı” diyor.

Günlerinin İstanbul-İzmir hattında dolu dolu yaşayan Yarın Dergisi’nin yayın kurulu üyesi Pervin Mısırlıoğlu Erkilet ile iş hayatındaki tecrübeleri, medyanın gelişimi, İzmir’in geldiği nokta ve STK’ların nasıl bir çalışma programı izlemesi gerektiği konusunda sohbet ettik.
 


EGİAD - Bize kendinizi anlatabilir misiniz?

PME- 8 Şubat 1959’da Edremit doğumluyum. Evliyim. İzmir Eşrefpaşa Lisesi Fen bölümünden mezun oldum. Liseden sonra Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’ne girip, girdiği gün okuldan atılan tek öğrenciyimdir herhalde. Ben de eğitimim için yurtdışına gittim. Turizm üzerine Berlin’de dil eğitimi aldım. İngilizce ve Almanca gelecekteki turizm kariyerimi önemli ölçüde belirleyen etkenler oldu.

TRT radyo ve televizyonlarında uzun yıllar çalıştım. TRT televizyonlarında (TRT 1 ve TRT 2) sunuculuk, çocuk dramasında oyunculuk yaptım. TRT Radyo 1’de “Seyyah”, “Ülkeler, İnsanlar ve Müzikleri” , “Gezi-yorum” ve “Pervane” adlı canlı yayın programlarının hem sunuculuğunu hem prodüktörlüğünü yaptım.

1992’de turizm sektöründen ayrıldım ve kendi işimi kurdum. Halen faaliyette olan PM Ltd. Şti.‘ini kurarak ticaret hayatına adım attım.

Bu süreçlerde resim yapmayı ve sanatla ilgilenmeyi sürdürdüm. Paris Türk Naifleri sergisi dahil olmak üzere İstanbul ve İzmir’de 8 karma sergiye katıldım. Biri Fransız Kültür Derneği, diğeri Kültür Park Tenis Kulübü’nde olmak üzere iki kişisel resim sergisi açtım.

Turizm ve ithalat yazın hayatına başlamamda önemli rol oynadı. Türkiye’den insanların gitmediği dönemde ben Endonezya, Katmandu gibi farklı noktalara gidiyordum. Hindistan’ın güneybatı bölümünde Goa’ya gittiğimde insanlar “orası neresi” diyordu. İnsanlara bu bilgilerimi anlatmalıydım. Orada yaşadıklarımı anlatmalıydım. İthalat için gittiğim yerlerden ben anılarla ve izlenimlerle döndüm. Yurtiçi ve ağırlıklı yurtdışı gezi izlenimlerimi “Gezgin” başlığı altında aktardığım yazılarım çeşitli gazete ve dergilerde yayınlandı.

İlk olarak 1994 yılında Yeni Asır ve Sabah gazetelerinde yayınlanan yazılarımı, 2001 yılından itibaren aynı başlık altında İzmir Life dergisinde sürdürdüm.

Ocak 2003 - Ekim 2005'de İzmir Life dergisinde yayın yönetmenliği ve yazarlığın yanı sıra, yemek ve gurme sayfalarının muhabirliğini ve haberlerini de yaptım.

Haftalık, tabloid “7 Gün” gazetesi yayın danışmanlığı, köşe yazarlığı (Pervane) ile en kısa süren deneyimlerimdendi. Kapatma Kararını verirken çok acı çekmiştim. İşe aldığımız hevesli insanları işten çıkarmak üzmüştü beni.

Zaman zaman İzmirlilerle sıcak sohbet olanağı bulduğum “Kentler ve Ayrıntılar” hakkındaki konferans ve sunumlarım da ayrı renkleriydi hayatımın. Aynı ve farklı konularda konuşmacı olarak pek çok yere davet edildim.

EGİAD’ın ilk kurulduğu yıl ilk kadın üyelerden biri olarak derneğe girdim. Onur üyesi olana kadar da böyle bir STK’da çalışmayı önemsedim. Eski değerli başkanlarımızdan sevgili Uğur Barkan ve Bülent Akgerman’ın başkanlıkları süresinde 2 yıl boyunca Dış ilişkiler komisyonu başkanlığı yaptım. O zamanlar henüz Çin şimdiki popülaritesine sahip değilken o dönemde Beejing’de ticaret fuarında EGİAD standı açmak da bize nasip olmuştu...

Halen Yarın Dergisi’nde yayın kurulu üyesi olarak katkılarımı sürdürmekteyim.

