Paris, Medeniyetin Kalbi / Pervin MISIRLIOÐLU

22 Þubat 2007 05:34  

 

Paris, Medeniyetin Kalbi / Pervin MISIRLIOÐLU

Avrupalýlar kuyruðundayýz.Çok sonra fark ettik ki giriþ için yanlýþ yerde bekliyoruz. Asyalý mý, Avrupalý mýyýz bilmiyorum? Büyük bir medeniyetin kapýsýnda içimizde hafiften bir
beðenilmeme korkusu ile “Yabancýlar”bölümüne seðirtiyoruz.Orly havaalanýndan çýktýðýmýzda sabah saatleriydi.Yani gün kaybý olmadan Paris’in kollarýndaydýk.
Baþtan söylüyorum Paris anlatýlmaz.Yaþanýlanlar üzerine birkaç ipucu aktarýlabilir.Birkaç ama sadece birkaç...herkesin kalbindeki medeni þehir.Dünya, adabý muaþereti Fransýzlardan öðrenmekle yaþam kalitesine iliþkin vazgeçilmez güzellikleri de sonsuza kadar tarihsel kayýtlarýna geçirmiþ oldu.
Bazý þehirlerin özel sýfatlarý vardýr .Aþk , moda, sanat, kültür,sanayi, turizm gibi...Paris bütün bu sýfatlarý sayýsýz güzelliklerle çoðaltarak kendisinde toplar,yakýþtýrýr, yarýþtýrýr ve dünyanýn önüne yeni,benzersiz çok özel mönüler koyar.Bana göre Paris’te oturan ya da bu þehri ziyaret
eden þanslýlar kontrollü bir iþtahla yaþarlar burada.Diðer türlü cýzz zaten.Paris’te yýlbaþýnda olmak bir ayrýcalýktýr doðru. Nisan ayýnda,balayýnda, bayramda,seyranda, her ahval ve durumda defalarca gidilmesi farz olan eþsiz þehir.Þehirlerin hem güçlü kralý hem de zarif kraliçesi.
Her gidiþ baþka bir macera, baþka bir tat, baþka bir öykü...Ama bu seferki “La crem de Paris”
Ýnsan hayatýnda bir kez Paris’te hiç acele etmeden, tadýna vararak günlerin köpüðünü büyük zamanlara yayarak yaþamalý derim.Ýþte Paris’in kremalý günlerinin öyküsü þöyle;
En doðru seçimleri yapabilmek için geniþ çaplý araþtýrma doðal olarak Ýzmir’de baþladý.Fransýz Kültür Merkezi müdürü dostumuz Daniel Shlossel’in, Avusturya fahri konsolosu Muammer Erboy ‘un seçkin önerileri ile bizim zaten açýk olan antenlerimiz ve hoþ rastlantýlar birleþince ortaya pembe beyaz bir kremalý pasta çýktý.Liðht miðht da deðil üstelik .
Ayrýca farkettim ki sizi kýþ boyu uzak doðulara gönderip, güneþle aranýzý bulmuþuz zaten. Eh bu arada kýþý yaz yapacak bir kararla sevgililer gününde Paris’ e özel bir çýkartma yapmaya da hak kazanmýþýz. Sonunda baklayý aðzýmdan çýkarttým deðil mi?
Gezi tarihine þöyle geçti bu günler en güzel kýþ, en tatlý zamaný hayatýmýzýn...altý tatlý gün ve altý sihirbaz gece.Gündüzler Paris’te kolkola Þanzelize’de, George Avenue’de, Monteigne caddesi’ nde, Concord Meydaný’nda, Sen nehri kýyýsý’nda, Haussmann Bulvarý’nda sakin sakin, her gün Paris’i cebimizde bilerek geçecekti.Geceler ise en tatlýsý olacaktý Paris düþlerimizin.Ýnsan planlarýný yapar da bazen uygulamada evdeki hesap çarþýya uymaz.Oysa bu sefer çarþýnýn evdeki hesaba uymayacaðý çoktan biliniyordu ama alt tarafý altý gün üstü de gece.Sonuç özendirici, kýskandýrýcý güzel.Ama,,,merak etmeyin Sen nehrine attýðým paralar hepimiz için güzel dileklerdi.(zorla Telli Baba’ya, Eyüp Sultan’a götürüldüðümde de hiç kiþisel deðildi isteklerim.Varsa bu iþten bir keramet diye ben çýtayý yükseltip Dünyayý da kurtaracak dualarý ederim) Hepimiz için barýþ dolu bir dünya, saðlýklý ve bol seyahatli günlerin içine mutlaka bir Paris ekledim ama .
Arc De Triomphe ‘de Beaujon caddesi üzerindeki Sofitel oteli Paris’te yaþayacaðýmýz güzelliklerin merkez üssüydü. Stratejik olarak da ,konfor ve ruhsal enerji anlamýnda da çok isabetli bir seçim yaptýðýmýzý hala büyük bir aþkla birbirimize anlatýyoruz.
Her yere yakýndý Sofitel.ama en çok Þanzelize’ye ...ooo Þanzelize...
Yukarýlarda üzeri muhteþem heykel ve süslemeleri ile Paris’in adeta güzellikler kapýsý olan ve

