ForumGüncel Politika - İskender'in Düğümü  Yeni Konu 

İyi ve kötünün bahçesindeki gece yarısı Kürtleri - Hıdır Geviş

09 Ağustos 2009

hurkus

Sybil o akşam bende kalmıştı. Çok uykucu bir kız, sabah zorla uyandırdım. Hemen üzerime hepsi eski püskü olan tişörtlerimden birini geçirdim, şortumu da giydim. Bir şort bir tişört de Sybil'e verdim. Hızlı hızlı Hudson nehrine doğru yürüdük Tam Elia Kazan'ın Rıhtımlar Üzerinde filminin çekildiği yere geldiğimizde fren yaptık… Sonra da nehir ve Manhattan manzarası eşliğinde ip atlayıp fazlalıklarımızı eritmeye çalıştık. "Kocaman adamsın, utanmıyor musun ip atlamaya?" demeyin ne olur. Ne yapayım seviyorum, ayrıca biliyorum ki utanmayı göze almadan ne yeni bir şey yapmak ne de kendiniz olmak mümkün… Atlayalım Sybil: Bir iki üç hop, üç dört beş hop, erisin yağlar, hop hop…

O gün öğleden sonra, ben, Sybil, Tom ve Tom'un uzatmalı erkek arkadaşı Central Park'ta piknik yapmaya gittik. Tom önceki akşam başlarına gelen garip bir olayı anlattı. Tom ve sevgilisi, travestilerin garsonluk yaptığı Lucky Cheng adlı bir bar-lokantaya gidiyorlar. Burası ailelerin de gittiği bir mekân. Aperatif, ana yemek ve tatlı dahil toplam 32 dolar ödüyorsunuz. Uzakdoğulu travestiler renkli kıyafetler eşliğinde show yaparak herkesi eğlendiriyorlar. Neyse bizimkiler yan masada oturan iki Türkle tanışıyorlar. Tom, onlara "Arkadaşım Hıdır da Türkiyeli, kendisi Kürt" diyor. Bizim Türkler çok bozuluyor. "Ne demek Türkiyeli Kürt… Bizde herkes Türk" diyorlar. Torn ne olduğunu pek anlayamıyor, "Arkadaşım kendini Kürt olarak tanımlıyor" diye ekliyor. Adamlar bu kez iyice sinirleniyorlar, az önce "bizde onlardan yok" dedikleri Kürtler için bu kez , "onlar teröristtir" diyorlar, Tom işin farkına varıyor ve "Bakın, Hıdır sayesinde pek çok Türkle tanışma şansım oldu, hepsi çok değerli ve çok hoş insanlardı, ancak anladığım kadarıyla siz ikiniz konuşmaya bile değer insanlar değilsiniz. "

Hadi bakalım, ırkçılık gelip New York'un göbeğinde bile beni buldu. İçinde hâlâ İyi bir kalp taşıyan, ancak bu atadan dededen kalma hastalıklı milliyetçilik anlayışından bir türlü kopamayanlara bir kaç lafım var. Sizin milliyetçiliğinize esas teşkil eden o ay ve kurt desenli olaylar silsilesi aslında amatörce uydurulmuş sıkıcı bir fıkradan başka bir şey değil. 41 yaşıma geldim ve artık ne bu fıkrayı dinlemek istiyorum ne de o fıkranın ana fikrinin bana zorla benimsetilmeye çalışılmasına tahammül edebiliyorum. Herkesin tek bir ideolojiden ve tek bir ırktan olması gerektiğine inanabilirsiniz, azınlıklar üzerinde psikolojik terör estirebilîrsiniz… Fakat aynı şeyi Amerika gibi medeni ülkelerde yapmaya kalktığınızda, sizi ayıplar ve Tom gibi konuşmaya değer bile bulmazlar. Biraz daha ileri gittiğinizde sizi ırkçılıktan yargıya havale ederek yaptığınızın bedelini ödetirler.

Görüyorsunuz değil mi ister istemez sinirleniyor ve çok kabalaşıyorum. Obama da benim gibi… Belki duydunuz, geçenlerde beyaz bir polis memuru, Harvardlı siyah profesör Henry Louis Gates'e karşı ırkçı muamelede bulunmuştu. Obama kendini tutamamış ve polisin aptalca davrandığını söylemişti… Bir başkan için aşırı bir açıklamaydı bu ama adamcağız ne yapsın. Kendisi bu ülkenin ilk siyah başkanı oldu ancak hâlâ devletin memurları da dahil ırkçılık yapılıyor. Ama Allahtan burada böyle şeyler büyüyor ve yapanın yanına kâr kalmıyor.

Biz Kürtlerle zenciler arasında ırkçı muamelelere mağdur kalmak dışında önemli bir benzerlik daha var: Üzerimizden bir türlü atamadığımız negatif stereotypelar… Amerika'da Obama ile birlikte siyah ve beyaz imajlarında önemli bir yer değiştirme yaşandı. Siyah stereotypelar şöyleydi: eğitimsiz, cahil, yoksul, suç işleyen, sağlıksız hazır yiyecekler tüketen, çok çocuklu. Ancak şimdi işler değişti. Bir siyah olarak Obama'yı bir beyaz olarak Sarah Palin'le (Gelecek başkanlık seçimlerine hazırlanıyor) kıyasladığınızda son derece zeki ve yüksek eğitimli bir siyah ile eğitimi zayıf, üstelik "aptal" yaftasını yemiş bir beyazla karşılaşıyorsunuz. Obama ailesi karı koca spor yapıyor, ikisi de son derece fit. Etkileyici zekâsı, giyim tarzı, çocuklarına gösterdiği özen, organik yiyecekler konusundaki hassasiyetiyle Michelle Obama hem siyah hem de beyaz Amerikan kadınlarının idolü oldu. Öte yandan Amerikalı kadınlar TV programında Oprah'ın ağzından çıkacak sözlere bakıyor. Siyah yönetici Ursula Burns, Exerox'un CEO'luğuna atandı. Sadece siyahlar değil, Amerika'da şimdi azınlıkların hepsi karar mercilerinde yerlerini alıyor. Anayasa Mahkemesi'nin tepesine kendini Latin olarak tanımlayan bir kadın hukukçu geldi, Enerji Bakanı Steven Chu Çin asıllı. Bu gidişattan medya da etkileniyor. CNN televizyonu Obama'yla birlikte siyah, Latin ve uzak Doğu asıllı anchorlarının ve muhabirlerinin sayısını arttırdı.

Savaşın sona ermesiyle birlikte Türkiye'de Kürt ve Türk imajı arasında önemli bir yer değişimi söz konusu olabilir. Bu da bir şarta bağlı: Bugüne kadar dışlanma, işten atılma, tutuklanma, arkadaş kaybetme korkusuyla kendilerini gizleyen ve Kürtlüklerini fazla öne çıkaramayan Kürtler (bilim adamından politikacısına, sanatçısından CEO'suna kadar), saklandıkları gece yarısı karanlığından aydınlığa çıkıp, açıkça Kürt olduklarını söylemeliler. Tıpkı geylerin bütün riskleri göze alarak çevresindekilere "ben geyim" demeleri gibi, her Kürdün de artık gururla "Ben kürdüm" demesi gerekiyor. Hadi bakalım kolay gelsin.

Taraf
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.

Bu tartışmayı Facebook'ta paylaşabilirsiniz:
Facebook'ta paylaş
0