Yarının Büyüklerine Masallar: Hamdi Kaptan

12 Aralık 2007 04:34  

 

Yarının Büyüklerine Masallar: Hamdi Kaptan

Her sabah uyanınca Hamdi bey, penceresinin önüne oturup vapurların düdük sesleini dinlemeden yapamazdı.



Karısı Emine hanım, Hamdi Kaptan'ın bu tutkusunu bilir, o da onunla beraber kalkar sessizce kahvaltıyı hazırlar ve her şey hazır olunca da:



-Hamdi bey, çay hazır! diye seslenerek kocasını kahvaltıya çağırırdı.


Kahvaltıda bir iki yudum çay içince Hamdi Kaptan hemen şehir hatları vapurlarından bir anısını anlatmaya başlardı.Bu böyle her sabah yeniden yeniden tekrar ederdi.



Bazan arada bir torunları ziyaretlerine gelince, ya da, deniz mavisi elbiselerini giyince, güneş de içini ısıtıyorsa sımsıcak evden çıkar şehir hatları vapurlarının rastgele bir seferlerine binerek anılarını tazeler hele de yalnızsa hemen bütün gün eve dönmezdi.



Hamdi Kaptan yine de en fazla torunlarını gezdirirken mutlu olurdu. Onların o meraklı ve ısrarlı soruları karşısında Hamdi Kaptan her soruyu bir öğretmen bilgeliği ile cevaplamaya çalışır, kırk yıl emek verdiği adeta ikinci bir evi olan şehir hatları vapurlarında ki anılarını zevkle anlatırdı torunlarına. Ne zaman kaptanın yanına gitseler Mehmet, iskeleden ayrılışları değil ama iskeleye yanaşmasına daha çok ilgi duyardı gemilerin. Sorularla işin nasıl yapıldığını öğrenmeye çalışırdı. Onun ilgisinin farkında olan Hamdi Kaptan, kaptanla Mehmet´i yalnız bırakır Zeynep´in ısrarlı vuuuuutttttttt diye korna çalınması isteklerini:



- Gel biz martılara şarkı söyleyelim, diyerek geçiştirmeye çalışırdı.


Emine hanım Hamdi Kaptan'ın pek sık olmayan bu günlük gezilerden dönüşlerinde mutluluğunu hemen fark eder,



-Hamdi bey yüzünüze nur değmiş sanki diye takılmadan duramazdı.


İçi buruk da olsa Hamdi Kaptan mutlu bir emeklilik yaşıyor denebilirdi. Ara sıra Emine hanımın yakınmaları olmasa...


-Hamdi bey yeter artık, bak emekli oldun hala şu gemilerde yaşamaktan kurtulamadın. Nedir allasen bu, her sabah saatlerce pencere önünde hiç konuşmadan oturmak. Bırak artık şu gemileri bak ben de varım burada, yollu serzenişlerine:


-Emine hanım, Emine hanım, şehir hatları benim ilk evliliğim, seni onun üstüne kuma aldım. Ama bak onu bıraktım senin yanındayım, diyerek de gönlünü almasını bilirdi.


Sonra nankörlük olmaz, biz iki çocuk okuttuk şehir hatlarından. Vefa Emine hanım Vefa diye, takılmadan da duramazdı.



Sonra bir sabah duyulmaz oldu vapur düdükleri, görülmez oldu şehir hatları vapurları. Hamdi Kaptan telaşlanarak ne olduğunu öğrenmeye çalıştı. O gün eve dönüşünde yüzünden düşen bin parçaydı sanki. Şehir hatları vapularının seferden kaldırılacağını öğrenmiş yıkılmıştı. Nasıl bakardı şimdi boğaza. Şehir hatları olmadan İstanbul İstanbul olmazdı.


Her geçen gün içi daha da daralıyordu Hamdi Kaptan'ın. Sabahları yataktan çıkmaz olmuştu. Kahvaltı etmiyor, dahası pencerenin önüne oturmuyordu artık.


Emine hanım Hamdi Kaptan'ın sağlığından endişe etmeye başladı. Haksız da sayılmazdı.

Bir gün korktuğu başına geldi. Uzun süredir içine kapanıp tek kelime etmeyen Hamdi Kaptan bir sabah yine eskisi gibi neşeyle yatağından kalkmış pencere önüne gelmiş uzun uzun boğaza bakarak birden:



- vvuuutttt, vvuuuttttt!...


diye sesler çıkararak hızlı adımlarla evde dolaşmaya başlamıştı.




O gün bugündür Hamdi Kaptan hiç konuşmuyor, her sabah pencere önünde saatlerce sessiz oturuyor ve birden kalkıyor evin içinde vvuuuttt, vuuuuttttttt diye dolanıyordu.


Torunları Mehmet ve Zeynep gelince de onun arkasına takılıyor hep birlikte vuuutttt diyerek evin içinde dolaşıyorlardı.


Doktorlar vuuuttt hastalığı koymuşlar bunun adını. Tedavisinin mümkünü yokmuş, şehir hatlarını tekrar sefere koymaktan başka.



Ali Rıza Üleç


Ege kızıma bir gece masalı

Eylül 2006

Düzenleme 11 Mart 2007

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz*:
Facebook'ta paylaş
0