dünyaya açýkça meydan okuyan Zafer Tak’ýnýn iç kemerinden geçerseniz kulaklarýnýzda hep o
ayný þarký ile buðulu,yumuþak g’ li, lirik, þiirsel, sanatsal bir dilin de yollarýna düþersiniz.Þanzelize aþk dolu bulvar.Bütün o geniþ caddelerde yaþamak sanatý üzerine çok dersler alýrsýnýz, üç maymun olmak isteseniz bile.,bu kendiliðinden olur görgü kurallarý çerçevesinde. Yani öðretirler Fransýzlar size usulünce, kibarca yemesini, içmesini, gezmesini, düþünmesini, hatta savaþa hayýr demesini...
saðlý sollu kafelerden, en son modellerin sergilendiði þýk maðazalardan tez zamanda sýyrýlabilirseniz, o ünlü ucu bucaðý gözükmeyen Concord meydanýna ulaþýrsýnýz.Elele düz kalýn bir çizgiden koca bir dünyaya çýkmýþ olursunuz yani.Serin bir kýþ lezzeti ile dolar gözleriniz.Artýk siz de bir Paris’lisiniz. Her yanýnýz bildik silüetleri Paris’ in, kültürel mihenk taþlarý.
Concord’dan aþaðýlara doðru devam ederseniz dev bir cam prizmanýn ýþýltýsýna dalar gözleriniz. Louvre müzesinin bitirilemeyen güzelliklerini hafýzanýzýn kullanmadýðýnýz bölümüne kaydedersiniz.öyle çok þaþýrýr,hayran kalýr,sevinir ve de hüzünlenirsiniz ki ayný zamanda bütün yüzler ister Türk, ister Arap, ister Çinli, ister Amerikalý ayný ressamýn fýrçasýndan Mona Lisa’ya döner.Tabii Japonlardan sýra gelirse o dillere destan sanat eseriyle de tanýþýrsýnýz.Ah bu Japon milleti normalde kýsa boylu dururlar ama tekmili bir araya gelince uzuyorlar sanki kaplýyorlar her tarafý.yine de onlarý çok seviyorum gözlerine yapýþýk bir kamerayla durmadan gezip tozuyorlar dünyayý.Mona Lisa Louvre hazinelerinin yalnýzca tek taþlarýndan bir tanesi.
Akþam olup da otelinize döndüðünüzde sýcak bir karþýlama yapar sofitel personeli.Sanki evinizdeymiþsiniz gibi.Güzel lobisindeki piyanist bile hem müziði hem de tatlý gülümsemesi ile katýlýr akþam söyleþisine.
Burada gündüz gördükleriniz ve bu uðurda harcadýðýnýz enerji insanda aðýrlýk hele yorgunluk hiç yapmaz.Akþam baþka baþka Paris ritüelleri ile tazelenip yenilenirsiniz durmadan.
Ýlk akþam yemeðimiz Þanzelize’de Brüksel’ linin Yeri’nde kocaman tencerelerde gelen midye ve istiridye ziyafeti ile baþladý. Kereviz yapraklarý ve þarapta piþirilmiþ deniz ürünlerini hoþnut bir biçimde mideye indirirken masamýzda yýðýlan kabuklarý keyifle kaldýran faslý Fransýzlar da çok eðleniyorlardý. (öyle çok yabancý kökenli çalýþýyor ki gezinin sonuna kadar
Pek yüzde yüz Fransýz olanýna rastlayamadýk.onlar çalýþmakla yaþamayý iyice ayýrmýþlar Þimdilerde sadece yaþam sanatýnýn zevk bölümüne geçtiler herhalde.)Sonuçta kabuk ve þarap þöleninden, ayný yolun bu kez baþka nimetlerine daldýk.Fnac Champs Elysees çok olaðanüstü bir müzik hiper marketi.Gece yarýsý olduðunda ayakkabýlarýmýz kabaða dönmemiþti ama ayaðýmýza da eski bir dost muamelesi yapamaz haldeydik.Ama bütün bunlara deðdi doðrusu.