Şu anda çalışmakta olduğum haber portalı benim son yıllarda yarattığım en güzel ürün. Ağabeyim İlhami Mısırlıoğlu ile birlikte kurduğumuz haber portalında baş yazarlık ve editörlük görevini yürütüyorum.

Bu günümüz ve koşulları açısından zorunlu bir tercih oldu. Çünkü; toplumsal iletişimde, artık kitlesel haberleşmenin hızı ve etki derinliği çok yüksek. Yapısal olarak ve yöntemler açısından, yüksek teknolojileri hayata uyumlu hale getirmenin en çarpıcı örneği bence internet medyası. Siz buna sanal medya, e-gazetecilik, internet haberciliği, dijital mecra diyebilirsiniz. Nasıl adlandırılırsa adlandırılsın “online haber” vermenin de, almanın da zevki ve de inkar edilemez yararları çok büyük. O yüzden, yazılı basın sanal versiyonları ile bu yarışmanın dışında kalamamıştır. Sonuçta “BASKI” yapmadan “BASKI” yapabilmek! Üstelik talihsiz hataları anında düzeltebilmek hiçbir matbaanın hüneri değil. Sonuçta bizim medyamız hem ekonomik, hem pratik, hem hızlı. Ayrıca interaktif bir yapısı var ki asıl cazibesini artıran da o. Dolaysız anlatımın çekiciliği ve elbette cinsiyet ayırımcılığından ve mobbingden uzak bir bilişim dehası. Üstelik artık kendi özel radyomuz var; her telden her kültürden her müzik türünden çalan “Radyo Pervane”miz var..

EGİAD- Kimlerle çalıştınız?

PME- Farklı alanlarda pek çok kişi ile çalıştım. Örneğin turizmde Ahmet Özal, Yavuz Çizmeci, Bahattin Yücel’le çalışırken, televizyonda, Leyla Atmacalar, İsmail Acar, Sacit Aslan, radyoda Saadet Bekar, Ahmet Büyükçulhacı, Meral Arasıl, İffet Diler gibi TRT’nin yetiştirdiği gerçekten özel insanlarla çalışma olanağı buldum.

Resim yaparken rahmetli Fahir Aksoy, rahmetli Ramo (Ramadan Tuzcuoğlu), ve ustam ressam Serdar Leblebici ile çalıştım.

Ticaret yaparken de Hintlilerle, Çinlilerle, Endonezyalılarla, İngilizlerle vs…

Yeni Asır’dan Şevket Özçelik ile en özel çalışmalarımızı yaptık. Şevket Abi’den titiz ve duyarlı çalışmanın ne olduğunu öğrendim. Verilen emeğe öyle saygılı idi ki, tek bir harf ve tek bir kare için yanıp yakılırdı. Hassas terazisini kullanırdı. Platin makasını sadece doğru yerde eline alırdı. Şevket Abi ile baskıya hazırladığımız “Okyanus Cennetleri”, “Sisler Kraliçesi Karadeniz” ya da diğer adıyla “Geç Kalan Ziyaret” o dönemin en gözde gezgini yapmıştı beni.

Daha sonraki yazı dizisini hazırlamak üzere, Yeni Asır adına gerçekleştirdiğim Nepal ve Hindistan gezisi ise beni medyanın farklı yüzüyle tanıştırdı. O zamanlar Yeni Asır’ın başında değerli gazeteci dostumuz Hamdi Türkmen vardı. 3. uzun dönemli gezi yazılarım için bir ay hiç evden çıkmadan hazırladığım ve adını Dream Catcher (Rüyayı Yakalayanlar) koyduğum 20-25 günlük tam sayfa yazı dizimin, Aydın Bilgin’in isteği üzerine siyah beyaz basılacağını söylemesi beni rüyadan uyandırdı. Onca emek ve para vererek hazırladığım yazı dizisini, yayından çekerek ilk tepkimi gerçekleştirdim belki de. Hamdi Türkmen ve o zamanlar spor müdürü olan yine eski Yeni Asır Genel Yayın yönetmenlerinden Osman Gencer esas olarak renklerin yolculuğunu anlatan o yazı dizisinin yayımlanabilmesi için kendilerince büyük çaba gösterdiler. Osman kendi sayfasının bir bölümünü bana kullandırabileceğini söyledi, yarısı siyah-beyaz yarısı renkli olacaktı sonuçta. Onu da kabul etmedim. Kapıyı çarptım çıktım. Haksızlığın huysuzluğu… Bu arada sevgili sınıf arkadaşım Sabah Gazetesi eski Genel Yayın Yönetmeni Ergun Babahan zamanında, benim iznim olmadan Sabah’ta yazılarımın bil-a bedel yayımlanmasına karşı çıkışım yine medyanın geçerli ilişki tarzlarına çok belirgin isyanlarımdı. Gazetelerin “havuz sistemi” de bana uymamıştı.

