SURİYELİ GÖÇMENLER VE SINANAN VİCDANLARIMIZ...
19 Temmuz 2016 21:39 / 1617 kez okundu!
Son zamanlarda Suriyeli Mülteciler konusu insanlıklarımızın sınanması anlamında önemli bir ölçü durumuna geldi.
Önce bir kaç ay evvel İzmir, Basmahane de bir sokak arasında yürürken tanık olduğum bir olayı anlatmalıyım.
Karşıdan küçük çocuğuyla Suriyeli Göçmenlerden olduğu her halinden belli, korkarak, çekinerek, bir kadın geliyordu. O sırada resmi plakalı bir araba onların geldiği yöne geri geri giderek park etmeye çalışıyordu. Dikkatsizlikten ziyade, bilinçli bir biçimde onları görmezlikten geliyordu. Müdehale etmek istedim. Yavaş olması, dikkat etmesi gerektiğini belirttim. Aldırmadı. Gelenlere çarpmak istiyor gibiydi. Durdurdum arabayı, şöföre ‘’Ne yapmak istiyorsun, ezeceksin’’ diye de çıkıştım.
Verdiği cevap, tutumundan daha kirli ve çarpıcıydı.
‘’Gitsinler memleketlerine, neden geldiler. Savaşsınlar, topraklarını korusunlar’’ aramızda yaşanan gerginlik sonrasında kadına ve çocuğuna yardımcı oldum, yollarına devam ettiler.
Bu zamanlarda Sosyal medyada da akıl ve vicdan dışı bir anlayış yaygınlaştırılıyor.
Onlar kim.Hukuksal statüleri bir yana, Göçmenler, sığınmacılar, mülteciler ya da umut yolcuları. Birileri, Emperyalistlerin egemenlik amaçlı müdehaleleri ve savaşlar nedeniyle, toprakları, evleri bomba ve kurşun yağmuruna tutulan korumasız insanlara, kadınlara, çocuklara ‘’Siz de savaşın’’ diyor.
Bu nasıl bir akıl tutulması, nasıl bir vicdan yoksunluğudur.
‘’İNSAN’’ Bu duruma nasıl getirildi.
Bir yanda üçte ikisi çocuk ve kadın, üç milyona yakın korumasız insan, diğer yanda ‘’bize ne’’ diyenler.
Üzen, acıtan, kahreden bir insanlık dramı...
Çaresiz bırakılmış, mecbur edilmiş ve Türkiye nin vicdanına sığınmış bu insanlara bakarken biraz empati, daha doğru bir yerden bakmaya yardımcı olacaktır.
Yurt dışında yaşayan milyonlarca Türkiyeli var. Onlar da Ayni ırkçı, ötekileştirici söylemlerle karşılaşıyorlar.
#ÜlkemdeSuriyeliİstemiyorum eşittir
#AlmanyadaTürk-kürt- yabancı İstemiyorum dur...
Irkçılığın, ayrımcılığın aması, fakatı, işimize geleni, gelmeyeni olmaz...
Yaşanan dram için, kızgınlıklarımızı ve öfkelerimizi yaşam mücadelesi veren, ezilenlere, mağdurlara, göçmenlere değil, başta Türkiye olmak üzere, savaşları çıkaran, maddi çıkar hesapları yapan, insanı yok sayan, sorumlu devletlere ve yönetenlere yöneltmeliyiz.
İsyanlarımızı İşsizliğin, açlığın, evsizliğin ve geçim sıkıntılarının sahipleri olan sermaye sınıfına ve iktidarlara yöneltmeliyiz.
Birleşmiş Milletler öncülüğünde bu yük paylaşılmalı, bu insanlara güvenli gelecekleri için ne gerekiyorsa yapılmalıdır.
Unutmayalım, geç kalınırsa, köle tüccarlarının, çocuk hırsızlarının, uyuşturucu baronlarının, kadın tacirlerinin, sokakların kötü seslerinin yolu açılır...
Sedat ÖZGÜVEN
11.07.2016