Jane Birkin’ in yeni albümü “Arabesk”, Lisa Ekdalh’ýn “Heaven, Earth and Beyond,” Anne Ducros’ un “Close your Eyes” adlý son albümleri gezginin Paris ayraçlarýndan sadece birkaç tanesi.Sofitel otelinde bütün konfor tamam.En güzelinden CD çalar ve on adet seçme klasiklerin yanýna onlarca yepyeni müzik yelpazesi eklenince bugünlük iþlem de tamam.
Gelelim þu Eyfel Kulesine. Önceki gidiþimde kendisine tam bir demir yýðýný muamelesi yaptýðýmý itiraf ediyorum. Hatta oraya asla çýkmam , çýkacak olana da nahoþ bakacaðým dediðimi Eyfel’ in tepesine, iki buçuk saat bekleyiþten (- 10 derece) sonra vardýðýmýzda hatýrladým. Bugüne kadar büyük ne konuþtuysam baþýma gelmiþtir zaten.Ama bu baþýma gelenlerin en baþ döndürücüsüydü...
Paris ayaklar altýnda bütün dünya milletlerinin bayraklarý tepemizde Fransýzlar Paris’ in kalbinden diðer memleketlerin atar damarlarýna olan uzaklýklarý tek tek yazarak dindarane ve evrensel bir yakýnlýk yaratmýþ.Bu bir tören ve kutlama gerektiriyordu.Onca soðuk varken zuladan çýkan konyak ve çikolatalarýmýz , ezberlemeye de unutmaya da korktuðumuz bu enfes manzara ile tam bir zafere dönüþmüþtü. Bu sarhoþluk baþka ... Kapa gözlerini rüyan kaçmasýn.
Ortalýk sevgiliden geçilmiyor. Zorlu bir ayinden çýkan bu takdire þayan savaþçý romantikler, Eyfel’ den aþaðýya inebildiklerinde þöyle diyorlar birbirlerine; “ Paris bir rüya, bu rüya demir heykelin tepesinde muhteþem bir gerçeklik. Ama oraya çýkmak tam bir Çin iþkencesi...Onun için sevgilim bu iþ bir defa olur .Ne olur aþk beni asla býrakma!.”
Eyfel’den inince ne olur? Hemen sýcak bir kahve ve oturacaðýn bir kafeteryaya ýþýnlanýrsýn...Birazdan bir þey daha canýn çeker; Pembe beyaz kremalý pasta ...ohh þöyle sakin sakin yenmeli. Paris’tesin kardeþim, daha akþama çook var.
Sofitel’ in süper viserý tatlý Elena mucizevi yerler öneriyor iyi bir akþam yemeði için bize
( Geveze olmak var ya hep çok iþime yaramýþtýr...çoðu zaman) Bir tanesinin üzerine öyle bir atlamýþýz ki kolumuz, bacaðýmýz kýrýlýyordu valla. Öðrenince sizin de þapkanýz uçacak!
Ristorante Bel Canto . Biz masada dansöz oynatýyoruz ya, bu adamlar operayý masaya getiriyorlar.”Les Diners Lyriques “ L’ Hotel De Výlle’ de.Ýki katlý restoranda piyanonun bulunduðu bölümden yukarý katýn trabzanlarý bir loca görüntüsünde bizler için.Ýçeride hakikisinden seçkin opera seyircileri zaten hoþ olan buranýn havasýný iyice teatral duruma sokuyor.Millet iki dirhem bir çekirdek.
Evet masaya opera servisi Paris’ de yaþayan Ýtalyan Fransýzlarýn fikri. Soprano, mezzo-soprano, tenor ve bariton bir piyanist eþliðinde Verdi, Mozart, Biezet, Rossini, Puccini’ operalarýndan engüzel aryalarla size çok güzel yemekler, þaraplar, sunuyorlar. La Traviata’ daki ünlü þölen sahnesi bütün müþterilerin ellerinde þampanyalarla katýldýklarý ortak bir oyuna dönüþüyor.