İ.Hakkı Kesirli ile İzmir Life gibi bir kent dergisinde çalışmak bana pek çok konuda ders verdi ve son derece öğretici oldu.

EGİAD--İzmir Life hikayesini bizimle paylaşır mısınız? 

İzmir Life’da önce gezi yazarlığı yaptım. Sonrasında yayın yönetmenliği teklifi geldi. Bir de baktım ki reklam al ama habere karışma demenin binbir eziyetini çekiyorum. Editörlük yerine başka işler yapmak bana çok acı verdi. Zaten İzmir’de parasız çalıştırma, mümkün ise üzerine para alma mantığı var. Söz verilen maaşlarımı alamadım. Sigorta primlerimin asgari ücretten ve sadece 1 yıldan az bir süre için yatırılmış olduğunu çok sonradan fark ettim. 4 yıllık emek garip şekilde ödüllendirildiğinde anladım ki artık yolları ayırmak lazım. Öte taraftan yerel radyo ve televizyonlar da cazip bir şey sunamadıkları için İzmir medyası ile çok dost olduğumu söyleyemiyorum. Bu nedenle uzak kalmayı tercih ediyorum. Çizgilerimi profesyonel olarak tanımlayıp, çizebiliyorum. Parasız gel çalış diyorlar. Benim parlama, meşhur olma derdim yok. Ama emeğe saygının da olması gerektiğine inanıyorum. Aslında farklı renkli çok iş yaptım ama ünlü alma amacında değildim. Ekip çalışması benim için öncelikli idi. İş kadını, gezi yazarı, fotoğrafçılık…Bunlar aslında benim İstanbul’daki dergi gruplarından iş teklifi almamı da beraberinde getirdi. “İzmir’de kalacağım” dedim. Ama şimdi baktığımda artık İztanbullu olduğumu görüyorum.

EGİAD---İnternet medyası keyifli mi? 

izmirizmir.net’i’ ağabeyim İlhami Mısırlıoğlu sayesinde ve onunla birlikte kurduk. İstanbul’da yıllarca iş, basın ve kurumsal kültür konusunda deneyime sahip sevgili kız kardeşim Hürriyet hanımın ise bu iş için İzmir’e taşınarak haber müdürlüğümüzü yapması ise bizler için büyük şans oldu. Sonuçta dijital büyü dünyada hızla yayılırken bizi de aldı götürdü kendi sınırsız ağına. Anında paylaşım ve geri dönüşümün olduğu bir iletişim modeli gerçekten kışkırtıcı.. Üstelik cinsiyet ayrımı yok. Üstelik, üstelik, üstelik… Bunları arttırmak mümkün. 30 farklı yazarımız farklı konularda yazıyorlar. 800 nitelikli üye ile yol alıyoruz. 3. yılını doldurdu. Yeni bir tasarımla daha çağdaş bir formasyon kazandık. İzmir’in kendi yerel medyası yok internet anlamında. Diğeri de bildiğiniz ve gördüğünüz üzere. İlan odaklı. Kriz ortamında ilk Egeli sayfalar kapatılıyor. Çalış ama para isteme mantığı var.

Bir yandan da iztanbullular.com’u oluşturduk. 2010 Avrupa Kültür başkenti olan İstanbul, İzmirlilerin büyük emek verdiği ve kalplerinin attığı önemli bir yer olduğu için İzmir ile İstanbul arasında köprü olmayı planladık. Belki İzmir-İstanbul kavgası yerine İztanbullular.com sayesinde gerçek, verimli, artı değerlerin paylaşıldığı bir ortamı büyütebiliriz diye düşündüm. İzmir’i geliştirici, büyütücü gerçek bir dünya kenti haline getireceği bir planlama, tartışma, forum alanı gibi yani… O da çok yakında görücüye çıkacak.

İnternet gazeteciliğini yaşatmamız ve desteklememiz lazım. Yeni vizyonumuz ile internet gazeteciliği konusunda yol almak önemli şimdi. Kitap yazıyorum, 2010 için sürpriz hazırlıklarım var.

EGİAD--İzmir’e baktığınızda neler görüyorsunuz?

