Söz mü?
21 Mayıs 2014 13:29 / 1488 kez okundu!
UMARIM BİR SÜRE SONRA SOMA YALNIZLAŞMAZ! GELİN HEP BİRLİKTE BU UMUDU BESLEYELİM VE BU KEZ DÜNYANIN NERESİNDE OLURSAK OLALIM, SOMA’NIN YALNIZLAŞMASINA İZİN VERMEYELİM, SÖZ MÜ?
Mayıs ayında, tarihimizin en büyük ve en acılı, kimilerinin ‘’Kaza’’ olarak sunduğu bir ‘’Toplu Katliam’’ın tanığı olduk. Baharın ve yeşilin müjdecisi mayıs, bir kere daha karalara büründü. Soma da insan ve emek kahpece vuruldu. Verilen resmi rakamlara göre, 301 maden işçisi insanımızı kaybettik.
Biliniyordu, daha önce yaşanmışlıklardan biliyorduk. Bu ülkede vicdanlar o denli kanatıldı, yürekler o denli hırpalandı ki. Para ve kar amacı temelinde yükselen sistemin, insana ve emeğe verdiği değeri biliyorduk. Ne var ki, meydana gelen bu olay, kanayan vicdanlarımıza ve yorgun yüreklerimize, SOMA’dan keskin, öldürücü bir hançer daha sapladı.
Dünyanın her yerinden ‘’İnsan’’larla birlikte, hepimiz Soma olduk. Her yeni ölüm haberi, aklımızı aldı, kontrol edemediğimiz bir yerlere götürdü bizi. Duygularımız gözyaşı oldu, gözyaşı kaynaklarımız kurudu.
Kendilerimize gelme zamanıdır. Soma Halkının acılarını paylaşma ve olabildiğince hafifletmeye ilişkin yapılması gerekenleri masaya yatırma ve bir yanında yer alma zamanıdır.
İktidardan başlayarak tüm sorumlulardan hesap sorulmasını sağlamak amaçlı, demokratik hak isyanlarını başlatma, ‘’Her yer SOMA, her yer direniş’’, ‘’Önlem al, Öldürme’’, ‘’Taşeron işçiliğe son’’, ‘’Özelleştirmelere son’’ diye haykırarak alanları zapt etme zamanıdır.
Ayni tür cinayetlerin bir daha yaşanmaması için, tüm işletmelerde, uzman kurumların yöneticiliğinde, alınması gereken önlemlere ilişkin çabaların artırılması, süreklilik kazandırılması ve gerekli önlemlerin hızla alınması için mücadele zamanıdır.
Acılar unutulmaz. Hafiflemiş yeni halleriyle yaşanarak sürer, gider. Başlangıçta, gözyaşları sel olur akar. Önce, o kaybettiğin canın yanına gitmektir çare. Yalnız kalmaktır. Yaslı kalple, hep uyumaktır. Sonra belki de çok uzaklara bir yere gitmektir. Ağıtlar yakmaktır. Kontrolsüz haykırmaktır. Herşeye karşı isyandır bazen.
Sonra hayatın gerçekliği dayatır kendini. Yaralı durumla devam edilir hayata. Zaman zaman gelen ağır ve kahredici haliyle acı hatırlatır kendini, ama hayat yine de devam eder.
Acıları paylaşmak isteyen, yüreklerinde ‘’Gerçek anlamda insan’’a ilişkin köşeleri olanlar, katliamın sıcak günlerinin duyarlılıklarını, SOMA’nın kalbinin sesini ve kömür madeni işçilerini unutmadan sürdürmelidirler.
Geçmişteki acılı deneyleri düşünerek, sömürü dünyasının ve hayatın gerçekleri SOMA’nın üstüne çullandığında, geride kalan insanlarımızın durumlarını şimdiden hayal etmek mümkündür. Taşıdıkları acı yük, günlük yaşamın sıkıntıları ile birlikte, zor çekilir duruma gelecektir. Unutmamak, unutturmamak duygularının sahipleri ‘’Hayatın zor çekildiği’’ zamanlarda böylesi zamanlarda SOMA’yı yalnız bırakmamalıdır.
SOMA nın, bir süre sonra yalnızlaşmasına ve acılı insanların dertleriyle baş başa bırakılmasına izin vermeyelim. Güvenli olarak ihtiyacın kaynağına ulaştırılabilecek, maddi destek-dayanışma dahil, her tür araçla gerçek bir insani sahiplenmeyi yaşama geçirme göreviyle karşı karşıya olduğumuzu unutmayalım.
BU KEZ BİR SÜRE SONRA ‘’SOMA ACILARININ’’ YALNIZLAŞMASINA, YÜREKLERİMİZİN SOĞUMASINA İZİN VERMEYELİM…
Sedat ÖZGÜVEN
21.05.2014