Kýrk gerçek opera sanatçýsý dönüþümlü olarak burada her gece garson sanatçý oluyor.Olaðanüstü ses ve performanslarý ile dünyada Newyork ve Paris örneði oluþturuyorlar.(Bir de Türkiye eklense)
Yediklerimiz bizim olsunda gördüklerimiz sizin olmalý!(çýkarken Bel Canto opera CD si alabiliyorsunuz)
Moda ve Paris.Muhteþem ikili. Yaratýcýlýðýn ayyuka çýktýðý bu þehirde modanýn parlak yýldýzlarý eski ile yeniyi birbirlerine yaklaþtýrarak Paris misyonuna çok yakýþan koleksiyonlar üretiyorlar. En sade insanýn bile gözlerini kamaþtýrýr bu yerler. Buralara ne kalp dayanýr ne para valla.Fakat (böyle baþlayan cümlelerden korkacaksýn) sade biri deðilseniz ucundan köþesinden bu ölümcül dünya markalarýyla haþýr neþir olabilirsiniz. Mesela Max Mara’ dan evladiyelik bir palto, Hermes’ den bir çift eldiven, Christian Dior’dan birkaç iç çamaþýrý ya da mayo, Prada’ dan trend ayakkabý ve çanta vs. ehh zaten iflas etmiþ olursunuz bu arada. Siz gezginin dediklerini duyun ama yapmayýn.Bütün bu tehlikeli maddeler George-V ve Montaigne caddelerine serpilmiþ durumda. Bu maðazalarýn içinde çalýþanlar, müþterileri ile yarýþacak þýklýktalar. Gautie ve Valentino’ da hele top modeller çalýþýyor sanki .Kendimizi buralardan uzak bir kafeye atmaya çalýþýrken modelini bile seçemediðimiz lüks arabalarýn
bekleþtiði köþede frene bastýk .Nasýl bir þýk kalabalýk, izdiham. Merak ettik ne iþ diye?
Metroya atladýðýmýz gibi Centre Pompidou’ ya. Modayý baþka modern sanatlarla deðiþ tokuþ etmeye.
Bu iþ bir bilete bakar demeyin, biz bunu da pahalýya getirmeyi becerdik.Matisse, Picasso, Brancusi, Delaunay, Kandinsky’ le birlikte Max Ernst’ in Büyük Kaplumbaða ve Büyük Kurbaða heykellerinin terastaki görüntülerinden baþka Otto Dix’ in gazeteci tiplemesi (The Journaliste Sylvia von Harden)unutulmaz eserler.Ancak cam ve çelikten inþa edilmiþ olan þeffaf bina Centre Georges Pompidou içindekilerden de modern ve çarpýcý.Bu þu demek içini görmesen de dýþýný mutlaka görünüz! Hele çatý katýndaki en son moda restoran George...yutkunuyorum oradaki yemekleri ve ambiyansý anýmsayýnca.Þampanya soslu Alaska balýðý ve Leziz þaraplar...Gecenin içinden koca bir Paris geçti sanki.Ýnsan bir lezzet hastalýðýna yakalanmaya görsün burnu sansara dönüp koca Paris’te gidip baþka isimdeki ayný adamýn restoranýný bulabiliyor.Üçüncüsü de Louvre’ un cam prizmasýndaymýþ.Ýkincisi de merak ettiðimiz þýk kalabalýðýn olduðu yer L’ Avenue Montaigne caddesindeki.
Görüyorsunuz iþte 14 Þubat’a kadar bile gelemiyorum. Sayfa yetse altý tatlý gün anlatýlacak bu dünyanýn yaþadýðý acýlý günlerde. Siz dört günle idare edin diðer iki günün doðru adreslerini merak edenler bizi arasýn.
















 

Bu yazýyý Facebook'ta paylaþabilirsiniz*:
Facebook'ta paylaþ
0