İzmir hak ettiği değere sahip olmayan son derece yoksul ve yoksun bir şehir. İzmir üretmeyi düşünmeden yol alıyor. İzmir’de alternatifiniz yok beğenmeme gibi bir lüksünüz yok. Herkes İzmir’de eğlenceyi yemek olarak algılıyor. İzmir’de eğlenmek demek, rakı-balık, gezmek denilince de Çeşme, Foça ve Gümüldür’e gidip gelmek anlamına geliyor. Aynı insanlar ile aynı sohbetler…

İnsanlar “Beyin göçü oluyor” diyor. Evet. Uçan beyinler, parayı izler. Güçlendirmediğin yerel değerler sonunda kendisini ezer. İnsan ve kent bumerang gibidir. Geriye döner. Ektiğini biçersin her zamanki gibi. Ulaşılabilir değerler İzmir’e geldiği anda cazibesini, sihrini kaybediyor adeta. İzmir’de bazı projeleri yaşatmak için de çaba harcanması gerekiyor. Artık biliyorum ki, İstanbul belediyecilik anlamında çok yol almış. Parklar, bahçeler çok olağanüstü görüntüler yaratmış. Havaalanından girdiğin anda temiz bir şehirle karşılaşıyorsun, Avrupa başkentleri arasında olmak için çaba harcanıyor. Çözüm getirmiş birçok konuda. Ve bugün birde İzmir’e bakın. Aziz Başkan’ın iyiliği, dürüstlüğü yetmiyor daha fazlası lazım. Etrafında çalıştırdığı adamların vizyon, misyon sahibi olması gerekiyor. Her şeyden önemlisi de kentlilik bilincine ulaşmış insanların şehirden bir şehir yaratması önemli. Eski zamanların İzmir’inden daha geride bir İzmir sunuyorsa o sistemler, bazı ısrarlı yanlışları bırakmak lazım. Biz köylü değiliz ki… İzmir’e bakınca kültürel olarak da mimari olarak da bir köy…

Sonuçta vazgeçiyorsun… Ben köyde yaşayacaksam Urla’da yaşıyorum, şehri yaşayacaksam İstanbul’a gidiyorum. Amacım burayı küçümsemek değil, benim ki bir yakarış…

İzmir Life’da görev yaparken benim kazandığım önemli artılar da oldu. İzmir’i sokak sokak yaşama şansını yakaladım. İzmir’i o zaman daha iyi anlamaya başladım. İzmir’e düşkünlüğüm çoğu İzmirli gibi patolojik... İzmir’e bu kadar laf etmemin nedeni belki de bu. Bu şehre kıyamıyorum.

EGİAD--Genç girişimcilere önerileriniz neler? 

Birbirleriyle çalışmayı öğrenmeyen ve desteklemeyi bilmeyen, lobiyi bilmeyen bir topluluk asla başarılı olamaz. Reklam Ajansları reklam müşterisi bulamamaktan, yerel medya reklam alamamaktan dertli. Sevgi ile üretmek, barış içinde düşünmek lazım. Beni bu konularda abartılı bulabilirsiniz. Ben çoğu zaman düşmanıma bile “yalaka”yım. Çünkü kadınım, uzlaşmanın kıymetinin farkındayım... Yalaka inek, kasabın bıçağını yalarmış. Gerçekten öyleyim. Yeter ki kavga olmasın diye uğraşıyorum. Gençlere de bu uzun engelli koşularında silahsız bir dünyada, her türlü sorunun diplomasi ve siyasetle çözüme ulaşacağı yeni Türkiye modeli için çalışmalarını, etik ve barışçıl dünyada yer almalarını ve gelecek kuşaklara temiz, duyarlı bir toplum hayatı sunmayı vaat etmelerini hedeflemelerini öneriyorum.

STK larda çalışmak eskisinden de önemli artık. Bu anlamda yeni ve genç girişimciler için EGİAD önemli bir oluşum. Son dönemde çok daha etkin yol alıyor. Gerilimin olmadığı bir süreç var. EGİAD’da birbiriyle kaynaşmış bir dönem var. Kutuplaşma yok. EGİAD gündem oluşturmalı. İzmir’i belirli konularda onaylamak güzel ama gerektiğinde de eleştirmek lazım. Vizyon belirlemek, “Haydi” demek gerekiyor. İzmir göç alıyor ama buranın bir sentez olduğunu görmemiz lazım. Mozaik yapımızı korumalıyız ve bu değerleri ayakta tutmalıyız. Üretilen efsaneleri bir kenara atıp, kibirden uzak bir çalışma yapılmalı.





 
 
www.izmirizmir.net

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz*:
Facebook'ta paylaş
0