ForumGüncel Politika - İskender'in Düğümü  Yeni Konu 

Yettiniz Artık! (Bir nefret söylemi nesnesi olarak Yetmez ama Evet!) - Murat Utkucu

29 Mart 2014

hurkus

Yabancı turistle yurdum insanı arasında geçen en yaygın monolog şudur: Your country, wonderful. Dalgasını mı geçiyor, şirinlik mi yapıyor yoksa samimi hislerini mi paylaşıyor anlaşılmaz turistin. Ben kendi adıma hep kafa bulduklarını düşünmüşümdür! Yalan söylediklerinden değil! İhtimal öyle saçma sapan şeylere şahit oluyorlar ki, bu ülkede yaşamanın her gün yeni bir güzellikle temas anlamına geldiğine ikna olup wonderful ifadesini kullanıyorlar. Ülkemizin Tayyip'in Harikalar diyarı olduğu muhakkak. Twitter'i kapatmaya cüret eden bir başbakanın olduğu ülkede yaşıyoruz. Emriyle öldürülen bir çocuğun mezarına bırakılan cam misketleri tüfek saçması olarak ifade edebilecek kadar yalana tevessül eden bir vicdansızlar hükümeti var tepemizde. Ateizm'e günde beş vakit küfredip hiçbir ateistin yapmayacağı şekilde Bakara suresini makaraya alacak kadar diniyle alay edenlerin din adına hükümet ettiği bir ülke burası. Ama ötekilerin de hakkını yemeyelim lütfen: Harika olan sadece AKP değil! İstanbul'da polis şiddetine verip veriştiren Sözcü Gazetesi'nin bir gün sonra Tomaların Diyarbakır'da Kürtleri yeterince gazlayıp sulamadığını yazmasına ne dersiniz? Kürtlere küfredip “Atam faşistse ben de faşistim ulaan” diye höyküren ve aynı anda Gezi'ye katılmakla övünen lise arkadaşımı boşta mı koyalım peki? Asimile olmamak için Bulgaristan'dan kaçıp gelen ama geldiği ülkede Kürt çocuklarının her sabah Türk olduklarını ikrar etmesi için utanmadan imza toplayan o göçmeni ne yapacağız peki? Sahi bu kadar duygusuz insanla n'apacağız biz? Hadi bunların biri İslamcı, diğeri ırkçı, öteki lümpen, beriki vicdansız. Eyvallah! Peki, bu cumartesi akşamı Enver Aysever'in programına katılan genç bir sosyalistin sözlerine ne demeli?(*) Son referandumda yetmez ama evet diyenlerin Tayyip Erdoğan'ın bütün suçlarına ortak olduğunu öfkeyle haykıran o gözlerine ne demeli? Aradan dört yıl geçmiş. Gezi, Türkiye tarihini bıçak gibi kesmiş, PeKeKe'li, Kemalist ve Ülkücü aynı saf ve karede ilk kez görüntülenmiş, hükümet hırsız çıkmış, Roboski katliamını saklamış, bir yıldır Kürt Savaşında kan dökülmemiş ve tüm bunlar olmamış gibi o genç kadın, AKP'nin hesabını görürken dört yıl önce bin bir sebeple referandumda evet diyen solcuları Erdoğan'la aynı mahkeme salonunda görmek istediğini mübaşirin sesiyle beyan ediyor. Program boyunca evetçi liberallere küfrediliyor. Kullanılan en hafif ifade ise şu: Çok yüklenmeyin onlar tırnak içinde ‘saf' çünkü. Referandum'da evet dedim ve kendimi Mülkiye birinci sınıftan beri komünist olarak görüyorum. İsmail Beşikçi de evet dedi ve ona liberal diyecek biri çıksın yüzüne söylesin hadi? Türkiye'nin en uzun işkencede kalan devrimcisi Garbis Altınoğlu da evet demişti? Buyurun onu da Erdoğan'ın safına gönderin! Peki ya Adalet Ağaoğlu ve Oya Baydar? Her ikisi de sol gelenekten geliyor. Liberaller mi bilemiyorum ama demokrat oldukları kesin! Velev ki liberaller! Sol tarihin bu iki çınarını Erdoğan'la aynı torbaya koyunca muhalefetimiz güç mü kazanacak? Kaldı ki Liberalizm ne zamandan beri Sol'un bir no.'lu düşmanı oldu? Kemalist ve hatta ırkçı milliyetçilikle aynı karede fotoğraf çektirmekten çekinmeyenler, dört yıl önce evet diyen, bugünse AKP karşıtı olduğu için köşelerinden kovulmuş