ForumSelam, Naber?  Yeni Konu 

KIZILAYDA BİR SABAH

23 Kasım 2011

Attila Bozoğlu

KIZILAYDA BİR SABAH
Gökyüzü ağarıyor.
Dudaklarıma yapışmış bir Bafra izmariti; acı, buruk bir çay; nefesimde kanyak, düşlerimde sen.

Etraf beyazlanmış.
Beklide senenin ilk kırağı.
Toprakla birlikte, beni de serinletiyor.
Çankaya tepelerinde tuhaf bir kızıllık hâkim.
Buralar tüm duman ve kurum.
Nefes aldıkça ciğerim yanıyor.

Gökyüzü ağarıyor, doğum yapan bir kadının izdirabı içinde.
Bir simitçi, omuzlar çökmüş, başındaki tabla onu eziyormuşçasına yıkık ve bitkin.
Ağır, ağır önünden geçti penceremin.
Bir amele sırtında rengârenk yorganı, kim bilir hangi inşaatta, hangi hemşerisini bulmak telaşı içinde koşturuyor.
İlerde bir köpek, çöp bidonuna sokmuş burnunu.
Yiyecek bir şeyler bulma çabasında.
Hayat, nefes alıyor ağır, ağır…

Gökyüzü ağarıyor…
Bulutlar, sağa, sola koşturuyor doğurtmak için güneşi.
Saat, altı.
Yürüyorum Kızılay’a doğru.
Yerler; etrafımda telaşla yürüyen insanlar gibi sararmış, mutsuz, sürüklenen sonbahar yapraklarıyla dolu.
Onlara basmamaya dikkat ediyorum.
Kaldırım kenarında bir çöpçüde onları, sanki hürmetle faraşına topluyor yavaştan.
Geçen gün el ele gezdiğimiz parkta, oturduğumuz banka oturdum ve derin bir nefes aldım.
Nefesim daraldı.

Dudaklarımda Bafram,
Nefesimde konyak, gözlerim mahmur ve yüreğimde sen; güneşin ilk ışıkları, menekşeleri öperken, katıla katıla ağlıyorum.




Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.

Bu tartışmayı Facebook'ta paylaşabilirsiniz:
Facebook'ta paylaş
0