insanlara sahi neden bu denli öfkeliler? Bunun siyasi bir sebebi var mı? Yoksa yine Freud'u mu çağırmalıyız? Referandum'da evet dedim ve bunu savundum da. Sebebi açıktı: Kontra Cumhuriyeti'nden bir nebze olsun kurtulabilmek, AB denen dış mihrakın da iteklemesiyle Burjuva Demokrasisi denen şeyle, artık Allah ne verdiyse, temas edebilmek! Peki, AKP'nin ne mal olduğunu bilmiyor muyduk? Bu üçkâatçı açgözlü Sünni sağ siyasetin güvenilmez olduğunu falan? Tabii ki biliyorduk ama yapacak bir şeyimiz yoktu. Lav silahını gözümüze sokup hepimize salak muamelesi çeken İlker Başbuğ'un önünde hazırola geçmiş gazetecilerden usanmıştık çünkü. General bozuntularının küstahlıklarından da... Aynı takarov marka silahla aynı saatte Kürdistan'da işlenen devlet cinayetlerinden, Alevi'nin adını anmayan, Kürt'ü lügatine dahi almayan zihniyetten de. Askerî faşizmden bıkmıştık. Deli gömleğinden kurtulmak istiyorduk. İki sağ ideolojinin mücadelesinden mümkünse devlet üstü az demokrasi talep ediyorduk, hepsi bu. Sol, güçlü olsa gerek mi kalırdı bunca ince manevraya. Güçlü olsak Türkiye'yi özgür halklar, eşit yurttaşlar bahçesi yapmaz mıydık? Ama değildik işte. Sonra ne oldu? AKP, askerî faşist güç odaklarının nefesini keser kesmez kendi faşizmine doğru yelken açtı. Bir kez daha anladık ki öz gücünle yola çıkıp kendi planınla siyasete müdahil olmuyorsan, ne yaparsan yap başkasının planına dâhil oluyorsun. Tıpkı Türkiye Komünist Partisi'nin 46 seçimlerinde Demokrat Parti'yi desteklemesi gibi. Sonuç Türkiye'nin en güzel insanlarının 51 Tevkifatı ile hayattan koparılmalarıdır. Referandumdan iki yıl sonra bir özeleştiri yazısı kaleme aldım ve Taraf'a gönderdim. Referanduma destek yazım yine Taraf'ta çıkmıştı. Dönemin editörü Esayan, kısaltmam koşuluyla yayımlayacağını söyledi. Kısaltmak yazmaktan müşkül olduğu için Birgün'e gönderdim yazıyı ve gazetede yer aldı. İşin ilginci, Birgün, Evetçi yazımı iki yıl önce yayımlamayı reddetmişti. Yani Birgün'den sansür yemiştim. Üstelik kadrolu yazarı falan da değildim gazetenin. Yayın politikası beni bağlamazdı yani. Sosyalist bir okurun naçizane fikri olarak bile kabul görmemişti yazım. Pardon, biri özgürlük mü dedi? Neyse uzatmayım, hikâyenin sonrası sahiden vahim. Siyaseten özeleştiri vermek, kendinizi dövdürtmek için ötekinin eline sopa vermekten farksız. Ama burada sorun diyet ödemek değil, dinime sövenlerin Müslüman dahi olmaması. Ergenekoncu darbeci faşizme teşne ne kadar tuhaf tip varsa yazım üzerinden saldırmaya başladı. Kürt kelimesini duyduğunda kasap bıçağına davrananlar, Che'yi Kemalist sananlar, AKP otoriterizmi üzerinden kendini temize çekip üstüne özgürlük savaşçısı kesiliyorlardı. Sanki hayır demek demokrat olmanın yeter koşuluymuş gibi. Doğrusu Baskın Hoca, olacaklar konusunda beni uyarmıştı ama aklımız ne derse kalem onu yazıyor. Farkımız da bu olsun siyasetin ilahlarından. Bugün gelinen noktada, referandumda evet diyenler için hâlâ cadı kazanı kaynatılıyor. Bir kez daha anlıyoruz ki muhalifiyle iktidarıyla ibretiâlem bir ülkede yaşıyoruz. Bugün AKP faşizmine karşı biraraya gelmek varken, biri çıkıyor, evet diyen herkesin Erdoğan'la aynı suçu işlediğini söylüyor. Üstelik ırkçı faşistlere, kontra artıklarına gülücük gönderilen bir ortamda! O gece, o birine ne Enver Aysever ne de katılan sanatçılar “Dostlar bir dakika! Artık birleşme zamanı! Bu dil zehirli” demiyor, diyemiyor! O hâlde soruyorum Enver Aysever'e: “Evet diyen sosyalistleri, Berkin'i öldürmekle mi suçluyorsun sen de? Yoksul evlerimize ayakkabı kutularıyla dolar mı taşıdık yoksa? Berkin'in ölümünü protesto için on bin direnişçi ile yediğim gaz, bana özel nefes açıcı buhar banyosu muydu? Nasıl bu kadar nobran ve vicdansız olabiliyorsunuz? Sahiden merak ediyorum. O sosyalist kadının partisi hasbelkader iktidara gelse sahiden özgür bir ülkede yaşayacak mıyız? Solcuları Erdoğan'la aynı kefeye koyan zihniyetin mahkemeleri bize Sinop Zindanlarını mı layık görecek!” Tamam, evetçi kesim içinde, AKP'yi burjuva devrimcisi ilan edecek kadar aklını yitirmiş, polis vahşetine demokrasi adına! alkış tutan, sokaklara dökülen milyonları darbecilikle suçlayan ve bütün bunların üstüne hâlâ kendini demokrat sayan birileri var! Sokakta devlet dersinde öldürülmüş çocuklara rezilce ifadelerle saldıran “liberaller” de! Ama herkesi aynı kefeye koyan teraziler ve bütün genellemeler yanlış değil mi zaten. O hâlde bu saldırgan dil de ne? Bu nefret söylemi ne kazandırıyor size? Yoksa Kemalizm'in günahlarına körleşmek için mi bütün bu nefret. Burada iki mesele var. Birincisi; Solcu Evetçiler, toplum üzerinde bu kadar etkiliyse şimdi AKP'ye muhalif oldukları hâlde neden halkı peşlerinden sürükleyemiyorlar. Belki de cürümleri kadar etkili olduklarından! Kaldı ki Evetçi solcuların bir kısmı her zaman AKP'ye muhalifti. Bir bölüm liberal de bu süreçte muhalif oldu! Durun ama! Belki de yanılıyoruz. Belki de muhalefetin bu kadar konsolide olmasının sebebi bu saf değiştirmedir ne dersiniz? İkinci mesele şu: Evetçilere karşı dört yıldır linç kampanyası yürütenler acaba siyasi yetersizliklerinin faturasını bu bir avuç insana mı kesiyorlar? Siyaset meydanı orada! Gidin ve halkı safınıza çekin. Başarısızlığınızın hesabını başkasına ödetmeye kalkmayın. Üstelik bu evetçi solcuların güçleri yetse zaten halkı bu kalpsiz ve açgözlü iktidarın elinden alacaklar. O kadar sözleri geçse özgürlükçü bir anayasa yapacaklar. 12 Eylül'de çocuktum. Dört yıl sonra faşizm, perdenin arkasına geçerken Mülkiye'de okumaya başladım. Askerin postalı tepemizdeydi. Ezmiyordu ama orada duruyordu. Kafasını kim kaldırıyorsa ezmek için bekliyordu. Sonra okulun suyundan mı ne Sosyalizme sevdalandık. Eşit, özgür adil bir dünya; Bir genç başka ne hayal eder ki? O kadar sevdik ki okul bittikten on beş yıl sonra pasaport almak istediğimde Terörle Mücadele tanışmak istiyordu hasretle, hasbıhal için. Yani postal oradaydı. Tepemizde bekliyordu. Ama mesela Hasan Ocak'ı eziyordu. Gazi'yi eziyordu. 1 Mayıs'larda gençleri eziyordu. Kürdistan'ı ezmekle kalmıyor tarumar ediyordu. Direnen kim varsa tepesine iniyordu ya, direniş sürüyordu yine de. İşte bunlar hep Postal faşizminden kurtulmak içindi. Ama bir başka faşizme selam durmak için değil. Anladınız mı, değil! Türkiye'de herkesin kendini iyi hissedeceği bir rejim kurmak bu kadar zor mu? Kendisinden farklı olana düşman muamelesi yapmayan bir siyasi akıl bu kadar mı imkânsız? Çok değil kendinden bir adım, bir kelime, bir makale, bir referandum oyu kadar farklı düşeni düşmanıyla özdeşleştiren anlayıştan kurtulmak bu kadar zor mu? Biz ne zaman büyüyeceğiz sahi? (*) 22 Mart 2014 Cumartesi gecesi yayınlanan Aykırı Sorular programı. utkucu00@gmail.com Taraf (26 Mart 2014 Çarşamba)
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.

Bu tartışmayı Facebook'ta paylaşabilirsiniz:
Facebook'ta paylaş
0